Etiket arşivi: Soğuma

Küresel Ortalama Sıcaklık


Resim çok net olmamış kusura bakmayın, ama üzerine tıklayıp büyütebilirsiniz. 1979’dan bu yana küresel ortalama sıcaklığı gösteriyor. (Kaynak: Roy Spencer’ın blogu.)

Uydularla yapılan ölçümlere dayandığından bu sıcaklık kaydının kalitesine dair herhangi bir şüphe bulunmuyor. Bu yüzden ilginizi çekebileceğini düşündüm. Son üç aydaki düşüşün La Nina olayına (yani Büyük Okyanus’un tropik bölgelerindeki deniz suyu sıcaklıklarının normalin altına düşmesi, El Nino da tam tersi) bağlı olarak gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Bu da okyanuslarda meydana gelen değişimlerin, aynı büyük yanardağ patlamaları (mesela Pinatubo) gibi sıcaklıkları küresel ölçekte kontrol edebildiğine güzel bir örnek. Bazı tahminciler ve iklimbilimciler, hem okyanus suyu sıcaklıklarının düşmesinden hem de güneş etkinliğinin azalmasından ötürü önümüzdeki zamanlarda küresel sıcaklığın düşmeye devam edeceğini söylüyorlar.

Göreceğiz bakalım.

Reklam

Kar Örtüsü ve Soğuk… Kartopu Dünya


Geçen günlerde güzel kar yağan Sivas-Kayseri dolayları (DMİ sadece Sivas’taki kar kalınlığını vermiş) iki gündür Türkiye’nin gündüz en soğuk yeri.

Çünkü kar beyazdır, gelen güneş ışınlarını emmez, yansıtır. Kar ayrıca, radyatif (ışıma yoluyla) soğumayla da var olan ısı enerjisinin hızla yitirilmesini sağlıyor.

Gerisine de bakayım->

10-13 Aralık: Yağmur ve Kar


Bu başlıkta son yılların en ilginç soğuk-yağışlı havalarından birisini Türkiye’nin dört bir yanından gönderdikleri gözlemlerle takip eden hava delilerine en içten teşekkürlerimi sunarım.

10 Aralık Cuma’dan itibaren Türkiye, İskandinavya – Balkanlar istikametini takip ederek Trakya’dan Türkiye’ye girecek soğuk hava kütlesinin etkisi altına girecek. Bu soğuk hava, şiddeti itibariyle mevsime gayet uygun; zayıf ya da çok kuvvetli değil, tam ayarında. Öte yandan, soğuk havanın önünde, şu anda Türkiye üzerinde bulunan hava kütlesinin ve Türkiye’yi çevreleyen denizlerin gayet ılık oluşu, soğuk ve ılık havanın karşılaştığı yerlerde oluşan alçak basınç merkezlerinin kuvvetli ve sayıca fazla olmasına yol açıyor. Aşağıda gösterdim:

Gerisine de bakayım->

İlk Kar Yağışları İçin Ön Uyarı


5-6 gün öncesinden ayrıntılı tahmin ya da uyarı yapmak doğru olmaz, çünkü ayrıntılar o zamana kadar daha epey değişecektir. Ama hava tahmin modellerindeki sinyal çok kuvvetli olduğu için bir ön uyarı vereyim. Aşağıda GFS modelinin Ankara için olan “diyagramı” var.

Gerisine de bakayım->

Donan Yağmur: Mevzuat Dışı Bir Hava Olayı


Meraklı insanlar güzel sorular sorarlar. Okurlarımdan Kemal Sakarya, dün şöyle yazdı:

“Konuyla ilgili değil ama bir şey soracaktım.. Bugün (dün, 8 Şubat) Çerkezköy’de sıcaklık -0,4 derece iken yağmur buz ile karışık yağıyordu (görsel olarak kesin yağmur dersiniz) ama deniz kenarı Tekirdağ’da +1 derecede lapa lapa kar vardı biliyorsanız sebebini söyleyebilir misiniz…”

Kısa cevap: Kemal Bey’in Çerkezköy’de şahit olduğu, sıfırın altındaki sıcaklıklarda yağan yağmura donan yağmur (freezing rain) denir. Şimdi diyeceksiniz ki su sıfır derecede donmaz mı? Ayrıca Tekirdağ’da neden kar yağıyormuş? Şöyle izah edeyim:

Okumaya devam et

Karayel Kime Çalıştı


Kuzeybatıdan esen rüzgara bizim memlekette karayel denir.

(Zonguldak radarı 3-4-5 Şubat 2010)

Kışın karayel, öteki kuzeyli rüzgarların yaptığı gibi, doğal olarak soğuk hava getirir. Bu soğuk hava kuru bile olsa Karadeniz üzerinden geçerken alttan ısınır (deniz kışın havadan sıcaktır), nem kazanır, bulut ve yağış oluşturur (evet bildiniz, “sea effect”). Karaya ulaşıp hele bizim Kuzey Anadolu Dağları’na doğru yükselmeye başladığında içinde rutubet namına ne var ne yoksa boşaltır. Soğuk yeterliyse yağış kar olarak düşer. Bunların hepsini öteki kuzeyli rüzgarlar da yapar ama son günlerde karayel bol estiği için bugün her şeyden o sorumluymuş gibi konuşuyorum.

Gerisine de bakayım->

Değerlendirme: 2-3 Şubat 2010


Kar severlerce heyecanla beklenen bu iki gün, özellikle deniz seviyesinde oturanları hayal kırıklığına uğratarak, ötekileri de pek tatmin etmeyerek geride kaldı. İyi tahminci geçmişten ders alandır düsturunu benimseyip kısa bir analiz yapalım.

(Balmumcu’dan Boğaziçi köprüsü)

Büyük beklentilerimizin hayal kırıklığına dönüşmesinin en önemli nedeni duygularımıza yenik düşüp bu sistemle birlikte gelen soğuğun kalitesizliğini önceden göremememiz olmuştur. İstanbul’un son 24 saatlik sıcaklık grafiği aslında her şeyi ele veriyor:

Gerisine de bakayım->

Nowcasting (Şimdigörü) 2 Şubat 2010


Saat 24.00

2 Şubat’ı kapatırken İstanbul’un kuzeyinde Karadeniz’de sea effect karının sinyalleri var. Fakat alçak basıncın getirdiği büyük yağış şehre yaramadı. Sözü Havaturka‘ya yorum yapan weatherman’a verelim, sanırım durumu en iyi onun şu paragrafı özetliyor:

Kabul edelim içinde bulunduğumuz sistem ‘hayal kırıklığı’dır. Soğuma bir türlü tahmin ettiğimiz düzeye inemedi. Kar cıvık kaldı… Bundan sonra sıcaklık daha da düşecek ama,bence yağışın etkili kısmı kaçtı… “Kara gömüleceksiniz” tahminleri de bu yüzden tutmamıştır… Halbuki soğuma yeterli olsaydı pekala 2004’ün benzeri olabilirdi. Bu saatten sonra bu sistem bizi kara gömmez… Balkanlardan gelen sistemlerden bir şey olmuyor… Fikrim budur. Sibiryadan beklediğimiz hareket olmazsa, bu kar yerde kalmaz… Kış sonu yağan cıvık kardan hiçbir farkı yok dışardaki yağışın… Bundan sonra soğuma olacak ama “geçmiş olsun”.

Belki tek bir yorum yapabilirim: Balkanlardan gelen sistemlerden de bir şey olur ama hakikaten soğuk iseler olur.

Bu sistemi tahmin etmede neden çuvalladığımızı ilerleyen günlerde daha ayrıntılı tartışacağım. Bir sürü şey öğrendiğimizi düşünüyorum.

Gerisine de bakayım->

Güneşteki Sükunet… Soğuma Şimdiden Başladı Mı ?


Bir NASA uydusunun yaptığı son ölçümlere göre, dünyanın üst atmosferinin sıcaklığı 2002 yılından bu yana çarpıcı biçimde azalmış. Bu değişim, son yıllarda güneş etkinliğinin ve buna bağlı olarak güneşten gelen ışınımın azalmasıyla ilişkilendiriliyor. Güneş etkinliğinin maksimum ve minimumlar arasında gidip gelen 11 yıllık doğal döngüleri var, fakat geride bırakmak üzere olduğumuz derin güneş minimumu, son 100 yılda görülen en derin minimum olarak tanımlanıyor. Minimumlarda güneş lekeleri çok seyrek görülüyor, güneş rüzgarı sakinleşiyor, patlamalar azalıyor ve güneşten dünyaya gelen enerji (ışınım) de düşüyor. Dünyanın üst atmosfer sıcaklığının azalan güneş ışınımına olan bu hızlı cevabı ilk kez bu kadar bariz biçimde ölçülmüş. Yandaki resminde güneşi lekesiz, patlamasız, durulmuş haliyle görüyorsunuz.

Yazıda “üst atmosferdeki bu soğuma troposferdeki (hava olaylarının olduğu atmosfer katmanı) iklim değişimi için bir şey ifade etmiyor” deniyor. Yani, siz küresel ısınmadan şüphe etmeyin, demeye getiriliyor. Zaten küresel ısınma teorisinin iddialarından biri de, alt atmosferdeki ısınmaya karşılık olarak üst atmosferin soğuyacağı imiş. Burada biraz küresel ısınmanın gerçek olduğu fikrinden ödün vermemek adına çelişkiye düşülüyor: hani bu soğumanın sebebi güneş ışınımının azalmasıydı?

Güneş ışınımındaki azalmaların geçmişte iklimi soğuttuğuna dair birçok kanıt bulunuyor. Bunlardan bir tanesi 1645-1715 yılları arasında yaşanan Maunder minimumu. Bilinen minimumların en uzun ve en derini olan bu güneş minimumu, Avrupa’daki küçük buzul çağının en soğuk kısmına denk gelmesiyle dikkat çekiyor. Yukarıdaki tabloda, 1677 yılında donan İngiltere’deki Thames nehri resmedilmiş.

Şu anda bir Maunder minimumu yaşamıyoruz, ama son 100 yılın en sönük güneşiyle karşı karşıya olduğumuzu da unutmayalım. Bir küçük buzul çağı daha gelmeyebilir, ama havalar önümüzdeki birkaç yıl pek ılık da gitmeyebilir.