Etiket arşivi: Sıcak

Mazıköy


Burayı ilk görüşüm, yaklaşık yirmi yıl öncedir.

Belki bir buçuk saat o virajlı, dar yolu gelmişiz, hava da sıcak, minibüsten huysuz iniyorum, o zaman bile epey huysuzum, bir de üstüne, ruhunun bir denge bulmasından korkan hayta bir üniversiteliyim, sevgilim de bunun farkında, hayatımızın tekdüzeleşmesini -ve sonuç olarak benim zıvanadan çıkmamı- istemiyor, “şunu nereye götürsem de yine her şeyden sıkılmasa” diye düşünürken herhalde, Bodrum’un o eski, pis otogarında Mazı minibüslerini görüp beni buraya getirmeyi kafasına koymuş, buluştuğumuzda “hadi gel, gidiyoruz” demişti hemen.

Neyse ki Mazıköy, Ege’deki birçok yer gibi, büyülü bir yer. Hurma Sahili’nin yanı yöresi yeşil, denizin dibi görünüyor, pansiyon ancak birkaç tane var, etrafta sevmemin mümkün olmadığı birisini arıyorum, bulamıyorum, kalamar ucuz sayılır, domatesler yan bahçeden… O kadar genç olmama rağmen, çok güzel bir yere geldiğimi, çok değerli bir şey yaşıyor olduğumu idrak edebilmiştim galiba. Veya şimdi ediyorumdur, ne bileyim ben…

Okumaya devam et
Reklam

Eylül’de Temmuz: Tehlikeli Sıcaklar


Türkiye’yi şu sıralar haşlamakta olan sıcak hava dalgası önümüzdeki günlerde etkisini iyice arttıracak. Yarın (salı) eylül ayına girdiğimizi de düşünürsek, artık bu işin tadının iyice kaçıyor olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Önceki yazıda da söylediğimiz gibi, güneş gökyüzünde artık temmuzdaki kadar zaman geçirmiyor, bu da gecelerin biraz olsun serinlemesi için yeterli vakti sağlıyor. Yine de, gündüzleri vaziyet epey ‘berbat’ olmaktan kurtulamayacak.

Cuma günü için olan yukarıdaki harita yoruma pek gerek bırakmıyor, ama yine de söyleyelim: Türkiye’nin üzerindeki pembelik [gerçi renk skalası yetmemiş], sıcaklıkların ülkenin büyük bölümünde normalden (son 30 yılın ortalamasından) 10+ derece fazla olacağını gösteriyor. (Burada gösterilen değişken 850 hPa, yani yaklaşık 1500 metre sıcaklıkları; ama yer seviyesi sıcaklıkları benzer ölçüde anormal olacaktır).

Yazının hepsini göreyim->

Olaylar Olaylar


Türkiye’yi bir süredir sıcak tarafta bırakan basınç örüntüsüne [örüntü=patern] ilaveten bugün (salı) rüzgar birçok yerde güneyden esti. Buna bağlı olarak özellikle Doğu Marmara’da ve Karadeniz Kıyıları’nda “fön” hadisesi [güneyden gelip dağları aşarken kuruyan ve daha da ısınan sıcak rüzgar] oluştu. Sıcaklıklar yer yer 40 dereceyi buldu, hatta aştı. Gün içinde ölçülen maksimum sıcaklıklara akşam bakacağız, bazı yerlerde eylül ayı sıcaklık rekoru muhtemelen kırılmıştır.

Yazının devamını göreyim->

Tam Deprem Havası


Büyük İzmit Depremi’nden sonraki hemen her yaz İstanbul’da çok sıcak ve nemli günler olmuştur ama hiçbirinde deprem olmamıştır.

Anadolu’da 20. yüzyılda gerçekleşen en büyük deprem olan (büyüklük 7,9) ve 27 Aralık 1939’da sabaha karşı gerçekleşen Erzincan Depremi esnasında hava sıcaklığı sıfırın altında 15 derece civarında idi.

Olur da bu sıralar İstanbul’da deprem filan olursa bu, hava sıcak olduğu için değil, dış güçler bizi kıskandıkları ve HAARP vb ile faylarımızı dürttükleri için hiç değil; Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın İstanbul’un güneyinden geçen kısmının kırılma zamanı geldiği için olacak. Konunun uzmanları bunu 20+ yıldır söylüyor. 99′ İzmit Depremi’nden sonra sıra İstanbul’dadır. Kuzey Anadolu Fayı’nda depremler 20. yüzyılda doğudan batıya doğru hareket etmişlerdir.

Jeolojik zaman ölçeğinde bir yılı bir saniye gibi düşünebilirsiniz. Dolayısıyla depremin şimdi değil de mesela 5 veya 10 yıl sonra gerçekleşmesi bilim insanlarını haksız çıkarmayacak. Aslında yine “neredeyse şimdi” deprem olmuş olacak. Yarın da, 10 yıl sonra da jeolojide “şimdi”dir.

Depremi sıcak hava tetiklemez, sizi de deprem öldürmeyecek. Eğer ölürseniz, oturduğunuz bina depreme dayanıklı olmadığı için öleceksiniz.

Sevimsiz konularla canınızı sıktığımız için özür dileriz ama bunları deprem olmadan konuşmak daha iyi. İnşallah mümkün mertebe gecikir. Ama eninde sonunda olacak.

Tarihten Günümüze


uyari

(uyarı metninin kaynağı)

Gençler hatırlamaz, meşhur 2004 kışının ikinci kar fırtınasından (12 Şubat) bir gün önce hava İstanbul’da günlük güneşlik, hatta gökyüzünde bir tane bulut yok… Fakat ocak ayındaki fırtınadan ağzı yanan vali okulları tatil etmiş, tabii millet de uzmanlarla ve valiyle aklı sıra dalga geçiyor, “bu havadan mı kar yağacak, geç onu yeaa!” filan bi havalar, bi tripler… açın Ekşi Sözlük’ü okuyun. Kar ertesi gün elbette fena yağdı ve İstanbul’u kilitledi, İzmit’te Bursa’da filan yarım metreyi geçti, Girit bile tarihi kar gördü; aşırı da bir soğuk olmuştu.

Yıl 2016. Bir arkadaşım Ankara’da, hafta sonu ben de orada olacağım, az önce telefonda “yea tamam sıcak diyorsun da hava o kadar da sıcak olacak mı cidden, cumartesi gündüz filanca yere gidemez miyiz?!” diye soruyor; diyorum ki 40 dereceye vuracak, kötü olacak, çok rahatsız eder, kapalı yerde durmak lazım; “akşamüstü de mi olmaz?” diyor… En yakınlarımız bile, içinde biz olduğumuz halde bu “bilim milim” işlerine işte böyle içten içe mesafeliler, eh onlar da sonuçta bu memleketin insanı, soğuk veya sıcak hava hakikaten gelmeden geleceğine ikna olmuyorlar, hatta derinlerde bir yerlerde bu “tahmin” olayının palavra olduğuna dair bir inançları var, bıyık altından gülüyorlar, diyorlar ki bunlar hep hokus pokus, müneccimlik… Zaten ülkemizde ancak çok küçük bir kesim fizik kurallarına inanıyor ve bilime, akla, mantığa güveniyor. Şehirlerarası otobüslerde kaç kişinin emniyet kemeri taktığından yola çıkarak bu insanların yaklaşık oranını hesaplayabilirsiniz. Not: CEHAPE’liler de takmıyor.

Bu, En Ilık Şubat Mıydı?


İstanbul Balmumcu (ENKA) istasyonunda son 20 yılda yapılan ölçümlere göre, İstanbul son 20 yılın en ılık şubat ayını yaşadı ve aylık ortalama şubat sıcaklığı ilk kez 10 derecenin üzerine çıkarak 10,1 derece oldu. Son 20 yılın önceki en yüksek şubat ortalama sıcaklığı 8.7 derece ile 2010 yılına aitti.

fff

Şubat ayında Balmumcu’dan genelde daha ılık olan Göztepe’de bile son 80 yılda 10 derece barajını aşan tek bir yıl var, o da 10,8 derece ile 1955… (2016 Şubat’ı henüz hesaplamadık). Bu şubat muhtemelen tüm İstanbul (ve Türkiye’deki daha birçok merkez için) rekor kırmıştır.

Aynı Balmumcu istasyonu geçen yıl Haziran’da en soğuk haziran rekorunu kırmıştı: https://havadelisi.com/2015/07/08/istanbul-balmumcuda-son-20-yilin-en-serin-hazirani-yasandi/

Son 50 Yılın En…


uzmanlar_uyardikavurucu_sicaklar_geliyor_h5028

DİKKAT!

“Küresel ısınma” demek, dünyanın her noktası her sene bir önceki sene olduğundan daha sıcak olacak demek DEĞİLDİR.

Bölgesel olarak görülen ve birkaç günden birkaç haftaya kadar çeşitli süreler boyunca devam eden normalden sıcak (veya soğuk) havalar; her şeyden önce, iklimin DOĞAL değişkenliğine ve hava şartlarını belirleyen basınç dağılımlarına bağlıdır.

Yazının devamını göreyim->

Amerika Notları: İki Yılın Ardından El Niño ile Rahat Bir Nefes Almak


Onur Kapucu’nun yazısı…
——–

Siteyi yakindan takip edenlerin bilecegi uzere, bir suredir ABD’nin kuzey eyaletlerinden Michigan’da yasiyorum. Ve yine takip edenlerin bilecegi uzere ABD gectigimiz 2 kista da kelimenin tam anlamiyla buz tuttu.

2014: Polar Vortex ve arkasi kesilmeyen soguklar

Resimde gordugunuz 7 Ocak 2014 sabahina ait hissedilen sicaklik haritasi. (Not: Fahrenheit cinsindendir.)

Yazının devamı->

Eylül Ayı Sıcak Rekorları Kırıldı


6 Eylül 2015 Pazar günü (dün) eylül ayı sıcaklık rekorunu kıran bazı istasyonlar…

* Göztepe/İstanbul: 37,9 derece. Eski rekor 37,5 derece (1 Eylül 1938).
* Kartal/İstanbul: 38,3 derece. Eski rekor 36,6 derece (1 Eylül 2007; 1938’de kayıt yok)
* Milas/Muğla: 44,1 derece. Eski rekor 41,1 derece (1 Eylül 2007; 1938’de kayıt yok)
* Bodrum/Muğla: 41,1 derece. Eski rekor 40,0 derece (2 Eylül 1956; 1938’de kayıt var, rekor yok)
* Edirne: 39,9 derece. Eski rekor 37,8 derece (15 Eylül 1987; 1938’de kayıt var, rekor yok)

(Veriler: Meteoroloji Genel Müdürlüğü)

Samsun’dan…


Samsun’un havasına dair ilk izlenimlerimle karşınızdayım.

Bugünlerde neredeyse İstanbul kadar sıcak, önce onu söyleyeyim. Özellikle sahildeki yoğun yerleşimli kesim; sıcaktan, nemden ve rüzgarın pek giremediği beton denizi yüzünden nefes alınamaz halde… Elim fotoğraf çekmeye bile gitmedi, o kadar kötü bir görüntü. Atakum Atakum dediler, yan yana üç tane ağaç bırakmamışlar Atakum’da, her yer apartman…

Yazının gerisini de göreyim->