Yönetim kurulu başkanımız Dr. Ozan Mert Göktürk ile yapılan ve 2013 Ağustos’unda Kamil Koç’un Yolculuk dergisinde çıkan röportaj aşağıda.
Kişinin ilgi duyduğu konuyu mesleğe dönüştürmesi çoğumuza “şans” gibi görünür. Oysa kendini bilen kişi, seçimlerini buna göre yaparak hayatını şekillendirir. Ozan Mert Göktürk, ilgi alanını çocuk yaşta bilenlerden, daha doğrusu çocukken kurduğu düşleri unutmamış yetişkinlerden. Ozan Mert Göktürk ile “Hava Delisi”nin öyküsünü konuştuk. Tabii konunun uzmanını bulmuşken ülkemizde ve dünyada yaşanan iklim değişikliklerini sormayı ve “Ne olacak bu dünyanın hali?” demeyi de ihmal etmedik.
Röportaj: Deniz Yalım Kadıoğlu
Makine mühendisliği alanında gördüğünüz lisans öğreniminin ardından, iklim ve deniz bilimlerine geçmişsiniz. Bu ilginiz nasıl gelişti?
Kendimi bildim bileli hava olaylarına, iklime ilgi duydum. Dışarıda yağmur ya da kar yağıyorken perdelerin kapalı olması çocukluğumun en büyük işkencesi idi. Ortaokuldayken balkonda bir termometrem ve her gün düzenli yazdığım bir hava günlüğüm vardı. Lisede matematiğim iyiydi, genel olarak da başarılı bir öğrenciydim, onun için hemen her Türk genci gibi mühendisliğe yönlendirildim. Fakat meteorolojiye ve iklim bilimine olan ilgim asla azalmadı. Makine mühendisliği okurken bilgisayar laboratuarında oturur, internetteki meteoroloji modellerinin çıktılarını incelerdim. Arkadaşlarım “cins, deli” filan olduğumu söylerlerdi. İlgi gelişmesi diye bir şey yok yani, ben hep böyleydim.
“Hava Delisinin Not Defteri” nasıl kuruldu, blog’unuzun öyküsünü ve amacını bizimle paylaşır mısınız?
Bana benzeyen bir-iki arkadaşım vardı, internet üzerinden hava-iklim hakkında konuşurduk. Bir site kursak bizim gibiler için, diyorduk. Hem onların teşvik etmesiyle hem de bildiklerimi insanlara öğretmek için (artık akademik bilgiye de
sahiptim ve öğretmeye bayılırım) blog yazmaya başlayayım, diye düşündüm. O sıra (Ocak 2010) İsviçre’de doktora yapıyordum, inatçı bir Alman olan patronumla aram bozuk olduğundan zaten işime odaklanamıyordum. Blog’a zaman ayırmaya başladım. Yazdıklarım ilgi gördü.
Blog tutmak hayatınıza, bakış açınıza neler kattı?
Blog’a yorum yazanlar çoğaldıkça toplumla etkileşimim arttı, “İnternette çok vakit geçirenler asosyal olur.” tezini kişisel olarak çürüttüm. İyi dostlar edindim, bazı “hava delileriyle” bir süredir düzenli olarak görüşüyorum, buluşup saatlerce “havadan” konuştuğumuz oluyor, “Ah be o sistem gelseydi 1 metre kar yağardı!” diye efkârlanıyoruz. Sıkı iletişim kurduklarım arasında başka bir vesileyle belki hiç tanışmayacağım, aynı ortamda bulunmayacağım, yaşam tarzı benimkine benzemeyenler de var; bence bu da çok ilginç ve değerli. “Güzel yazıyorsun, çok iyi anlatıyorsun!” gibi övgü dolu yorumlar özgüvenimi artırdı, çabalarımın boşuna olmadığı hissini vererek mutlu olmamı sağladı. Genç arkadaşlar benden ilham alarak blog yazmaya başladılar ve kendilerini olağanüstü geliştirenler var. Bir de -bu belki en önemlisi- Türk toplumunu “gerçekçi” bir bakışla değerlendirmeyi öğrendim diyebilirim. Bizim toplumumuzda, duyduğu şeye sırf birileri söylüyor diye inanmayı, sorgulayarak değerlendirme yapmaya tercih eden bireyler hâlâ çoğunlukta ve bunun değişmesi zor görünüyor.
İzleyici kitleniz kimlerden oluşuyor, daha çok ne tür sorular, yorumlar alıyorsunuz?
İzleyici kitlesi genelde benim gibilerden oluşuyor tabii. Bunlara “hava delileri” diyoruz. Her meslek grubundan, her sosyal sınıftan insan bunların içinde. “Deli” olmayan ama havanın nasıl olacağını ya da bulunduğu yerin ikliminin neden öyle olduğunu merak edenler de var. Herkes kendi gözlemlerini aktarıyor, tahminler yapıyor, sorular soruyor. Bilenler de cevaplıyor. İsteyenler ana sayfaya yazı da yazabiliyor, ben editör olarak düzeltmeleri yapıyorum sadece.
“Hava şartı” ve “iklim” sözcükleri arasındaki anlam farkı nedir?
Bugünden yarına, haftadan haftaya, hatta yıldan yıla gerçekleşen çeşitli hava olaylarına ve değişimlerine “hava şartı” diyoruz. İklim ise uzun yıllar boyunca belli bir yerde havanın ortalamada nasıl olduğunu, ne ölçüde değişken olduğunu ve aşırı uçlarını bize söylüyor. Örneğin bugün hava çok sıcak, yarın gayet serin olabilir; hatta bu kış soğuk, önümüzdeki kış ılık geçebilir. Bunlar hep olağan hava şartlarıdır. Ama mesela bir yerde 30 yıl boyunca 2-3 defa görülen hava şartı son 5 yılda 10 defa görülmüşse bu bir iklim meselesi oluyor çünkü ortalamalar ve aşırılıklar değişmiş oluyor.
İklim üzerine hava tahminlerinin ötesinde bilgiler edinmek, normal bir insanın gündelik hayatına neler katar?
Her şeyden önce kendi kendinize daha iyi hava tahmini yapmanızı sağlar. Bulunduğunuz yerin iklimini biliyorsanız yaklaşan hava şartının sizin bulunduğunuz yeri nasıl etkileyeceğini de daha iyi kestirirsiniz. Örneğin Afrika’dan sıcak hava dalgası geliyorsa rüzgâr güney yönden esecek ve İstanbul’un Marmara kıyıları deniz etkisi sebebiyle Karadeniz kıyıları ve Boğaz çevresine kıyasla serin olacaktır. Medyatik hava durumu sunucuları o işi hasbelkader yaptıkları için iklim ve coğrafya bilmezler, onun için böyle ince ayrıntıları söylemezler.
Hava tahmini nasıl yapılır?
Atmosfer-okyanus-karalar sisteminde, havanın ve suyun nasıl hareket ettiğini, nasıl hâl değiştirdiğini (buharlaşma, bulut oluşumu vb.) epey biliyoruz. Bu bilgimizi matematiksel dilde, denklemler hâlinde yazabiliyoruz. Denklemlerin yaklaşık çözümlerini de biliyoruz ama çözümü elle yaparsak çok uzun sürüyor. Gözlem verilerini ve bahsettiğim denklemleri bilgisayara veriyoruz, çözüm yöntemini de söylüyoruz, o bize önümüzdeki günlerde havanın nasıl olacağını hesaplıyor, yani denklemleri çözüyor. Bütün bu işe “meteorolojik modelleme” deniyor. Tabii bilgisayarın ürettiği çıktının doğru yorumlanması da önemli, bu da bilim insanının ya da meteorologun tecrübesine/ becerisine bakıyor. Hava tahmini fiziğin, matematiğin, coğrafyanın, iklim biliminin ve istatistiğin işin içinde olduğu, sürekli gelişen, zor bir bilim dalıdır aslında.
Ülkemizde hava tahmini yapan kuruluşların çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Güvenilir veriler elde ediliyor mu?
Güzel şeyler yapılmaya çalışılıyor, fakat eksikler çok tabii. Ülkemizde her alanda olan sorunlar burada da var: İş bilmeyen kişileri bir yere getirme, sırf yapmış olmak için kalitesiz de olsa bir işi yapma filan… Bence hava tahmini yapan yerli firmalar olmalı, rekabet olmazsa kimse kendini düzeltmez.
Son yıllarda yaşadığımız yoğun yaz sıcaklarının ardında ne yatıyor?
Bilim insanları arasındaki genel kanı, ana sebebin insan kaynaklı küresel ısınma olduğu yönünde. Malumunuz, sera etkisi artıyor, bu yüzden ısı enerjisi atmosferin içinde hapsoluyor, dünya serinleyemiyor. Fakat bazı bilim insanları başka sebeplerin de olabileceğini söylüyor: Örneğin, periyodu on yıllarla ifade edilen Atlas Okyanusu Salınımı’nın pozitif modundayız. Bu da deniz suyu sıcaklığının yüksek olması demek, deniz suyu sıcaklığı her zaman hava sıcaklıklarını da etkiliyor. Güneş aktivitesinin son 20-30 yılda yüksek seyretmesi ve dolayısıyla güneşin bize daha fazla enerji göndermesi de sebeplerden biri olabilir. İnsanlığın şu anki bilgi düzeyiyle, hangi etkenin daha belirleyici olduğundan emin olamıyoruz, muhtemelen üst üste binmiş tüm bu etkenlerin rolü var.
İklim değişikliği nasıl saptanır, temel işaretleri nelerdir?
Temel meteorolojik değişkenlerin (sıcaklık, yağış vb.) sürekli ölçülmesi ve bu ölçümlerdeki eğilimlerin belirlenmesiyle saptanıyor. Özellikle uydu teknolojisinin gelişmesiyle artık sadece yer yüzeyinin değil, atmosferin birçok katmanının sıcaklığı da sürekli olarak, büyük bir hassasiyetle ölçülebiliyor. Hem dünya üzerindeki suların hem de atmosferin sıcaklığında ciddi artışlar, ayrıca yağış rejimlerinde bozulmalar var. Şiddetli yağışlar artıyor.
Küresel ısınmaya neden olan ülkeler arasında Türkiye’nin konumu nedir?
Türkiye gelişmekte olan bir ülke, sera gazı salımında bizim de payımız var. Dünya yıllık karbondioksit salımının yaklaşık yüzde 1’i Türkiye’den. Ama gelişmiş ülkelerle, Çin’le, Hindistan’la kıyaslandığında filan devede kulak kalıyor bu pay. 2008 yılı Birleşmiş Milletler kestirimine göre sadece Çin’in payı yüzde 24, ABD’ninki yüzde 18’miş.
Bu konuda ülkemizde ne gibi çalışmalar var? Sizin çözüm önerileriniz neler?
Kâğıt üzerinde çalışmalar var, çünkü sera gazı salımını azaltmaya yönelik uluslararası çerçeve olan Kyoto Protokolü’nü imzaladık 2009’da. Ama ben gerçekte pek bir şey yapıldığını görmedim, yapılıyorsa da bilmiyorum.
Küresel ısınma etkilerini Türkiye’de nasıl gösteriyor ve gelecekte nasıl gösterecek?
Şu anda en belirgin etkisi aşırı sıcak yazların çok sık hâle gelmiş olması. Ayrıca yaz mevsiminin süresi de uzamış görünüyor. Isınmaya bağlı olarak buharlaşma da arttı, bu yüzden su döngüsü hızlandı, yani yağışlar da daha şiddetli hâle geldi. Genel algının aksine kışlarda -ortalamada- ciddi bir yumuşama yok, ara ara yine sert kışlar yaşıyoruz. Gelecekte kış sıcaklıklarının da artacağı öngörülüyor. Öte yandan güneş aktivitesindeki azalmalar, yukarıda söz ettiğim Atlantik Okyanusu Salınımı’nın gelecekte muhtemelen tekrar negatif faza geçecek olması gibi karşı etkenlerin insan kaynaklı küresel ısınmanın etkilerini dengelemesi de söz konusu olabilir.
Hava Delisinin Not Defteri’nde bizi neler bekliyor?
Bu şekilde devam edeceğiz. Konuk yazarları, özellikle genç “hava delilerini” popüler bilim yazıları yazmaları için teşvik ediyorum. Bakarsınız ilerde bir de şirket kurarız, havayı “delilerinden” öğrenirsiniz.
Seviniyoruz…
”küresel ısınma” mı?
çok keyifli bir söyleşi olmuş gerçekten kutlarım sizi
özlemişim yorum yazmayı umarım bu kış bol bol kar haberleri resimleri paylaşırız buralardan …
şirketleşme ile ilgili anket yayınlanınca makara sanmıştım. gerçekmiş 😀
Beceremezsek “makaraydı” diyeceğiz işte 😀
güzel 🙂
Yes we can
Güzel söyleşi olmuş