KASTAMONU BOZKURT’TA YAŞANAN SEL FELAKETİNİN METEOROLOJİK DEĞERLENDİRMESİ


Bir Organik Adam yazısıdır. Mehmet Göktuğ ve Sinan Şahinoğlu’nun katkılarıyla…

GİRİŞ

Sevgili okurlar, 2021 yaz sezonunun afetlerle dolu seyrinde yaşanan son felaketin faturası maalesef oldukça ağır oldu. Temmuz sonunda başlayan kavurucu sıcaklarla birlikte güney bölgelerimizi etkileyen tarihi büyüklükteki yangınların acısı henüz tazeliğini korurken; 7 Ağustos günü ülkemizin kuzey bölgelerinden giriş yapan yağışlı sistem de maalesef büyük bir afetle sonuçlandı. Birkaç gün devam eden kuvvetli yağışların neticesinde, 11 Ağustos 2021 günü Bartın- Kastamonu- Sinop hattında sel ve taşkın hadiseleri yaşandı. Meydana gelen sel felaketinden en fazla etkilenen yer, Kastamonu’nun yaklaşık 10 bin nüfuslu Bozkurt ilçesi oldu. Ezine Çayı kenarında kurulu olan bu küçük ilçe, Küre Dağları’na kadar uzanan vadilerden toplanan devasa miktardaki sel sularına maruz kalarak büyük bir yıkım yaşadı.

Yaşanan felaketin meydana getirdiği acılarla birlikte hem basın yayın organlarında hem de sosyal medyada bilgi kirliliğine dayalı tartışmalar da yaşandı. Genellikle haklılık-haksızlık eksenindeki siyasi kaygılarla ortaya konulan görüş ve eleştiriler, her zaman olduğu gibi felaketin gerçek zemininden uzaklaşmamıza yol açarak yaşananları doğru şekilde yorumlayıp ders çıkarılmasını, dolayısıyla gelecekteki afetlere yönelik olası önleyici aksiyonlarımızı yine olumsuz etkiledi.

Havadelisi ekibi olarak; kimseden fon almadan, taraflı siyasi hezeyanlara bulaşmadan ve bilimsel ilkeleri olabildiğince esas alarak bu afeti teknik yönlerden, herkesin anlayabileceği sadelikte değerlendirmek istedik. Bu çalışmanın yegane amacı, bilgi kirliliğinin puslu ortamında bir nebze olsun kafaları aydınlatabilmek, olayın sebebini ve sonuçlarını ortaya koyarak gelecekte yaşanabilecek olası afetlere karşı önleyici mekanizmalara veri sağlamaktır.

Karadeniz üzerinden güneye (Bozkurt yönüne) bir bakış. (Google Earth)

SEL BÖLGESİNİN TOPOGRAFYASI

Bozkurt ilçesi, Kastamonu’nun kuzeyinde, denizden yaklaşık 2 km içeride yer alır. Arka tarafında yükselen dağlar, gür ormanlarla ve yer yer yüksek eğimli vadilerle kaplıdır. Bu vadilerden birinin denize yaklaştığı noktada ise Bozkurt ilçesi kuruludur. İlçenin denizden yükseltisi 40 m civarındadır. İlçe denize yakın ve yükseltisi de az olduğundan, kıyısında kurulu olduğu akarsuyun havzası nispeten genişlemiş ve eğimi de azalmıştır. Genellikle engebeli arazilerle çevrili olan bölgede, bu akarsu yatakları az sayıdaki düz alanlardandır ve yerleşimler de vadi yamaçlarından bu düzlüklere doğru uzanır.

Ezine Çayı kenarındaki Bozkurt İlçesinin genel görünümü (Bozkurt.bel.tr)

Hemen herkesin ilkokul veya lise yıllarından aşina olduğu klişe coğrafya terimlerinden biri şudur; ”Akdeniz ve Karadeniz’de dağlar kıyıya paralel uzanır.” Bu bağlamda, Kastamonu ili boyunca batı-doğu yönlü uzanan Küre Dağları, denizden gelen nemli hava kütlelerinin önünü adeta bir perde gibi keser. Bu tarz topografik oluşumlar, Bolu’dan Artvin’e kadar Karadeniz Bölgesi’nin hemen hemen tamamında karşımıza çıkmaktadır. Akdeniz Bölgesine nazaran da deniz ve dağlar arasında kalan bölge (hinterland) fazla geniş değildir. Bu durum hem tarım hem de iskan faaliyetlerini olumsuz etkiler.

Bozkurt ilçesinin de arka tarafında hemen yükselen sırtlar, kuzey yönlü rüzgarların taşıdığı nemin iç bölgelere ulaşmasını zorlaştıracak bir yapıya sahiptir. Bu yüzden, kuvvetli yamaç yağışlarının oluşumu (orografik yağış) açısından oldukça uygun şartlar vardır.

Sel felaketinin yaşandığı bölge için kuzeyli rüzgar koşullarında nem taşınım modeli

İKLİMLER DEĞİŞİYOR, AFETLER ÇOĞALIYOR

Küresel iklim değişikliği nedeniyle ülkemizde artık normalden daha sıcak ve daha uzun yazlar yaşandığı bir gerçek. Bunun sonucunda deniz suyu sıcaklıkları da çoğu zaman normallerin üzerinde seyrediyor, bu da serin/soğuk bir hava dalgası durumunda denizlerin, atmosfere daha çok su buharı sağlamasına ve yağışların daha şiddetli hale gelmesine yol açıyor. Yaz aylarında, Karadeniz’in özellikle doğusunda şiddetli yağış ve seller aslında pek de nadir olaylar değildir. Fakat son yıllarda yapılan model simülasyonları ve uzaktan algılama sistemlerinin verileri, Karadeniz’in artık daha çok ısındığını ve daha şiddetli yağışlara yol açabilecek potansiyele sahip olduğunu ortaya koyuyor.

7 Ağustos 2021 tarihinden itibaren etkili olan ve 11 Ağustos’ta büyük yıkımlara yol açan sistemin hemen öncesinde Orta Karadeniz açıklarında deniz yüzeyindeki su sıcaklığının 28-29 derecelere ulaştığı görülüyor. Kuzeyden gelen serin rüzgar, deniz yüzeyinden kalkan su buharını Bozkurt’un hemen ardındaki dağlara taşıyor ve atmosferin üst katmanındaki soğuk havayla karşılaşan nemli hava, bu dağlara bardaktan boşanırcasına yağış indirmeye başlıyor.

6 Ağustos 2021 tarihinde deniz yüzey suyu sıcaklıkları

Felakete yol açan yağışlı sistemin öncesinde yapılan model çalıştırmaları, Kastamonu-Sinop dolaylarında ekstrem düzeyde yağışlar gerçekleşeceğine işaret ediyordu. Karadeniz’in orta ve doğu bölümleri için meteorolojik uyarılar da yapılmıştı fakat bu kadarını belki de kimse ummamıştı. Çünkü daha öncesinde de bahsettiğimiz gibi, yaz aylarında bölgede şiddetli yağışlar alışılmadık bir durum değildi. Yerleşim yerlerinin nispeten küçük ve izole olması, nüfus yoğunluğunun azlığı gibi faktörler de hesaba katılınca, açıkçası tahminlerde ciddi durumların görünmesi veya yapılan uyarılar, büyük kentlerdeki kadar sansasyon oluşturmuyor. Söz gelimi, aşağıda paylaşılan modelde öngörülen yağışların yarısı bile İstanbul için söz konusu olsa çok ciddi aksiyonlar yaşanırdı. Yani denilebilir ki böyle yerlerde felaketler biraz daha sessiz geliyor.

10-12 Ağustos 2021 tarihleri için Wrf modelinin 3 günlük toplam yağış tahmini. Sel bölgesinde 500 mm’ye yaklaşan değerler öngörmüş. (Kaynak: Barış Kelebek & Barış Önol- İTÜ Met. Müh.)

FELAKETİN GELİŞİ

7 Ağustos 2021 cumartesi gününden itibaren Karadeniz’in özellikle orta kesimlerinde görülmeye başlanan yağışlar, model simülasyonlarının da öngördüğü şekilde 10 Ağustos’tan itibaren iyice şiddetlenmeye başladı. Kuzeyden inen alçak basınç alanının, atmosferin üst katmanlarına taşıdığı soğuk hava, yer seviyesindeki nispeten sıcak ve nemli hava ile birlikte uzun süreli kararsızlık alanlarının varlığına sebebiyet verdi ve gök gürültülü sağanak yağışlar birkaç gün boyunca neredeyse hiç ara vermeden devam etti. Yağışların en etkili kısmı Bartın’ın doğusu ile Kastamonu’nun kuzeyi ve Sinop’un batı ilçelerini vurdu. Basınç örüntülerinin konumuna bağlı olarak sistem boyunca rüzgarın çoğunlukla karayel yönlü esmesi, bölgenin coğrafi şartlarından dolayı yağışların hem kuvvetini hem de süresini arttıran bir etken oldu. Bölgedeki MGM radarlarından alınan yağış animasyonları, sistemin kuvvetini ve uzunluğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.

Sel Bölgesinin Mgm Samsun radarından alınan 3 günlük yağış animasyonu

AŞIRI YAĞIŞLAR

Bölgedeki MGM istasyonlarından alınan 3 günlük toplam yağış verileri, düşen miktarların abartısız olarak ‘vahim’ düzeylere ulaştığını gösteriyor. Bozkurt’un ardında yükselen dağların yamacında, yaklaşık 1400 metre rakımda bulunan Mamatlar Köyü istasyonuna 3 günlük periyotta metrekareye 400 kg’dan fazla yağış düştü. Bu yağışın 292 kg’lık kısmı sel felaketinin yaşandığı gün 24 saatlik sürede; yaklaşık 205 kg’lık kısmı ise yine aynı gün, 5 saat içinde kaydedilmiş (kaynak: MGM / Melik Ahmet Taştan). Ankara’nın yıllık ortalama yağış miktarı 350-400 kg arasıdır. Yani, tüm tartışmaların uzağında şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Bozkurt’ta bu periyotlar içinde kaydedilen bu yağış miktarları başka herhangi bir bölgede kaydedilseydi, yine ciddi afetlere yol açabilirdi.

Afet bölgesindeki Mgm istasyonlarının 3 günlük toplam yağış verileri

Önceki günlerde görülen kuvvetli yağışlara ilave olarak 10 Ağustos’u 11 Ağustos’a bağlayan gece Kastamonu’nun kuzeyinde iyice şiddetlenen yağışlar neticesinde Ezine Çayı’nı besleyen yamaçlardaki derelerden gelen sular birleşerek devasa bir hacme ulaştı. Havza boyunca toplanıp aşağıya yönelen ve ıslah edilmiş yatağa sığmayan sel suları, kenarlardan taşarak yerleşim yerindeki binaların arasına hücum etti ve ilçenin sokakları bir anda metrelerce yükseklikte sel ve çamur yığınlarının arasında kaldı. Bölgeden gelen videolardan; insanların çoğunun sele hazırlıksız yakalandığı, birkaç dakika öncesinde yapılan anonslardan sonra çoğu kişinin arabalarını kurtarmaya veya kaçmaya çalıştığı görülüyor. Özellikle Ezine Çayı’nın yatağına yakın binaların alt katında bulunan vatandaşlar, maalesef çok daha talihsiz bir durumda sel sularıyla mücadele etmek zorunda kalıyor.

Afet sonrası Bozkurt ilçesinin görünümü (Kaynak: Bölgegündem gazetesi)

Sel felaketinin oluşturduğu bilanço maalesef oldukça üzücü boyutlardaydı. Yaklaşık 10 bin nüfuslu bir ilçe tam anlamıyla felakete teslim oldu. Ezine Çayı’nın yatağına yakın noktalarda inşa edilen binalardan birkaçının sel nedeniyle çökmesi, felaketi daha da vahim boyutlara taşıdı. Bu durum pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Zaten farkındaysanız, artık ülkemizde herhangi bir kriz durumunda sağduyuyu korumak imkansız hale geliyor. Bilen veya bilmeyen herkesin kontrolsüzce yaptığı yorumlar, teyit edilmeden paylaşılan bilgiler, haklı veya haksız ithamlar, olaylar üzerinden yürütülen gerekli veya gereksiz siyasi çekişmeler sonucunda inanılmaz düzeyde bir kaos oluşuyor. (Sel felaketinden önce, orman yangınlarının sürdüğü dönemde oluşan ortamı da buna örnek gösterebiliriz.)

YAŞANAN AFETİN DİĞER BİLEŞENLERİ

Bozkurt ilçesinin bulunduğu konum akarsu yatağında olduğundan selin sebebi ile ilgili yürütülen teoriler çoğunlukla düzensiz yapılaşma ve HES noktalarında yoğunlaştı. Bu konularla ilgili bir fikre varabilmek için Bozkurt ilçesinin topografyasını ve son birkaç on yıldaki yapılaşma seyrini eldeki verilerle değerlendirmeye çalışacağız. İlk olarak taşkın yatağı ve akarsu vadisi kavramlarını ele alacağız.

Taşkın yatağı profili. (Kaynak: taskinyonetimi. tarımorman.gov.tr)

Akarsular, dünyamızı şekillendiren başlıca dış kuvvetlerdendir ve sürekli bir devinim halindedirler. En basit tabirle; bir eğim doğrultusunda hareket ederler ve aktıkları yatağı aşındırırlar. Bu aşındırma, eğimin fazla olduğu yerlerde çoğunlukla derine doğru iken eğimin azaldığı bölgelerde akarsular taban seviyesine yaklaştıkları için daha çok yana doğru olur ve taşıdıkları malzemeyi de hareket ettirecek güçleri azaldığından yataklarını genişletirler. Bu aşındırma denge profiline ulaşıncaya kadar kademeli düzeyde azalarak devam eder. Bozkurt ilçesi de Ezine Çayı’nın taban seviyesine yakın bir noktada, denizden 2 km içeride ve yaklaşık 40 m rakımda kuruludur. Bu nedenle çayın yatak genişliği bu bölgede daha fazla, eğimi ise art bölgelere göre daha azdır.

Bozkurt ilçesi taşkın yatağı yerleşim alanları

TAŞKIN YATAKLARI

Dereler, çaylar ve nehirler, yataklarını milyonlarca yıllık süreçler sonunda şekillendirirler. Yatağın şekli ve niteliği suyun debisine, hakim iklim koşullarına ve jeolojik faktörlere göre dinamik bir yapıda olurlar. Yukarıda paylaştığımız görselde eğimi az olan, yatağı genişlemiş bir akarsu profili var. Bu tip oluşumlarda akarsu, debisinin az olduğu durumlarda yatağın küçük bir noktasında toplanmıştır ve oradan akmaya devam eder. Burası ana yatak olarak adlandırılır. Ülkemizde hakim olan iklim koşulları nedeniyle akarsuların debisi yaz aylarında düşük seyreder ve akış bu aylarda çoğunlukla ana yatakta olur.

Akarsuların sürekli aktıkları yatak dışında uzun yıllarda şekillendirdikleri bir de taşkın yatakları bulunur. Havzadaki iklim koşullarına göre, taşkın yataklarında bazen çok uzun yıllar su akışı olmayabilir. Bu süre uzadıkça taşkın yataklarının tarım arazileriyle, ormanlarla ve nihayetinde konutlarla kaplanması ihtimali de artar. Bu süre bazen bir insan ömründen bile daha uzun olabilir. Ama maalesef ne kadar zaman geçerse geçsin akarsular taşkın yataklarına geri dönebilir ve oradaki her şeyi yutabilir. Eskilerin de dediği gibi; su akıp yolunu bulur. Tıpkı Bozkurt’ta yaşanan gibi… Jeolog Dr. Ramazan Demirtaş’ın hazırladığı aşağıdaki görsel, Bozkurt ilçesinde Ezine Çayı’nın ana yatağını ve taşkın ovası yatağını göstermesi açısından gayet güzel bir çalışma olmuş. Görüldüğü üzere ilçenin büyük kısmı taşkın ovası yatağının üzerinde kurulu halde bulunuyor.

Ezine Çay’ı yatak profili. Kaynak: Dr. Ramazan Demirtaş

DERE ISLAHLARI

Bulunduğu konum itibarıyla Bozkurt ilçesinin sel ve su baskınları açısından riskli bir bölgede olduğu rahatlıkla görülebiliyor. Son yıllarda ülkemizde sıkça şahit olduğumuz ‘dere ıslahı’ projelerinin de her zaman için taşkınları önleyici bir fonksiyonunun olmadığına Bozkurt’ta da şahit olundu. Bir akarsuyu ana yatağa hapsedip etrafını beton duvarlarla örebilirsiniz fakat görüldüğü üzere büyük miktarlardaki yağışlar sonucunda gelen seller, ana yatak kapasitesinin çok üzerinde olabiliyor. Şunu da biliyoruz ki; küresel iklim değişikliği sonucunda şiddetli yağışlar artık daha sık görülüyor. Bu yüzden dere ıslahında ve akarsu kenarındaki yapılaşmalarda, söz konusu akarsuyun son 10-20 yıllık akış grafiği değil de çok daha uzun periyotlardaki seyri esas alınıp taşkın yatağı kavramı da dikkate alınmalıdır. Sitemkar şekilde; ” Karadeniz Bölgesi’nin her yeri dağlık, bu insanlar nereye ev yapacak” diyenler de, yapılacak evlerin bir gün acı faturalarla karşı karşıya kalacağını unutmamalıdır.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın taşkın yönetimi portalında, havza ve il bazlı taşkın riski hesaplamaları yapılabilmektedir. Bozkurt ilçesi için riskleri hesapladığımızda aşağıdaki gibi bir sonuç çıktı. Görseldeki kırmızı renkli alan Ezine Çayı’nın ana yatağını, sarı ve mavi renkli kısımlar ise olası bir taşkında su altında kalacak yerleri gösteriyor. Tabii bunun şu an çok bir anlamı olmasa da, öncesinden bu riskler hesaplanıp yerleşim bölgeleri ona göre dizayn edilebilirdi. O bölgedeki projelerde de bu riskleri hesaplaması gereken jeologlar, jeofizikçiler falan çalışmıştır diye düşünüyoruz.

Bozkurt ve Abana ilçeleri için taşkın tehlikesi risk modellemesi 11 Ağustos 2021’deki sel felaketiyle uyum gösteriyor. (Kaynak: taskinyonetimi.tarimorman. gov.tr)

PLANSIZ YAPILAŞMA

Ülkemizde 2000’lerin başından sonra büyük bir ivme kazanan inşaat sektörüyle birlikte, pek çok bölgede yeni binalar ve yaşam alanları inşa edildi. Artan nüfusun talebini karşılamak, daha konforlu yaşam alanlarına sahip olmak veya yatırım aracı sağlamak amacıyla inşa edilen yeni konutların bazılarının doğayla uyumlu olmaması da felaketlere davetiye çıkaran etkenlerden biridir, demek yanlış olmaz. Özellikle deprem bölgelerinde ve akarsu yataklarına yakın noktalarda yapılan projelerde sürecin daha titiz takip edilmesi gerekirken, denetim mekanizmalarının eksikliğinden kaynaklı olarak akıl almaz işlere girişilebiliyor. Görünen o ki Bozkurt ilçesi de bu durumdan nasibini almış. Yukarıda paylaştığımız risk haritasında, yapılan işin yanlışlığı ortadaydı. Eski Bozkurt ve yeni Bozkurt karşılaştırmasını daha somut yapabilmek için Google Earth’ten edindiğimiz görsellerde Bozkurt ilçesinin yaklaşık 20 yılda nereden nereye evrildiğine bakarsak, yapılaşmanın çok arttığını ve yeni yapılan çok katlı binaların genellikle ana yatağa doğru kümelendiğini görebiliyoruz.

Bozkurt ilçesinin genel görünümünde, vadi yamaçlarında tek katlı geleneksel evler göze çarpıyor. Akarsu yatağında ise apartmanların ağırlıkta olduğu bir yapılaşma var. 11 Ağustos’ta yaşanan afetten de en fazla etkilenen bölge bu apartmanların bulunduğu alanlar oldu. Bilhassa da son dönemde akarsu yatağına nereyse sıfır noktasında inşa edilen binaların yıkıldığına üzülerek şahit olduk. Ezine Çayı’nın batı yakasındaki nispeten eski apartmanlar ise selden bariz şekilde daha az etkilenmiş görünüyor. Çünkü bu binalar vadi duvarına daha yakın ve taşkın yatağı da doğu yakasına doğru genişleme durumunda.

Geleneksel yaşamdan kopup modern meskenler inşa ederken gerekli özeni gösterip doğayla uyumlu şekilde dönüşmek gerekiyor. Küresel iklim değişikliğinin somut etkileri artık ciddi şekilde görülmeye başlandı ve bu olumsuzlukların artarak devam edeceği konusunda iklim otoriteleri hemfikir. Bu gerçekleri göz ardı ederek yaşamaya devam edersek çok daha ağır faturalar ödeyeceğimiz aşikar.

Bozkurt ilçesi eski ve yeni (2000 sonrası) yerleşim alanları. (Google Earth verileri baz alınarak hazırlanmıştır) Fotoğraf: bozkurt.bel.tr

HES’LER VE BOZKURT AFETİ

11 Ağustos’ta yaşanan felaketin ilk anlarından itibaren çeşitli mecralarda HES kapağının patladığı veya aşırı yükleme sonucunda su tahliyesi yapıldığı dillendirildi. Bundan hareketle, Ezine Çayı’na gelen selin bu kadar yıkıcı olmasının da aslında yağıştan kaynaklı değil HES’ten kaynaklı olduğu iddia edildi. HES’lerin doğa ve ekosistem açısından zararları tartışılabilir fakat şu anki konumuz sel ve bu konuya açıklık getirebilmek için HES’lerle ilgili şu teknik bilgiye hakim olmak gerekiyor; Hes’ler barajlı ve regülatörlü olmak üzere 2 türe ayrılıyor. Yaptığımız araştırma neticesinde, Ezine Çayı’nın üst kesimlerinde bulunan ve patladığı iddia edilen Ebru HES’inin regülatörlü bir HES olduğunu gördük. Bu tarz HES’ler, genel kanının aksine, büyük barajların önüne kurulu değildirler. Genellikle eğimi fazla olan akarsuların üst kısımlarında boru veya tünele alınan sular, cazibe ile daha aşağı kısımlara indirilir, önüne santral kurularak elektrik üretilir. Yani öyle devasa miktarlarda su tutabilecek veya sele neden olabilecek hacimleri yoktur. Nasıl bir yapı olduğuna dair fikir edinmeniz açısından aşağıdaki görseli ekiliyoruz.

Demirci regülatörü ve HES-Sinop, Boyabat (turkerler.com)

Patladığı iddia edilen Ebru Hes’i de yukarıdaki tesisle benzer bir yapıya sahip. Bu tesisler, görüldüğü üzere barajlı Hes’lere nazaran daha küçük yapıda ve su tutma kapasiteleri daha az. Eğer iddia edildiği gibi Ezine Çay’ının üzerinde barajlı bir Hes bulunsaydı o zaman bu afette bir rolü olduğu söylenebilirdi. Barajlı Hes’lerin aşırı yağış sonucunda kapasitesinin aşılması veya bir kaza sonucunda kapaklarının patlaması da büyük afetlere yol açabilir. Bunun örneklerine ulaşmak mümkün fakat şu şartlarda Bozkurt selinde ciddi bir Hes etkisinin olduğunu söylemek zor. Biraz çamura bulanmış da olsa patladığı iddialarıyla gündeme gelen Ebru regülatörünün de sel sonrası görüntüleri mevcut. Dsi’den yapılan açıklamada 10 Ağustos gecesinden itibaren tedbir amaçlı, elektrik üretiminin durdurulduğu bilgisi var. (Akarsuyun üst kısımlarından boruya alınan ve tepeden aşağı indirilen su, kazandığı ivme ile santralde elektrik üretimi sağlayan türbinleri döndürüyor)

Kastamonu, Bozkurt- Ebru regülatörü (Kaynak: yenişafak)

DERE YATAKLARINDAKİ TOMRUK DEPOLARI

Bozkurt ilçesinde çekilen sel videolarında, suyun üzerinde yüzen devasa tomruk kütleleri gözünüze çarpmıştır. Bazı kaynaklarda, bu tomrukların ilçe merkezindeki köprülere takılarak selin önünü tıkadığı ve bu yüzden arkada biriken suların taşarak binalara yöneldiğinden söz ediliyor. Ki bölgeden paylaşılan videolarda da bunu gözlemlemek mümkün. Eğer bu konuda bir ihmal söz konusuysa, bu ihmalin yaşanan afette payı olduğu açıktır. Dere boyundaki kesim sahaları daha ciddi şekilde denetlenmeli ve depolama alanlarının akarsuya yakın noktalarda kurulmasına izin verilmemelidir.

Yaşanan sel felaketinden en çok etkilenen yerlerden biri olan Sinop’un Ayancık ilçesine bağlı Babaçay köyünde de, yaşanan afetin dere yatağında depolanan tomruklardan kaynaklandığı söyleniyor. Uydudan alınan görüntülerde Babaçay köyünün bitişiğindeki akarsuyun yatağındaki tomruk depoları göze çarpıyor.

Sinop, Ayancık, Babaçay köyündeki tomruk deposu (Sözcü)

SONUÇ

11 Ağustos 2021 tarihinde Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde, ülkemizde şu ana kadar kayıtlara geçen en büyük sel felaketlerinden biri yaşandı. Olası tüm sebepler ortaya konduğunda, böyle üzücü bir olayın meydana gelmesinde aşırı miktarda gerçekleşen yağışların rolünün büyük olduğunu görüyoruz. Fakat olayın büyük bir afete dönüşmesinde insan ihmalinin de azımsanmayacak düzeyde olduğu ortada. Herkesin birbirini suçladığı, fakat kimsenin sorumluluk almadığı bu tarz olaylardan ders çıkarıp, küresel iklim değişikliğini de hesaba katarak doğayla uyumlu projeler ortaya koymazsak, doğa en acı şekillerde bizi sınamaya, üzerimize daha büyük felaketler göndermeye devam edecektir. Elimizden gelen her şeyi yapsak belki yine mağduriyetler olacaktır fakat daha az kayıpla atlatmak mümkün hale gelecektir.

Aşağıdaki görsel de İsviçre’den. Dört Kanton Gölü’ne dökülen bir çayın kenarına kurulmuş olan Altdorf şehri. Topografik açıdan Bozkurt’a benzettiğimiz için eklemek istedik. Yapılaşma açısından da benzeyip benzemediği sorusunun cevabını siz verin.

Altdorf-İsviçre (Google Earth)

KASTAMONU BOZKURT’TA YAŞANAN SEL FELAKETİNİN METEOROLOJİK DEĞERLENDİRMESİ” üzerine 6 düşünce

  1. Selcuk Sumengen

    Yine başlangıç gelişme sonuç bölümleriyle çok sade dilli ve güzel bir yazı hazırlamışsınız, herkesin harcadığı emeğe teşekkür ederim. Sonda söyleyeceğimi başta yazayım, bu tür yazıları bir kitapta toplasanız nasıl olur? Her bir yazı bir bölüm şeklinde 7-10 bölümlük kolay okunan ve internet dışındaki meteoroloji meraklılarına da seslenen bir kitap olabilir. İçeriği akademik ama dili herkesi saran şekilde dostça ve kolay anlaşılan. Belki TÜBİTAK popüler bilim ya da başka bir yayınevinden çıkabilir.
    Bu HES’lerle ilgili olarak, Yaşar Türker’in bir Twitter paylaşımında Ezine Çayı üzerindeki barajların nehir tipi olduğunu, su tutmadığını öğrenince kendim de Google üzerinden araştırdım, EPDK sitesi ve projeyi gerçekleştiren mühendislik firmalarının sitelerindeki açıklama ve resimlerinden doğru olduğunu öğrenince, özellikle Youtube üzerinde bunu yalan haber şeklinde yayanlara doğrusunu anlatan yanıtlar yazdım. Doğal olarak iktidar yanlısı olmakla suçlandım.

    Konu hemen politikaya girdiğinden çok uzatıp gereksiz bir tartışma başlatmak istemiyorum ama kısaca yazmak istiyorum. Türkiye’de de tıpkı ABD’de Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki kısır ve asla birbirini dinlemeyen türde bir hava var. Ne yazık ki çok beceriksiz bir ana muhalefet partisi liderliği var ve sürekli asıl ucundan tutması gereken gerçek sorunlar yerine hep kolayca çürütülecek yalanlara sarılıyor. Muhalefet işini sadece karşı tarafı kötüleme ve nefret kusmaya çeviriyorlar. Bu da birbirini dinlemeyen ve sürekli kavga eden iki karşıt grup oluşturuyor. Bunu elbette kendi beceriksizliklerini gizlemek ve insanların içindeki kızgınlığı hep rakibe yöneltmek için yapıyorlar (tıpkı ABD’deki gibi) ama bu ülkeye zarar veriyor ve zaman kaybettiriyor.
    Böyle felaketlerde bile insanlar önce yardım etmek yerine doğrudan suçlamaya girişiyorlar. Ya da orada farklı partilerin belediyelerinden itfaiyeler, devlet yardım kuruluşları ve hepimize ortak Jandarma olsa da, tüm o insanları sanki iktidarın bir parçası gibi görüp yardım etmek yerine köstek oluyorlar. Para toplanıyor, orada hemen güvensizlik çıkıyor. Evet Cumhurbaşkanının da karakterine özel uzlaşmaz bir tutumu var ve bu beceriksiz muhalefet saldırılarını hep tersine çevirip kendi durumunu güçlendirmek için kullanıyor. Ama sonuçta tüm bunların acısını hepimiz çekiyoruz.
    Takım tutar gibi parti tutmamalı, aşırı TV izlememeli ve somut olarak bir etkiniz olmayacak kötü olaylara bu kadar takılmamalı, kendini üzüp ve sinirlenip başkalarına da bunu yaymamalı.
    Bu güzel ve bilgilendirici yazı için tekrar teşekkür ederim.

    Cevapla
  2. carcass (Eskişehir,804m)

    Yazıda emeği geçenlere teşekkür ederim. Olayın teknik yönleriyle ele alındığı bir yazı olmuş. Ben de DSİ’de çalışan bir inşaat mühendisi olarak ekleme yapayım. Burada kurumlar birbirlerine yakar topu atadursun, benim görüşüme göre de ana unsur o dere yatağına imar izni verip şehri ana yatak kıyısı boyunca uzatmak olmuştur. Öte yandan DSİ’nin de şehir içinden geçen nehir yataklarına yönelik uygulamaları da ezbere dayanmakta. Şöyle ki, şehir içinden geçen bir dere yatağı ıslah edilirken, havza hidrolojik modellerine göre 500 yılda bir gelecek maksimum debi (Q500) ve 100 yılda bir gelecek maksimum debi (Q100) +hava payı mukayesesine göre en namüsait durum baz alınarak yatak duvar yüksekliği hesaplanır. Hatta kılavuz kanal dizayn edilecekse (Eskişehir-Porsuk çayı örneğinde mevcuttur) çok daha düşük debiler alınır ve Q500 debisine göre taşkın seviyesi belirlenerek o kısımlar da rekreasyon amaçlı vatandaşın kullanımına açılabilir. Fakat olası taşkınlarda meydana gelecek zararın boyutuna göre 1000 yıllık maksimum debi de (Q1000) projelendirme aşamasında seçilebilir. Bir de menfez ve köprülerin projelendirilmesi var. Bunların hidrolik hesaplarında da meskun mahalde aynı kriterler söz konusudur.
    DSİ’nin kendi içerisinde çeliştiği nokta burasıdır. Zira depolama hacmi 1 hm3 üzeri gölet/baraj mansabında herhangi bir yerleşim yeri varsa burada dolusavak yapısı dizayn edilirken taşkın öteleme hesabı yapılan kadastrofal debi (olabilecek en yüksek debi değeri) ve Q10000 debisi mukayesesi sonucu en namüsait olan tercih edilmektedir. Yani yerleşim yeri membaında olan bir baraj dolusavağı en iyi ihtimalle Q10000 debisine göre dizayn edilecek fakat 10000 yılda bir gelecek yağışta çalışacak dolusavaktan gelen akış (dipnot: illaki dolusavak hemen çalışacak diye bir kural yok. Rezervuar normal su seviyesinde var sayıyorum), yerleşim yerinde 500 veya 1000 yıllık debiye göre dizayn edilmiş dere yatağından akışa zorlanacak…
    Sonuç olarak biz bu kafayı değiştiremedikçe daha çok seller, can kayıpları yaşar ve yine mukadderat der dosyayı kapatırız.

    Cevapla
    1. Havadelisi (Sandsli / Norveç, 50m)

      Klasik işte, kitabına uyduralım gerisi Allah kerim…
      Hemen her kurum böyle çalışıyor ülkemizde.
      Halkın genel eğitim seviyesi ve güvenli mesken talebi artmadıkça bu sorunların çözümünü mümkün görmüyorum.

      Mesele aynı zamanda kültür meselesidir. Senin önceliğin ne? Çarşıya pazara suya yakın ev mi, yoksa güvenli, evladiyelik mesken mi?

      Yöneticilere suç bulmak aslında bizi kısır döngüye sokuyor. Yönetici Türkiye’de her zaman (tek parti dönemi hariç) popülist olmuştur. Halk ne isterse onu yapar. AKP zaten bunun en iyi örneği. Halk neyse onlar da o…

      Cevapla
  3. Sinan (Bahçelievler 60m/İTÜ Ayazağa 120m)

    Deniz suyu sıcaklıkları 2018’e kadar neredeyse bir derece artmış! Bu da sellerin sıklığını ve yağış miktarlarını doğrudan artırıyor…

    Cevapla
  4. kaankurtdemir rakım27moda

    Sevgili hava delisi gönüllüleri böyle aydınlatıcı bir yazıyı kaleme aldığınız için teşekkürler,bu üzücü olay hakkında gerçekten bilgilendik.Şimdi ise başkaca bir konuya değinmek isterim,gördüm ki(tam olarak değil çünkü sosyal medya kullanmıyorum siteden bağlandığım kadarıyla) yazı hakkında bir takım eleştiriler yapılmış ki gayet doğaldır,Ama bu eleştiriler de yazının ana bağlamı olan çok şiddetli yağış ve sebebleri ve de yapılaşma i vb. gibi tali sebeblerden çok ,sanki bir takım çevreler korunuyormuş anlamı çıkarıldığından yapılmış.Evet hepimiz içi öfke dolu bu halde, bu yönetimde olduğumuz için ama işte tam da burda hakkın hatırının ali olması düsturu daha da önem kazanıyor yoksa manüplasyona açık bir haldeyiz hepimizin aklı selimden ayrılmamazı sağlayacak temeli bilinen bilgi kaynaklarımıza ihtiyacı var.Bu giderek daha da önem kazanacak çünkü maalesef memlekette atmosfer gibi daha kararsız biir evreye girmiş durumda.Unutmayınız niçin bu platformdayız bir sürü farklı meşrepten insan, ,atmosfere,doğaya merakımız,sevdamız bizi bir araya getiriyor bu tür ortak paydalar çok kıymetli ve bunun da gerçeğin hatırının her şeyden üstün tutan bilgilerle beslenmesi gerekmektedir o da bu platformda mevcuttur kanımca.Emeği geçen herkese tekrar teşekkür ederim
    .

    Cevapla

Yorum yazın...