Kategori arşivi: İklim (genel)

Kuzey Kutbu’ndaki Deniz Buzu … Azalmamış, Artmış!


Anthony Watts’ın bildirdiğine göre, Kuzey Kutbu bölgesindeki deniz buzu miktarı 23 Nisan itibarıyla aynı tarih için son 8 yılın en yüksek değerine ulaşmış.

Zamanım olmadığı için bütün yazıyı çeviremiyorum, ama İngilizce bilenlerin okumasını öneririm. Watts abinin özellikle sorduğu sorular şunlar: Her sıcak dalgasında ya da buzul erimesinde “küresel ısınma var, kavrulucaz” diye bas bas bağıran medya ve ‘bilim adamları’, bu tür haberleri vermeye gelince neden bu kadar gönülsüzler? Neden yüksek sıcaklıklar küresel ısınma kanıtı da, soğuk ve kar/buz artınca bu sadece birkaç zaman süren bir hava olayından ibaret?

Gerisine de bakayım->

Tarihe Yön Veren Yanardağlar


BBC’nin nefis bilgilendirmesini, zaman zaman kendi yorumlarımı da katarak kabaca çeviriyorum…

“1991’de, Filipinler‘in başkenti Manila’nın 90 km kuzeybatısındaki Pinatubo yanardağı patladı.

Üst üste birkaç patlama sonucu yanardağ, 10 kilometreküplük devasa hacimdeki malzemeyi atmosfere püskürterek yirminci yüzyılın en büyük ikinci volkanik patlamasını gerçekleştirmiş oldu.

Gerisine de bakayım->

Asıl Büyük Tehlike: Katla Yanardağı


Bu haber ve şu haber ilginç.

Eyjafjallajökull Yanardağı patlamasına patladı, ama asıl mesele şuymuş ki, tarihte bu yanardağ her patladığında kısa süre sonra hemen yanındaki Katla Yanardağı da patlamış. Katla, öğrendiğimiz kadarıyla, hem çok daha büyük bir volkan, hem de kısmen buzulla kaplı:

(Katla’yı örten buzul, ismi Mýrdalsjökull)

Patlaması durumunda atmosfere salacağı kül ve gazın yanında, üzerindeki devasa buzulu eriterek saniyede 200 bin ila 400 bin metreküp buzul eriyiği suyu sel olarak Atlantik okyanusuna boşaltabilirmiş. Amazon, Mississippi, Nil ve Yangtze nehirlerinin toplam debisi saniyede 290 bin metreküp, imiş.

Forumun birinde birisi şöyle diyor: “Ben Avrupa’lı bir meteorolog / iklim bilimci olsam, bu muhtemel olayın Atlantik okyanusundaki sıcak su akıntısını etkileyip etkilemeyeceğini şimdiden araştırmaya başlardım.”

İzlanda’daki Yanardağ


Yanardağın erittiği buzul sel olmuş akıyor:

Türkçe haber burada.

This is not like Pinatubo. So far the scale is not big enough to have a global effect,” said Hans Olav Hygen, a climate researcher at the Norwegian Meteorological Institute.” Yani demiş ki, 1991’deki Pinatubo patlaması gibi değil henüz, şu haliyle iklime bir etkisi olmaz. Buradan kendiniz de okuyabilirsiniz.

Gerisine de bakayım->

“Xynthia” ve Ecnebilere Ettikleri


(Bugünkü yazıyı kaleme alan konuk yazar Deniz Bozkurt, İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü‘nde, Türkiye’nin iklim değişkenliğinde hava-deniz etkileşimlerinin rolü, küresel ısınma senaryolarının Türkiye için yerelleştirilmesi, gezici alçak basınçların takibi ve daha birçok konuda araştırma yapmaktadır.)

Hafta sonu “Xynthia” Atlantik fırtınasını takip edebilenleriniz görmüştür, Batı Avrupa’da bazı yerler deyim yerindeyse yerle bir oldu. Çoğunluğu Fransa’da olmak üzere en az 62 ölü, şiddetli yağış ve sel, iptal edilen uçak ve tren seferleri…Bu fırtınaya tropik fırtına olmamasına rağmen isim verenler Almanlar. Berlin Özgür Üniversitesi Meteoroloji Enstitüsü tarafından 1954ten beri Orta Avrupa’yi etkileyen her alçak veya yüksek basınç sistemi için isimlendirme yapılıyor. 2010 yılında alçak basınç merkezlerine kız, yüksek basınç merkezlerine ise erkek isimleri veriliyor. Bu nedenle bu fırtınaya tropik olmamasına rağmen bir kız ismi verilmiş. Ad verme sistemi her sene tersine dönüyor, yani 2011 için Orta Avrupa’yı etkileyen alçak basınçlar için erkek, yüksek basınçlar için kız isimleri kullanılacak. Mesela 2009 Ocak ayındaki oldukça güçlü bir alçak basınç merkezi için “Klaus” ismi kullanılmış.

“Xynthia” siklonu Cumartesi günü 980 milibarlık basınç değeriyle Portekiz ve Kuzey İspanya civarından karaya çıkmış:

Gerisine de bakayım->

Sıcak, Toz, Fön


Hep kardan bahsetmek delikanlı havadurumcuyu bozar arkadaşlar. Azcık sıcak olunca havayla ilgilenmeyi bırakıp karalar bağlayan da bizden değildir.

Ben bu satırları yazarken, yani 21 Şubat gece yarısında, Trabzon’da sıcaklık 24 santigrat dereceydi! Bu ne be, sanırsın Ege’de bir yaz gecesi!

Haritada görüyorsunuz, zaten de malumunuz, ne kadar sıcak Afrika havası varsa geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin üzerindeydi. Dün (20 Şubat) birçok yerde Şubat ayı sıcaklık rekorlarına yakın ya da eşit değerler ölçüldü. En yüksek sıcaklıklara bakalım:

Gerisine de bakayım->

Karayel Kime Çalıştı


Kuzeybatıdan esen rüzgara bizim memlekette karayel denir.

(Zonguldak radarı 3-4-5 Şubat 2010)

Kışın karayel, öteki kuzeyli rüzgarların yaptığı gibi, doğal olarak soğuk hava getirir. Bu soğuk hava kuru bile olsa Karadeniz üzerinden geçerken alttan ısınır (deniz kışın havadan sıcaktır), nem kazanır, bulut ve yağış oluşturur (evet bildiniz, “sea effect”). Karaya ulaşıp hele bizim Kuzey Anadolu Dağları’na doğru yükselmeye başladığında içinde rutubet namına ne var ne yoksa boşaltır. Soğuk yeterliyse yağış kar olarak düşer. Bunların hepsini öteki kuzeyli rüzgarlar da yapar ama son günlerde karayel bol estiği için bugün her şeyden o sorumluymuş gibi konuşuyorum.

Gerisine de bakayım->

Güneşteki Sükunet… Soğuma Şimdiden Başladı Mı ?


Bir NASA uydusunun yaptığı son ölçümlere göre, dünyanın üst atmosferinin sıcaklığı 2002 yılından bu yana çarpıcı biçimde azalmış. Bu değişim, son yıllarda güneş etkinliğinin ve buna bağlı olarak güneşten gelen ışınımın azalmasıyla ilişkilendiriliyor. Güneş etkinliğinin maksimum ve minimumlar arasında gidip gelen 11 yıllık doğal döngüleri var, fakat geride bırakmak üzere olduğumuz derin güneş minimumu, son 100 yılda görülen en derin minimum olarak tanımlanıyor. Minimumlarda güneş lekeleri çok seyrek görülüyor, güneş rüzgarı sakinleşiyor, patlamalar azalıyor ve güneşten dünyaya gelen enerji (ışınım) de düşüyor. Dünyanın üst atmosfer sıcaklığının azalan güneş ışınımına olan bu hızlı cevabı ilk kez bu kadar bariz biçimde ölçülmüş. Yandaki resminde güneşi lekesiz, patlamasız, durulmuş haliyle görüyorsunuz.

Yazıda “üst atmosferdeki bu soğuma troposferdeki (hava olaylarının olduğu atmosfer katmanı) iklim değişimi için bir şey ifade etmiyor” deniyor. Yani, siz küresel ısınmadan şüphe etmeyin, demeye getiriliyor. Zaten küresel ısınma teorisinin iddialarından biri de, alt atmosferdeki ısınmaya karşılık olarak üst atmosferin soğuyacağı imiş. Burada biraz küresel ısınmanın gerçek olduğu fikrinden ödün vermemek adına çelişkiye düşülüyor: hani bu soğumanın sebebi güneş ışınımının azalmasıydı?

Güneş ışınımındaki azalmaların geçmişte iklimi soğuttuğuna dair birçok kanıt bulunuyor. Bunlardan bir tanesi 1645-1715 yılları arasında yaşanan Maunder minimumu. Bilinen minimumların en uzun ve en derini olan bu güneş minimumu, Avrupa’daki küçük buzul çağının en soğuk kısmına denk gelmesiyle dikkat çekiyor. Yukarıdaki tabloda, 1677 yılında donan İngiltere’deki Thames nehri resmedilmiş.

Şu anda bir Maunder minimumu yaşamıyoruz, ama son 100 yılın en sönük güneşiyle karşı karşıya olduğumuzu da unutmayalım. Bir küçük buzul çağı daha gelmeyebilir, ama havalar önümüzdeki birkaç yıl pek ılık da gitmeyebilir.