Etiket arşivi: Yaz

Yaz, Yakıp Yıkarak Geri Çekiliyor


Sizi bilmem ama, uzaya uzaya bir hal olan bu yazdan bana artık bıkkınlık geldi. Bugün, ziyaretime gelen Macar bir arkadaşı Topkapı Sarayı’na götüreyim dedim. Öğleden az sonra dışarı çıktığımızda, yatılı misafirliğe gelip bir türlü gitmek bilmeyen o akrabayı sabah kalkıp da yine görmüşüm gibi keyfim kaçtı: hava yine çok sıcak ve bulutsuzdu. Muşmula gibi suratla vapura binip Eminönü’nde indik, tramvay ve Sultanahmet kalabalığından kurtulduktan sonra Saray’ın avlusunda bilet almak için sıraya girdik, girmez olaydık. Güneş artık gökyüzünde çok fazla yukarı tırmanamıyor, ama ne fayda, yandan yandan da olsa adamı mahvediyor. Beynimiz sulandı. Tabii bunda, ben dahil Müze Kart‘ı olmayan, hatta böyle bir şeyden haberi bile olmayan Türk vatandaşlarının da rolü var. Gişe görevlileri sırası gelen herkese Müze Kart’ın güzelliklerini anlatırken kuyruğun arka tarafındakiler Eylül güneşinde nar gibi kızarmaya devam ettiler. Garibim Yanoş (Macar arkadaş), bunca işkencenin üstüne bir de içeride vakt-i zamanında muhtemelen atalarına isabet etmiş olan beş yüz yıllık mızrakları ve okları görünce hayattan aldığı zevk ikiye katlanmıştır diye tahmin ediyorum.

Neyse, geyiği geçelim. Biliyorsunuz meteorolojik sonbahar 1 Eylül’de başladı, ama astronomik sonbahar 23 Eylül’de başlayacak, yani gecenin süresinin gündüzünkine eşitlendiği tarihte. Tam da o güne yaklaşırken, sıcak ve sıkıcı havaların nedeni olan yüksek basınç yavaşça Doğu Akdeniz çukurunu terk edecek, ve yerini kuzeyden sarkan serin havaya bırakacak. Bu serinlik Ege denizi üzerinde zayıf bir alçak basınç alanının oluşmasına ve Türkiye’nin batısında bu Eylül ayının ilk yağışlarına yol açacak.

Gerisine de bakayım->

Sıcak Dönemin Sonu Mu? Son Sekiz Yılın En Serin İlkbaharı!


(Santiago’dan süper bir klimatoloji çalışması daha… Kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır- Havadelisi)

————————————————-

Bir İstanbullu kar delisi olarak, 2002–2006 yılları arasında yaşadığımız bol karlı ve unutulmaz sistemler getiren kışlardan sonra günümüze kadar tabiri caizse çerez niteliğinde, okulları bile tatil ettiremeyecek hafif sistemlerle avunduk. Biz bunlarla avunurken; Avrupa’nın batısından, özellikle İngiltere’den gelen kar kıyamet haberleri son 2–3 yıldır psikolojimizi daha da bozdu. Ha geldi ha gelecek diye model başında sabahlamalar mı dersin, sisteme dört gün kala 180 derece dönen modeller mi dersin, resmen dağıldık.

Ancak, Mart ayının başlamasıyla beraber memleketin havasına bir haller oldu. Ben de yaptığım gözlemleri grafikle özetleyerek Mart-Haziran arasında İstanbul’da sıcaklıklar nasıl olmuş sizlerle paylaşmak istedim. Çalışma sırasında 2011 İlkbaharı’nın ne denli serin geçtiğini, ortalama sıcaklıkların son on yıldaki ciddi yükselişini ve Devlet Meteoroloji İşleri’nin Temmuz-Ağustos-Eylül tahmininin neden %90 oranında gerçekleşebileceğini de gözlemledim.

Gerisine de bakayım->

İstanbul Yazının (Tarihsel) Gidişatı


(Bir Santiago çalışmasıdır.)

Yaz daha yeni başlıyor! Son on yılın verilerine göre İstanbul’un yazı 20 Temmuz – 20 Ağustos arasındadır (grafikte dikine yeşil çizgiler arası). Halihazırda mevsim normallerinin 2-3 derece üzerindeyiz ve istatistiksel olarak en sıcak döneme yeni girmekteyiz (Gündüz: 30 ve üzeri, gece 22 derece ve üzeri).

Gerisine de bakayım->

Temmuz’da


İstanbul’dan bildiriyorum. Beyoğlu’nda otururken (saat 22’ye geliyordu sanırım) şakır şakır yağmur başladı. Şimşek görmedim, gökgürültüsü de duyulmadı. Çok geçmeden, kırk dakika sonra filan yağmur zayıfladı. Karaköy’den vapura binerken durmak üzereydi. Kadıköy’ün üst taraflarında (Bahariye) çok az ıslaklık vardı. Şu anda da (23.55) yağış yok. Gece pek bir yağış beklemiyorum bulunduğum yerde (Moda), cephenin aktif kısmı geçti bana kalırsa. Radar bozuk, pek takip etme şansı yok. Bugün olanları ve yarın olacakları (tüm Türkiye’de) bu yazıya yorum olarak eklerseniz seviniriz. Biz hava delisiyiz, gözleme gönül vermişiz.

Yağdığı iyi oldu. Çok sıkıntı vardı havada. Özellikle IKEA’nın boktan kanepelerinin vidalarını sıkmaya uğraşırken yaz cephesinin önündeki basık hava hiç çekilmiyor. Ama yaz şimdiye kadar epey rahat geçiyor, Tuzla’da Semih arkadaşımızın yaptığı gözlemlere göre Haziran ayında sıcaklık sadece bir defa 30 derecenin üzerine çıkmış. (Ana sayfaya yazı eklenmese de hava deliliği Atış Serbest‘te tüm ihtişamıyla sürüyor).

Ne Ağustosmuş Ama!


Güncelleme: 2010 Ağustos ayı, GHCN (Küresel Tarihsel Klimatoloji Ağı) verilerine göre, 27.7 derece ile ortalama sıcaklık bakımından İstanbul’da son 170 yılın en sıcak ayı olarak kayıtlara geçti. Daha önceki rekor 26.6 ile 2002 Temmuz’una ait. Bugünkü bina yoğunluğunun etkisini, GHCN’nin temel aldığı istasyonların 1930’dan önce Kandilli ve Beyoğlu’nda bulunmasını göz önüne alsak dahi, bu değer son derece ekstrem bir değer. Daha birçok merkezde de rekor kırılmış olabilir, fakat kontrol etmedim.

———————–

Aşağıdaki grafik Enka’nın İstinye sırtlarındaki istasyonundan:

Ağustos ayında ölçülen en düşük sıcaklık, Eylül’ün ilk günü ölçülen en yüksek sıcaklığın altına inememiş. Bu istasyon İstinye sırtlarında, Maslak’a yakın bir yerde, İstanbul’un devamlı kuzey rüzgarı alan, en serin yamaçlarından birinde kurulu.

Gerisine de bakayım->

Yoksa Bu da Türkiş Muson Mu?


Efendim Muson (monsoon) lafı, mevsim sözcüğüyle aynı kökendendir, Arapça’dan gelir. Meteorolojide, mevsimlik olarak görülen bütün olayları tanımlamak için kullanılabilir, fakat zamanla anlam daralmasına uğramış, özellikle Asya’da görülen muson yağmurlarını ifade eder hale gelmiştir.

Kuzey yarımkürede yaz musonu, yazın karaların kendilerini çevreleyen denizlere göre çok fazla ısınması sonucu karalarda alçak basınç alanlarının oluşması ve rüzgarların genelde denizden karaya doğru esmesi olarak özetlenebilir. Kuzey Amerika’dan Güneydoğu Asya’ya kadar her yerde görülür.

Gerisine de bakayım->

Deniz Suyu Sıcaklıkları Neyi Haber Veriyor?


Trakyalı hava delilerinden Korhan bey, Trabzon’da deniz suyu sıcaklığının 27 derece ölçüldüğünü bildirdi. Nefis bir gözlem:

Gerisine de bakayım->