“Karakış Fırtınası” ve Diğerleri


Pastırma yazı, öküz soğuğu, karakış fırtınası, şiddetli soğuklar falan… Eskiden Saatli Maarif Takvimi alırdık, oradan okurdum. Hava durumunun sadece televizyondan ve radyodan öğrenilebildiği günlerde böyle ikincil bir kaynağın bulunması ilginç gelirdi, ama pek dikkate aldığımı hatırlamam. Gerçi normal tabii dikkate almamam, ailem çiftçi ya da balıkçı değildi.

Gel zaman git zaman, iklimbilimci oldum. Madem elimizde veriler var, şu takvim iklimi aletsel iklime ne kadar uyuyor (yani uzun yıllardır ölçülen değerlerle takvimde yazanlar birbirini tutuyor mu) bir bakalım istiyorum.

Araştırma açık uçlu olsun ve bu başlık altında sürdürelim, çünkü hemen nokta konabilecek bir şeye benzemiyor. Özellikle aşağıda yaptığım büyük grafikten birçok çıkarım yapılabiliyor, illa ki takvimlerde yazanları aramak zorunda değiliz yani.

Başlamadan önce kafama takılan bir iki soruyu sizinle paylaşayım. Yardımınızı esirgemeyin.

1) Sayılı fırtınalar ya da fırtına takvimi diye geçen, belli başlı soğukları, sıcakları, fırtınaları gösteren listenin, üzerinde herkesi anlaştığı bir versiyonu var mıdır? Ekşi Sözlük’teki bir yorumda, “isim ve tarihlerin farklı olduğu bir çok modelin bulunduğu” söyleniyor, eğer öyleyse iyi değil.

Benim bulduğum versiyonlar şunlar: 1, 2, 3, … daha gider sanırım bu.

2) ‘Fırtına’dan kasıt nedir? Sadece şiddetli rüzgar mı? Her ‘fırtına’ya soğuma da eşlik etmez bu durumda, rüzgar güney yönlerden de esiyor olabilir. Eğer her ‘fırtına’ya soğuma eşlik etmiyorsa, o zaman sadece soğuttuğundan ve ısıttığından emin olduğumuz periyodik olaylara odaklanmalıyız.

Neyse, benim izlediğim yol şöyle: Türkiye’nin, günlük meteorolojik verisi tarihte en geriye giden istasyonlarından bir seçme yaptım (isteğe göre başka istasyonları da ekleyebilirim, grafikler karmaşık olmasın diye az istasyon kullandım). Sonra yılın her günü için bu istasyonların 76 yıllık (1931-2006) sıcaklık normallerini (76 yılın ortalamaları) hesapladım. Eğer fırtına takvimi az çok doğruysa, belirtilen soğuma ve ısınmaları, özellikle mevsimsiz olanları, sıcaklığın beklenen yıl içi seyrinde birer anormallik olarak tespit edebilmeliyiz. Hipotez bu. Uzun ve kaliteli rüzgar verisi olmadığı için, ‘fırtına’ları tespit edemeyeceğiz.

Şimdilik beş tane şehir için yaptığım grafik aşağıda, grafiğin çizim kodu hazır olduğu için başka şehirler için de oluşturulabilir. Okuması zor olmasın diye gördüğüm şeyleri üzerine yazmadım (şekli ayrıntılı inceleyebilmeniz için bilgisayarınıza indirmenizi tavsiye ederim, dikine kalın kesikli çizgiler her ayın 1’ini, ince olanlar 15’ini gösterir).

1931-2006 periyodunda günlük ortalama sıcaklıkların yıl içindeki seyri. Her bir nokta bir günü ifade etmektedir; dikine, kesikli çizgilerden kalın olanlar her ayın 1'inden, ince olanlar 15'inden geçer. Resmi tıklayıp büyütebilirsiniz.

Hemen gözüme çarpanları yazayım:

* Tarihsel olarak İstanbul’da Ocak ayının en soğuk günleri 22, 23 ve 24’ü… Kar delileri bu tarihleri zaten unutamazlar, Ocak 2004, Ocak 2006 ve hatta yukarıdaki analize dahil olmayan Ocak 2010 sistemlerini derhal hatırlayacaklardır. Bir gün gecikmeyle, Antalya, Ankara ve Trabzon’un en soğuk Ocak günleri 23, 24 ve 25’i… Balkanlar’dan gelen soğukları göz önüne alırsak bu gecikme gayet normal görünüyor, ve çok ilginç… Aynı soğuma Diyarbakır’da ise 2 gün gecikmeyle gerçekleşmiş. Aynı günlerde fırtına takvimlerinde “Fırtına, Kış Şiddeti Fırtınası” şeklinde ibareler var.

* İstanbul’da yılın en soğuk günü 4 Şubat. Yine 1 gün gecikmeyle Trabzon ve Ankara’da da Şubat’ın en soğuk günü ayın 5’i. Antalya ve Diyarbakır’da ise bu günlerde bir aşırılık göze çarpmıyor, demek ki bu geleneksel sistem güney bölgelerimize çok ulaşmıyor. Ankara ve Diyarbakır’da Şubat’ın Ocak’a göre belirgin biçimde ılık olduğunu görüyorsunuz, özellikle ikinci yarısında. Bu, karasallıktan kaynaklanıyor, uzayan günler ve güneş başlıca belirleyici.

* Şubat’ın 29 çektiğini varsaydım. 29 Şubat’a dikkat, bütün istasyonlarda keskin bir soğuma var. Yani artık yıllarda (4’le bölünebilenler) Şubat sonu soğuk geçmeye meyletmiş! Bu da ilginç.

* Tüm istasyonlarda Mart’ın 11’i civarı Kocakarı Soğukları çok belirgin. Özellikle Ankara’daki ısınma eğiliminin o civarda sekteye uğrayışı açık. Öte yandan bu soğukların bitimi için ayın 18’i deniyor, ama ayın 15’inde keskin bir ısınma göze çarpıyor.

* 11 Mayıs’ta bazı takvimlerde Mevsimsiz Soğuklar yazıyor, biz sadece Ankara’da belirgin olarak bir soğuma görüyoruz.

* Haziran ortalarında tüm istasyonlarda, soğuma olmasa da ısınmada bir durma göze çarpıyor, takvimlerde bundan bahsedilmemiş.

* 18 Temmuz’da “sıcakların arttığı” yazılmış. Doğrudur, sıcaklıklar özellikle İstanbul’da bu günden itibaren yaklaşık 1 ay boyunca yılın en yüksek seviyesinde seyrediyor. Yazın, Santiago da şu yazısında aynı şeye dikkat çekmişti.

* Takvimlerde 1-7 Ağustos arası Eyyam-ı Bahur (buhar günleri) olarak geçiyor. Bu sıcak günlerden 4 Ağustos, gerçekten de tarihsel olarak İstanbul’da yılın en sıcak günü.

* …. Sizin de katkılarınızı bekliyorum, grafiği çizdim, takvimler elinizin altında, haydi bakalım 🙂 Grafiğin üzerine bir şeyler yazıp çizebilir, tekrar paylaşabilirsiniz.

* Bugün 4 Aralık, ve yazının başındaki takvim yaprağında paylaştığım Şiddetli Soğuklar ve Yağışlar‘ı göremedik. Ama tarihsel olarak, özellikle İstanbul’da 4-5-6 Aralık’ın, 1-2-3 ve 7-8 Aralık’a göre soğuk olmaya meyilli olduğunu bilin.

* Aralık ayının 9’u ile 12’si arası için takvimler Karakış Fırtınası‘ndan bahsediyor. Geçmişte, ortalama olarak, İstanbul 9’u ile 10’unda, Ankara ve Trabzon 10’u ile 11’inde belirgin biçimde soğumuş. Gerçi ay ortasına doğru gelen soğuma çok daha belirgin… (yoksa, yoksa? 🙂 ) Aşağıdaki grafikleri Santiago hazırladı:

* Aralık genel olarak başından sonuna kadar sürekli soğuyan bir ay, ama yılbaşına doğru bütün istasyonlar (Diyarbakır hariç) belirgin biçimde ısınmış. Karlı yılbaşı isteyenlerin muratlarına erememelerinin istatistiki bir sebebinin olduğu açıkça görülüyor.

Rica ediyorum, önümüzdeki günlerde görülmesi muhtemel olan yağış ve soğuklarla ilgili tartışmaları bu başlık altında yapmayalım. Bu başlık altında sadece ve sadece geçmişin istatistikleri ve takvim yaprakları üzerine konuşalım, eğer bu sene olacakları geçmişle bağdaştırmak istiyorsanız bunu lütfen Atış Serbest’te ya da açılacak diğer başlıklarda, bu yazıya gönderme yaparak yapın. 2011 Aralık tahminlerini ve olan bitenleri bu başlık altına yazarsanız, yazdıklarınız yayımlanmayacak. Özeniniz için şimdiden teşekkürler.

“Karakış Fırtınası” ve Diğerleri” üzerine 24 düşünce

  1. mert34

    ben de bir şeyler eklemek istiyorum istatistiklere baktığımızda türkiye’ye sert soğukların inmesi 20 ocak’tan sonra başlıyor istisnalar hariç özellikle de normal sayabileceğimiz ya da normallerin üstünde sıcak geçen kışlar için. Akdeniz kuşağında olduğumuzu unutmayalım unutturmayalım 😀

    Cevapla
  2. Melik Ahmet TAŞTAN

    Bu sitede oldukça ilginç bilgiler var.
    Mesela bunu ilk defa duydum 🙂 Karakış gündönümünde kömüş (manda) göle yatarsa “Allah sonunu hayır etsin, kış bahara uzadı “ denilir.

    Cevapla
  3. devrim

    28 Ocak 1943’e ait “Son Posta” gazetesinden bir kupür. “Takvimlere göre en soğuk gün” spotu kullanılmış. Ayrıntıda ise İstanbul havasını Kandilli Rasathanesi’nin takip ettiği yazılı. Trajikomik bulduğum ise, rasathanenin müdürü dahil hiçbir memurunun işe gidemediği.

    1

    Cevapla
  4. Ali

    Ben 1.5 yıl öncesine kadar Rize’de yaşıyordum. Rize’de soğuk, ocak ve sonrasında özellikle şubatta başlıyordu. Martta kar yağması çok doğal. Hatta mart sonunda kıyıda 30 cm kar gördüğümü bilirim. Takvimdeki soğukların hicrî takvime göre değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü o takvim baz alınarak çıkmış bu bilgi.

    Cevapla
    1. devrim

      Hicrî takvim değil, kastettiğin rumî takvim olmalı Ali. Hicrî takvim ay takvimi olduğundan aylar güneş takvimine göre yıl boyunca yer değiştirir. Mesela Ramazan’ın kıştan yaza doğru olan yolculuğu.

      Cevapla
  5. Muzaffer ÖNDER

    Arkakadaşlar bu konuda ben de 8-10 yıl önce; İzmir’deki rüzgar ölçümleriyle takvimde bahsedilen “Kocakarı fırtınaları” olarak adlandırılan fırtınaların günlerini karşılaştırdım. Bazı günlerin tutmasına rağmen çoğunun tutmadığını görmüştüm. Yalnız bu karşılaştırmaları yapmanın handikapları var. Birincisi; rumî ve hicrî takvimlerde geçen bu fırtına günleri 1926 yılında miladî takvime geçilmesiyle değişmiş oluyor. Meteorolojik kayıtlarımız halen kullanmakta olduğumuz miladî takvime göre tutuluyor. Ancak eski takvimlerde bu günler hep aynı tarihe denk gelmiyor. İkincisi; takvimde belirtilen günlerde İzmir’de herhangi bir fırtına, aşırı soğuk veya aşırı sıcak olmamasına rağmen yurdun başka bir yerinde takvime uygun bir hava şartı yaşanabiliyor. Aynı günde dört mevsimin yaşanabildiği bir ülkede yaşıyoruz. Uzun yıllarca yaşanmış gözlemlere dayalı oluşturulmuş olan bu meteorolojik takvimi kulak arkası etmek haksızlık olur. Saygı duymak gerekir. Ancak tahminlerimizi bilimsel yöntemler ışığında yapmalıyız kanaatindeyim. İyi günler..

    Cevapla
  6. devrim

    1860 yılından 1917’ye kadar basılı olan takvimler jülyen takvime göre basılıdır. Jülyen takviminin bizdeki adı rumî takvimdir. Şimdi kullandığımız miladî takvim gregoryen takvimi olup jülyen takviminden farkı 13 gün daha ileri olmasıdır. Yani rumî takvim 13 gün daha geriden gelir.
    Şimdi asıl sorun da burda. 1860 yılında takvimi yapanlar gözlemlerini yapıp yazdılar ama takvim değişikliği olduğunda fırtınalar rakamlarla aynı kalmış olamaz mı? Neticede 13 günlük fark önemli fark.

    Cevapla
      1. devrim

        Ben o konuda şüpheliyim Hoca’m. Şöyle ki; ilk takvimler hazırlanırken daha hassas bir konu olan namaz vakitleri konusunda o gün konulan kurallar hala devam ediyor. Örnek vermek gerekirse, namaz vakitlerinin tayini o günün koşullarında ve teknolojisinde böyle olmalı denilip o şekilde takvimlere yazılmış. Bugünlerde o koşullarda tayin edilen vakitlerin doğruluğu tartışılıyor. Namaz hususunda böyleyken fırtınaları hayli hayli es geçmişlerdir belki diye düşündüm.

        Cevapla
  7. Gazi Halıcı-emekli meydan meteoroloji müdürü

    Sevgili dostlar, eski takvimlerdeki ve almanaklardaki iklim bilgileri bence birer nostalji olarak kaldılar. Bunların tutarlılıkları 25-30 yıl önce DMİ verileriyle bir yeknesaklık gösterebiliyordu. Ama şimdi çevre ve atmosferdeki kirlilik, şehirleşme, ormanların azaltılması, sanayileşme nedeniyle ozon tabakasının incelip delinmeler göstermesi gibi faktörler iklim değişikliklerine ve anomalilerin artmasına sebep olduğundan, folklorik gözlemlerin önemi de kaybolmaktadır. Bu halk tahminleri çevre bilinciyle tekrar yeşerir mi bilemiyorum. İstidlallerin tahakkuklarını yükseltmek ve yeni bilimsel modellerin geliştirilmesi için sizler gibi genç ve araştırmacı meteorolojistlere görev düşmektedir. Sevgilerimle..

    Cevapla
  8. Mehmet ÜNLÜER

    Ozan Hoca’m güzel çalışma için teşekkürler. Ben ilk etapta takvimlerin klasiği, 19-20 Şubat’ta havaya, 26-27 Şubat’ta suya, 5-6 Mart’ta toprağa düştüğüne inanılan “cemre” olayına kabaca baktım. Senin grafiğe göre 2. ve 3. cemre sanki tutarlı, 1. cemreye 10-15 Şubat arasında bir tarih verseler tam olacakmış.

    Cevapla
    1. Melik Ahmet Taştan

      Aynı fikirde değilim Sayın Abi’m 🙂 Cemreler pek tutmuyor gibi geldi bana. Cemrenin düşme zamanını sıcaklığın düşük olduğu nokta olarak kabul etmeliyiz çünkü cemreden sonra sıcaklık artışının başladığına inanılıyor. Sen üst noktayı baz almışsın gibi geldi. Cephe atar gibi cemre attım benim cemre tarihlerim 7, 21, 29 Şubat. Aslında 22-23 Ocak civarı da bi cemre var gibi ama şubat ayının soğuk geçeceğini ve 3 hakkım olduğunu düşünerek 🙂 onu cemre olarak değerlendirmedim.

      1

      Grafikteki bazı ilginçlikler de kafama takılmadı değil. 30-31 Ocak ve 15 Şubat’taki sıcaklıklar hakikaten ilginç. Özellikle Şubat 15′in sıcaklıkları, 29 Şubat’a göre neredeyse 3-4 derece yüksek. Bu grafiği görmemiş olsam ve birisi sorsa “ortalama olarak 15 Şubat mı, 29 Şubat mı sıcak olur?” cevabım 29 Şubat olurdu, hatta saf gibi iddiaya falan da girerdim 🙂

      Şubatın ortasının sonuna göre neden daha sıcak olduğu konusunda fikri olan ve bizi aydınlatabilecek arkadaşlar varsa sevinirim.

      Cevapla
  9. Melik Ahmet Taştan

    DMİ’de 2 yıl deniz tahminleri biriminde çalıştım, o zaman arada sırada bu fırtına takvimine bakar karşılaştırırdım. Bazen inanılmaz derecede tutarlı oluyordu, Karadeniz’de neredeyse 1 ay birebir tuttuğunu görmüşümdür. Benim düşünceme göre bu takvim, sistemler yıllık ortalama değerlerinde geldiğinde tutarlı oluyor. Örneğin Orta Akdeniz’den ortalama yılda 20 sistem, Balkanlar’dan 15 sistem geliyorsa ve o yıl ortalamalar yakalanmışsa takvim daha tutarlı oluyor. Geçtiğimiz kasım ayı gibi sistem vs. olmadan geçen ay ve yıllarda takvimin tutarlı olması beklenemez zaten.
    Bu takvimle ilgili bazı sıkıntılar var; 1.’si, siz de belirtmişsiniz zaten, fırtınadan ne kastedildiği belli değil. Acaba kaç bofordan itibaren fırtına kabul edilmiş? 2.’si bu takvimi hazırlayanlar hangi denizi veya yöreyi baz aldılar? Tüm Türkiye’nin aynı zaman diliminde fırtınadan etkilenmesi de çok zor.
    Sonuç olarak benim şahsi görüşüm bu takvim üzerinden gidilerek, hele de elimizde doğru düzgün fırtına kayıtları yokken, pek bir şey elde edilemeyeceği yönündedir.
    Saatli maarif takvimini içeriden de görebilirsiniz . Cemre’ye dikkat 🙂

    Cevapla
    1. anemodulion

      Bana sorarsanız, bu takvimlerin dayandığı gözlemlerin yapıldığı yer büyük olasılıkla İstanbul’dur. Saatli maarif takvimleri 1860’tan beri basılıyormuş bu toprakların en eski yayınevinde; İstanbul Maarif Kitaphanesi’nde.

      Cevapla
  10. devrim

    Konuyla alakası vardır herhalde. Dün haylice yaşlı bir amcayla yürürken söz kuraklıktan açıldı ve ekledi ; “Ağaçlara bak bu sene hep üstten yapraklarını döküyor.Bu kışın arkası sağlam soğuk” dedi. Bense tam tersi şeklinde biliyordum 🙂

    Cevapla
    1. okito

      Evet Devrim Bey size katılıyorum.
      Rahmetli eniştem kurt tabir edilen balıkçılardan idi. Ağaçların yaprakları (özellikle kavak ve çınar ağaçları derdi) ne zaman üst taraftan dökülse, o kış soğuk geçer derdi. Ben bu konuda belirgin bir istatistik tutmadım ama sizden de duyunca tutulması gerektiğinin farkına vardım. Önümüzdeki Eylül’den itibaren tutacağım.

      Cevapla
  11. vostok

    Tekrardan merhaba arkadaşlar. Hafta içi pek katılamadığım internet ortamına, haftasonu olması itibariyle tekrardan giriş yaptım 🙂
    Havadelisi yine çok güzel noktaya ayak basmış. Ben geçen yaz ilginç bir istatistiksel durumu araştırmıştım. Bu konuyla tam olarak ilgili olacak mı bilmiyorum ama? Her yıl ilginç bir şekilde istisnasız olarak Ocak ayının 17’si ile 27’si arasında Türkiye soğuk hava dalgalarının etkisinde kalmış. Kimi zaman zayıf bir soğuk sistem gelmiş, ama yine de sıcaklığı düşürmüş. Son 10-11 yılı araştırmıştım. Araştırmalarımı Türkiye’de unuttuğumu zannederken, kitaplarımın arasından çıkıverdi 🙂
    Her sene ocak sonu gelen soğuk hava dalgalarının tarihlerini belirteyim;
    1999 Ocak 18-21
    2000 Ocak 18-28
    2001 Ocak 18-20
    2002 Ocak 15-22
    2003 Ocak 20-28
    2004 Ocak 22-27
    2005 Ocak 23-25
    2006 Ocak 23-27
    2007 Ocak 28-31
    2008 Ocak 24-25
    2009 Ocak 17-18
    2010 Ocak 22-27
    2011 Ocak 25-28

    Burdan şöyle bir olasılık çıkabilir; ocak sonuna doğru Türkiye’ye soğuk bir sistem gelme olasılığı diğer günlere oranla daha fazla. Bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz? Gereksiz bir istatistiksel durum da olabilir ama yine de paylaşayım dedim 🙂

    Ayrıca Ozan Bey’e yaptığı araştırmadan,yayınladığı yazıdan ötürü teşekkür ediyorum, tebriklerimi sunuyorum.

    Cevapla
  12. Santiago

    Mükemmel bir çalışma, eline sağlık Havadelisi, ömürlük bir şey olmuş..

    Yılbaşındaki ısınmaya Noel Baba’nın gazabı diyelim 🙂

    Karakış fırtınası ile ilgili grafikleri yaklaşık bir hafta öncesinde Havadelisi’ne göndermiştim. Yani önümüzdeki çifte sistemi biz çok önceden biliyorduk, bu bir espri tabi ama bildik yani 🙂 Aralık ayı ikide ikiyle başlıyor, diğerlerini de fırsat buldukça kontrol edelim.

    1

    Cevapla
  13. Murat Demir

    Arkadaşlar bahsettim mi bilmiyorum, İstanbul son 100 yıldır 16 -17 Ekim arası yağış alıyor.

    Cevapla
  14. ekim de kar tutkulusu

    Mayıstaki vakitsiz soğuklar gerçektir. Marmara Bölgesi’nde sebze fideleri 19 (!) Mayıs’tan sonra dikilir. 6 Mayıs Hıdrellez’den sonra belirgin bir soğuma vardır. 23 Nisan’da kar atıştırabilir.

    Cevapla
  15. Blance

    Üstadım emeğine sağlık, çok iyi bir analiz-gözlem olmuş..
    Kişisel görüş ve gözlemimden kısaca bahsetmek istedim. Çocukluktan beri bu takvimlerdeki fırtınalara genellikle dikkat etmişimdir. Biri tutmasa, diğeri mutlaka denk gelmiştir. Ekseriyetle şaşkınlıkla karşılardım bunu..
    Özellikle İstanbul ve Ankara’da yaşayan biri olarak, bu şehirlere ait uzun yıllar ortalamaları hakkındaki yorumuna tamamiyle katılıyorum..
    Hele ki Ankara’da Mayıs Soğukları yorumun var ki.. 6 kış geçirdim bu şehirde, 7.si bu sene olacak ve Mayıs 1-15 arasında iki kere ciddi kar yağışlarını bu tarihlerde yaşadım. İkincisi bu sene Mayıs ayıydı üstelik… Haber arşivlerinde rastlayabilirsiniz…
    İstanbul için nisan karı sürpriz; mayıs karı efsanedir.. Ankara’da nisan karı normal, mayıs karı ise normalden biraz daha sürpriz sayılır..
    Zaten bir de eski takvimden bahseder yaşlılar… Eski martta kar yağması, eski mayıs çıkmadan yazın gelmeyeceği gibi beklenti/inanışlar vardır bu insanlarda.. Zaman zaman katılmamak da mümkün değil tabii. 🙂

    Cevapla

devrim için bir cevap yazın Cevabı iptal et