Avrupa’nın bazı yerlerinde geçtiğimiz kış görülen son 30 yılın soğuklarıyla sorgulanmayı hak ettiğini kanıtlayan ve gerçekten de bir türlü iklim modeli senaryolarındaki ‘inanılmaz’ boyutlara gelemeyen insan kaynaklı küresel ısınma, bilim insanlarını alternatif hipotezler üretmeye itiyor. Bunlardan ikisine burada ve (biraz hava atayım: herkeslerden önce olmak üzere) burada değinmiştim.
Yeni haber (ve hipotez) ise burada. Proceedings of the National Academy of Sciences‘ta yayımlanan yeni bir makaleye göre, artan sülfürdioksit kirliliği, karbondioksitin tam tersi bir etki yaparak güneş ışınlarını engelliyor ve dünyayı soğutuyor olabilir. Buna göre, Çin ve Hindistan bu hızla gelişir ve sülfürdioksit kirliliğini önleyecek bir şey yapmazlarsa, 2040 yılında ısınmaya yol açan sera etkisi şimdikinden bile az olacak(mış).
Kısa bir bilgi tazeleme: Karbondioksit, sera etkisi yaratıyor. Yani, (kısa dalga) güneş ışınlarının geçişine izin verirken, dünyanın geri yansıttığı (uzun dalga) ışınımı tutuyor ve dünya ısınıyor. Sülfürdioksit ise doğrudan güneş ışınlarını engelliyor. Bu gazın yanardağlar patlayınca açığa çıktığını biliyoruz, kömür yanınca bile aynı şey önemli miktarda gerçekleşiyormuş.
Gördüğünüz gibi “30 yıl sonra kavrulmuş olacağız” gibi kocaman lafların klimatolojide yeri yok, çünkü bu bilim dalı görece yeni, çok karmaşık ve daha araştırılacak çok şey var.
not: aklıma gelenleri düzenlemeden yazdım. umarım sorun olmaz.
sözkonusu makalenin sonuç bölümünde;
1. ısınma sürecinde 98-08 arasında görülen kesinti büyük oranda doğal etmenler nedeniyle meydana gelmiştir.
2. bu bulgu, 20. yy. ın ortalarından beri gözlemlenen küresel ortalama sıcaklık artışının büyük olasılıkla insan kaynaklı sera gazı yoğunlaşmasıyla alakalı olduğu şeklindeki tezle çelişmez.
3. gezegeni ısıtan ve soğutan insan kaynaklı etkinlikler 98’den sonra büyük ölçüde birbirlerini nötralize etmiştir? ki bu sayede doğal etmenler daha önemli bir rol oynayabilmektedir.
4. benzer biçimde, 1940 – 70 arasında da sera gazlarının ısıtıcı etkisine nazaran sülfür emisyonunun soğutucu etkisi biraz daha fazla artmış ve bu yüzden sıcaklık artmamıştır.
5. 20.yy ın ortalarından bugüne ortalama sıcaklığı en çok artıran 1970 sonrası ısınma periyodu, hava kirliliğini ve asid birikimini azaltma çabaları yüzünden yaşanmıştır çünkü hava kirliliği ile mücadele için kükürt salımı azaltılırken sera gazlarının yoğunlaşması devam etmiştir.
yazılı…
nasa blogunda ve ona kaynaklık eden bir diğer metnin bütününde küresel ısınma diye bildiğimiz olgu verili kabul ediliyor. tartışmaya açıldığına dair bir ima yok. aksine pek çok yerde so2 emisyonunun karşı koyucu etkisinin kısa-dönemli olduğu belirtilmiş. bir teorinin bilimsellik kriterlerinden birinin sapmaları da açıklayabilmesi olduğunu düşünürsek, yukarıdaki tezler pekala küresel ısınma lehine içerilebilir.
bana kalırsa, küresel ısınma meselesindeki iki zıt uç da çıkar çevreleri tarafından manipüle edilmeye eşit ölçüde açıklar ve hatta belki de varlıkları bizzat bunun sonucu… muazzam ekonomik değerin ve politik gücün ilgi alanındaki bir konunun saf bilimsel çerçeve içinde incelenebileceğine inanmıyorum. böyle dendiğinde insanların aklına bilimcilerin veya bilimsel kuruluşların hukuki veya gayrihukuki yollardan “satın alındıkları” geliyor sadece. oysa bununla birlikte, “istediğini söyletmenin” daha rafine yolları da mevcut…
yayınladığınız grafikteki high growth senaryoda çin ve hindistan’ın enerji amaçlı kömür kullanımını 2030’da 9.6 gigaton olacak şekilde alınmış. ama eia tahminlerine göre bu miktar 2,85 gigaton olmalıymış. buna göre, moderate senaryo daha akla yatkın gibime geliyor. pollution controls da %100 işlevsel varsayıldığı için bence gerçeğe en yakın çizgi grafikteki iki moderate in arasında bir yer gibi duruyor. yazarın kendisi de buna benzer bir şeyler söylemiş… üstelik, çin ekonomisi eski tip teknolojiye dayanan sanayi ağırlıklı büyüdüğü için büyük miktarda enerji gereksinimi ortaya çıkıyor. bu tip büyüme onlarca yıl sürdürülebilir değil. ekonomi, hizmet ve finans sektörüne kayacak ve/veya yeni teknoloji yatırımı artacak. bu yüzden geçmiş büyüme rakamlarına bakarak önümüzdeki 50 yılın projeksiyonunu yapmak sosyo-ekonominin temel gerçekleriyle bağdaşmaz. zaten yine shindell’in makalesinde küresel ekonomik durgunluk nedeniyle enerji santrali inşaasında bir azalma olduğu ve önümüzdeki yıllarda da azalmanın sürebileceği söyleniyor.
yine blogda fgd aletlerinden epey verim aldıkları söyleniyor.
bu arada, son üç cümle bayağı iç karartıcıymış…
Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler.
Son yıllarda ülkemizde ve dünyada yaşanan kuraklıklar da bunun göstergesi galiba. Küresel olarak bir soğuma varsa, bu küresel olarak yağışların azalması anlamına geliyor. Yani ısınma yoksa yağış da yok.
Bu yorumu yapmak çok doğru olmayabilir. Bölgesel etkiler daha karmaşık, küresel parametrelerden bağımsız işleyen mekanizmalar da var.
Biri sürekli üreten biri sürekli tüketen iki ülke; Çin ve Amerika dünyanın başına bela olmuş durumda. İklim değişikliğinin yanında temiz su kaynakları da hızla tükeniyor, sadece Hindistan’ın kuzeyinde yeraltından yılda 54 trilyon litre su çekiliyormuş.
Gelecekte neler olabileceğini tam kestiremesek de dünyanın artık eskisi gibi olmayacağı aşikar.
Dr. Havadelisi
Artan ne demektir? Sülfürdioksitin artması mı yoksa kirlenip artması mı? Sülfürdioksit kirliliğini yaratan sebeplerle birlikte biraz açar mısınız?
Sevgiler
Sülfürdioksit doğrudan kirlilik yaratıyor. Artması da kirliliğin artması demek.
http://www.epa.gov/air/sulfurdioxide/