27 Ekim itibariyle, deniz suyu sıcaklıklarının geçen senenin 27 Ekim’inden farkını gösteren harita… Mavi tonlar geçen seneden soğuk, sarı ve kırmızı tonlar geçen seneden ılık değerleri gösteriyor.
Bizim etrafımızdaki süper soğuma hem 2013 yazının 2012’ye nazaran serin geçmesinden, hem de bu ayın başında gelen rekor soğuk hava dalgasından kaynaklanıyor. İngiltere’nin batısındaki sıcak alan ise orada oluşan fırtınaları hem güçlendiriyor hem de yenilerinin oluşmasını sağlıyor (http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/10/131028_ingiltere_firtina.shtml). Böylece yağışlı/fırtınalı sistemlerin rotası kuzeyde kalmaya devam ediyor ve bizdeki durgun havalar uzuyor.
Ben bu durumu “yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan” durumuna benzetiyorum.. Sıcak sular mı o siklonları üretiyor yoksa o siklonlar mı suları ısıtıyor? 🙂
Aslında öyle de değil. Aşırı pozitif ya da aşırı negatif NAO’nun devamını sağlayan durumların hiçbiri bize yaramıyor.
Şu anki deniz suyu sıcaklık dağılımı pozitif NAO’nun kendini yenilemesine yol açıyor. Böyle olunca bizde kurak koşullar ortaya çıkıyor. Aynı şey kışa ne kadar yakın zamanda olursa, Türkiye -özellikle iç kesimler- o kadar soğuk oluyor (yüksek basıncın etkisiyle). Şu anda bu kurak dönemin pek soğuk olmaması mevsimle ilgili yani. Bu koşullar kışın ortasında olsa kurak ve aynı zamanda soğuk da oluruz (şimdiki gece sıcaklıklarından da bunu anlayabilirsiniz).
Aşırı negatif NAO’da ise tam tersi söz konusu. Akdeniz Havzası’na inen siklon güzergahı nedeniyle sürekli siklon/yağışa maruz kalıyoruz ama aynı zamanda da ılık havanın etkisi altında kalıyoruz.
Aşırılıklar bize yaramıyor. Orta karar olması lazım.
Öte yandan şu da var, NAO’nun vaziyeti sadece deniz suyu sıcaklıklarıyla ilgili değil. Bu yüzden şu anki örüntü o bölgedeki deniz soğumadan da sona erebilir. Deniz etkenlerden biri sadece (bazen önemi artıyor işte böyle).
Durağanlık ne zaman bitecek bilmiyorum. İnanın bana modellere bakmıyorum. Çok lanet bir şey bu. Bu bağımlılığı yeneceğim. Sanırım daha fazla yemek yiyorum kilo alacağım 🙂
Ayrıca sormak istediğim bir soru var : Sinoptik görünümlere bu dönemlerde bakarak kış için bir fikir yürütebilir miyiz ? Etkin görünen İzlanda’nın yerini Azor alır yakında demek doğru olabilir mi ? Yani basınç yerleşimlerinin bir ömrü var mıdır ? Sibirya erken uyanırsa erken çekilir inanışı doğru mudur mesela?
Yaşadığımız durgun havalara seviniyor gibiyim, tabiatın dengesine inananlardanım ve bu kötü günlerin bu dönemde yaşanmasının hiç mahsuru yok.
Onları kırağı vurmadı mı daha ya, bizim buralarda ki ağaçlarda yaprak bile kalmadı.
Commandouz (Bayrampaşa-148 m)
Mgm, Gaziosmanpaşa Atışalanı Trafo Merkezi’ne kurulması planlanan istasyonu Aralık ayında devreye sokacakmış. Bu trafo merkezi bana 1.7 km. uzaklıkta ve rakım seviyesi bana çok yakın 🙂 Ancak tek problem trafo sahasının GOP sınırları içerisinde değil de Esenler ilçesi sınırları içerisinde kalması. Aralık ayını merakla bekliyorum.
Commandouz, konu dışı ama pazar günü Bayrampaşaspor – Ankaragücü maçına geliyoruz.
🙂
Commandouz (Bayrampaşa-148 m)
Konu dışı yine ama Bayrampaşa bu sene felaket, geçen seneden eser yok. Favori sizsiniz. Ankaragücü hakkındaki düşüncelerimi de biliyorsundur, Beşiktaşlıyım 😀 Ama eksi basmadım sana 🙂
Bize muhtemelen 5 % kontenjan ayrılacak olmasına rağmen yaklaşık 1.500 kişi geliyoruz. İçeri giremesek de arma peşinde oradayız. Bayrampaşalı dostlar yer konusunda yardımcı olmaya çalışıyor ama stad ufak ve pek olası görünmüyor 200 – 300 kişi dışında girebilmek. Dostluk kazansın.
Böylesine ölü bir dönemin kışa denk gelmemesi gayet iyi bence, varsın şimdi durgun olsun havalar.. Ona rağmen Ekim ayında iki tane de gayet iyi sayılabilecek sistem aldık..
O kadar yoğun sis var ki her yer sırılsıklam oldu…Penceremden 206m ötesi Bursa-İzmir Karayolu, normalde kavşak üzerinde bulunduğundan fazlasıyla aydınlatma direği bulunan bir yer ve çok aydınlık ama baktığımda görünen tek şey pencerein önündeki bayrak direği ve sisin içindeki hafif ışık
Bugün çok ilginç bir şey gözlemledim, sizinle de paylaşmak istiyorum. Akşam marketten dönerken bizim sokağın başındaki bir apartmanın bahçesinde bugüne kadar Ankara’da görmediğim türden bir ağaç gördüm. Önce manolya ağacı zannettim ve şok geçirdim. Heyecanla eve koştum ve gözlemimi ağaçlar hakkındaki bilgisine güvendiğim ekolog arkadaşımla paylaştım. O da bana o ağacın manolya değil, Yenidünya (Malta eriği) ağacı olduğunu söyledi. Manolya kadar sarsıcı değil belki ama yine de Ankara gibi karasal iklime sahip bir şehirde, üstelik şehrin 1040 m gibi yüksek sayılabilecek bir noktasında Yenidünya ağacı gibi bir yumuşak iklim ağacının (http://en.wikipedia.org/wiki/Loquat) yetişebilmesi ilginç değil mi sizce de? (Bu arada biraz ilerideki bir apartmanın bahçesinde de incir ağacı gördüm!)
Malta eriği çok arsız bir meyvedir. Yedikten sonra çekirdeğini bahçeye atarsanız ve birazda ayak basılmadık bir yer ise fidan olmaya adaydır. O yükseklikte en fazla meyvesi olmaz yanabilir. İncir ağacı gördüm demenizi biraz garipsedim. İlk defa mı gördünüz? Ya da o coğrafyada yetişmeyen bir bitki mi? Bizim buranın en arsız meyvelerinden biri de o dur.
Çankaya’da bahçemizde incir var ve 1.5 aydır meyvelerini yiyoruz. Hala meyve vermeye devam ediyor. Ladin, Mavi Ladin ve Göknar ağaçları ile tezat oluştursa da.
Yaprakları deri gibi sert ve kalın olduğu için soğuğa dayanabiliyor ama Ankara’da meyve verebilir mi bilmiyorum. İncir ise Ankara’da kuytu yerlerde dere kenarlarında, şehir içinde aparman aralarında ve duvar diplerinde yetişebiliyor. Ayrıca şehir içinde sıcaklık şehirleşmenin az olduğu alanlara göre daha yüksek olduğu için İç Anadolu platolarına çok uygun olmayan bitkiler açık alanlara göre daha rahat büyüyebiliyor. Yine de meşe, akçaağaç, dişbudak, karaağaç, çeşitli çam türleri; doğal bir yabani meyve bahçesi olan İç Anadolu’da bulunan ve bir kısmı aşılanabilen meyve ağaçlarımız dururken fantazi yapıp, ilk iklimsel dalgalanmada yarısı ölecek ya da sakat kalacak ithal ağaçlar getirip dikmek gereksizdir, kaynak israfıdır. Bunları size söylemiyorum tabii, ağaç sevmez birine söylüyorum 🙂
Size katılıyorum. Zaten o inciri ocağımıza kim dikti bilmiyorum bile. 🙂
Ben iğne yapraklıların hastasıyım. Ladin türevleri ilgi alanıma giriyor.
Çocukluğumda ise hemen her apartman bahçesinde bölgemize özgü ceviz, sarı kiraz, armut, dut ağaçları olduğunu hatırlıyorum. Yine Ankara genelinde bolca akasya, at kestanesi ağacı bulunur ki, bunların büyük bölümü yol kenarlarına yaklaşık 50 – 60 yıl önce belediye tarafından dikilmiştir.
Bugün orman haline gelen Oran civarındaki tüm çamları ilk okulda izci olarak bizler diktik. Konya yolundaki çam ormanı ise yine izci oldukları dönemde babamlar ve jenerasyonu tarafından dikilmiş.
İncir ve yenidünya ağaçları aslında sanılandan daha fazla soğuğa dayanıklı ağaçlar. Özellikle incir, zaten yaprak döken bir ağaç da olduğundan bulunduğu ortama iyi uyum sağlıyor. Ancak, kısa ısınma süresi bu ağaçların meyvelerinin olgunlaşmasına imkan vermeyebilir. Aslında ağaçlandırma ile ilgili asıl sorun İstanbul’da. Özellikle de o yeni yetme sitelerin bahçelerine, eskiden hiç görmediğimiz palmiye, hurma gibi ağaçları dikiyorlar son yıllarda. Şehrin iç ve yüksek bölgelerine dikilen bu ağaçların bir iki kış geçirmeden öldüklerini görüyoruz. Dünya kadar kaynak da israf olmuş oluyor bu arada. Aslında, İstanbul’un kendine özgü çok güzel ağaçları var. Çınar bunların en bilinenlerinden. Erguvan, at kestanesi, selvi türleri, her türlü çam, ıhlamur gibi. Neden yörenin kendine has bitki türleri değil de illa egzotik bitkiler dikilir hala da anlayabilmiş değilim.
Şefik (Güzelçamlı/Kuşadası 30m)
Eğer yolunuz Aydın’a düşerse incirin tadına bakmanızı tavsiye ederim. Zaten Türkiye’de incir üretimimizin %60,7 si Aydın ilimizde gerçekleşmekte. Kestane de aynı şekilde öyle. Birçok kişi kestane şekeri Bursa’yla özdeşleşmiş bir tatlı olduğundan bunu bilmez ama kestane de en çok burada (Aydın’da) üretiliyor.
Bilkent’teki incirler meyve vermiyor (belki çok yüksek olduğumuz için ya da ağaç kısır olduğu içindir bilmiyorum). Sadece yeşil yeşil duruyorlar. Yeni dünyadan bizim Kırşehir’deki komşunun bahçesinde vardı, meyve de veriyordu.
Nar ağacı da eğer kış 2000 kışı gibi aşırı sert geçmiyorsa yaşayabiliyor. -15’e kadar direnci var. Mesela Bilkent’te belki yetişebilir birkaç yıl sorun olmadan, enverziyondan dolayı Ankara çukuru -20’lerde olduğunda burası -12,-13’te takıldığı için…
Bu arada Sokullu’da ben de incir görmüştüm, birkaç yerde biliyorum 4’ten fazla 😀
En sevdiğim ağaç sarıçamdır, Ankara’nın iklimine de tam anlamıyla uyar, kozalaklarından dökülen tohumlar yeni çamlar çıkartıyor Ankara merkezin ikliminde, ama karaçamlar daha çok yağış istediğinden midir nedir, kozalakları hep boş Ankara merkezde, ODTÜ ormanının hepsi karaçam, keşke 2-3 gün evvel öğrencilerin diktiği 2500 ağaç sarıçam olsaydı. Sedir de güzel bir çam ama o da Ankara’nın ikliminde çoğalmıyor.
Öncelikle belirtmek isterim ki, ağaçlandırma için kullanılacak en iyi türler tartışmasız o alanda bulunan ya da yakın geçmişte bulunmuş ağaç türleri olacaktır. Çünkü üç-beş yıl değil, 50-100 yıl değil binlerce yıllık bir süreçte iklime dayanmış ya da adapte olmuş türlerdir. ODTÜ’de Demiray Yurdu’yla DSİ göleti arasındaki vadinin üst kısmında Sarıçam ağaçlandırması vardır. Bu ağaçların çoğu zar zor yaşamını sürdürmektedir. İğneleri seyrek çıkmış, cılız büyümüş ağaçlardır. Yenilenme, yani yere düşen tohumların çimlenmesiyle yeni bireylerin gelmesi (bir anlamda ormanın kendi kendini döndürebilmesi), ağaçların da daha iyi büyüdüğü taban suyu yüksek noktalarda görülür. Karaçamlar için de benzer bir durum vardır, yenilenme daha çok taban suyu olan yerlerde görülür ama genel olarak Sarıçam’dan daha iyi durumdadırlar. Karaçam, dağlık Akdeniz ekosistemlerinin ağacıdır ve Akdeniz tipi yağış görülen İç Anadolu dağlarında orman oluşturabilir (Beynam, Bağlum Karyağdı Tepe, Yozgat Çamlığı ve şu an ormansızlaştırılmış birçok tepe). Sarıçam ise daha soğuk, yerine göre daha karasal bir iklimi tercih eder. Avrupa-Sibirya coğrafyasının tipik bir ağacıdır. Ankara’da Çamlıdere-Kızılcahamam-Çubuk civarlarında dağlarda karaçam basamağının üzerinde başlar. Batı ve Orta Karadeniz’de yaz kuraklığının arttığı ve yüksekliğin azaldığı yerlerde yerini yine karaçama bırakır. Yüksekliğin daha da azaldığı Karabük ve Nallıhan civarında Akdeniz kıyılarında da görülen kızılçam ormanları vardır. Şehre kuş uçumu 25 km’deki Beynam ormanlarına bakarsak, 1200 metre civarında tüylü meşe, 1350 metre civarında da karaçamlar başlar (geçmişte bu sınır daha aşağılarda olabilir, bozkırlar zaman içinde insan etkisiyle genişlemiş, ormanlar hem alttan hem de yukarıdan yaylalardan kesilerek daraltılmıştır). Beynam ormanlarındaki iklim karaçam için bile çok çetindir. Tohumdan yenilenme oldukça azdır. Erişkin ağaçlar Kızılcahamam’dakilerin yarısı kadar anca vardır. ODTÜ’de olduğu gibi taban suyunun daha iyi, toprağın daha derin olduğu vadi tabanlarındaki düzlüklerde ağaçlar daha büyüktür. Bu durumun bir benzerini Eymir civarında da görebilirsiniz. Göl kenarındaki düzlüklerdeki karaçamlar oldukça iyi gelişmişken, yamaçlardaki çamlar küçük kalmış hatta çoğu dikildikten bir süre sonra kurumuştur. Ankara’da şehir civarı için en uygun tür tüylü meşedir. Evet yavaş büyür, fide olarak yetiştirmek çamlardan zordur, üretmek ve satın almak pek para kazandırmaz! ve bunlar yüzden aç gözlü insanoğlunu tatmin etmez ama gerek kuraklığa dayanıklılığı, gerek bulunduğu ekosistemde biyoçeşitliliği arttıran kilittaşı ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Kilitta%C5%9F%C4%B1_t%C3%BCrler ) bir tür olması nedeniyle önemlidir. Çam ormanlarında, orman tabanı fakir olur, meşe ormanlarında ise daha zengindir, biyolojik zenginliğin çok önemli bir parçası olan bozkır türleri de kendine daha çok yer bulabilir.
Neden aynı enlemdeki Grönland’da hep soğuk var da öbür tarafta sıcak var demiştiniz.
Şöyle ki, gösterilen iki taraf aynı enlemde değil. Harita projeksiyonundan kaynaklanan bir göz yanılgısı söz konusu. Ülke sınırlarından da anlayabileceğiniz üzere, sağ taraftaki kırmızıyla işaretlenmiş bölge Kazakistan ve Güney Rusya, bu bölge yaklaşık 45 derece kuzey enleminden 60 derece kuzey enlemine kadar uzanıyor. Grönland’ın ortası ise 73 derece kuzey enleminde.
Yani bu haritanın sağ tarafında kuzeye bakınca aslında doğuya bakmış oluyoruz.
Özellikle orta enlemler ve çevresindeki bölgelerin haritalarını gerçeğe daha yakın göstermek için kullanılır. Bu projeksiyonla elde edilen haritalarda şekil bozulur ancak alan korunur.
Ozan abi, peki yine de kuzeyimizde İzlanda’ya oranla daha az soğuk var doğru değil mi?
İngiltere’nin kuzeyi ve İzlanda taraf hep mavi renk, ama doğusu hep sarımsı bazen İzlanda taraf zayıflayınca Rusya taraf soğuyor bize de soğuklar iniyor yanlış mı düşünüyorum. 😀
Model çıktılarını benim gibi sıcak sıcak takip etmek isteyenlere kısa bir bilgi:
Saatlerin geriye alınmasıyla birlikte GFS’in yeni çıktıları artık Türkiye saatiyle 05.30, 11.30, 17.30 ve 23.30’da yenilenmeye başlayacak. ECMWF ise 08.00 ve 20.00’da güncellenmeye başlayacak. Hemen hemen herkes biliyordur ama bilmeyenler için yazayım dedim.
3 gecedir Görükle’de yoğun sis oluşuyor…Konum itibariyle çevresine göre yüksek bir noktadayım, havanın kararmasıyla önce çukur noktalarda başlayan sis bu saatlerde benim olduğum yere kadar ulaşıyor…Camdan baktığımda sanki bulutların üzerindeymişim gibi bir durum var 😛
Antarktika’daki (Güney Kutup Bölgesi) deniz buzu miktarı, geçtiğimiz Eylül ayının ortasında, hem kapladığı alan hem de hacim itibariyle son 30 yılın en yüksek seviyesine çıkmış.
10 gün sonra askerliğimi yapmak üzere Ankara/Mamak’a gidiyorum. Usta birliğim Çankaya. Orada askerliği tamamlayacağım nasipse. Bu sene hiç olmadığı kadar Ankara’ya kar yağsın istiyorum. Kuru soğuklar ve az kar yağışlarıyla yetinmek zorunda kalmam umarım. Çok sevdiğim Samanlı Dağları’nı bırakmanın üzüntüsü içimde olacak. İnşallah herkesi mutlu eden bir kış geçiririz. İmkanım olursa bir şeyler paylaşmaya çalışırım.
Ben de Nisan 2002’de acemiliğimi Mamak MEBS’de yapmıştım. Nisan ayında dahi çok soğuktu, Kızılay’dan 1-2 derece kesin daha soğuk oluyor. Sen de MEBS’de yapacaksan, askerlik için rahat bir yer olduğu söylenebilir. Kolay gelsin, hayırlı tezkereler.
Yine çok moralim bozuk. Eğer bir kaçbirkaç gün içinde değişiklik olmazsa Ekim başı soğuk- soğuk kış teorimiz bu sene için bir istisna olabilir. Ya hayatmızın en verimli en güzel seneleri çok boş bir döneme geldi. Her gün izlediğimiz için mi böyle kötü geliyor bize yoksa cidden artık böyle sıkıcı mevsimler mi yaşayacağız bilemiyorum. Cidden bu sabah çok moralim bozuldu. Neyse efsane çığlıklarıyla yine yazarım umarım.
15 Kasım’a kadar soğuk ikinci bir dalga gelmesi gerektiğini düşünenlerdenim senin gibi. Ozan’ın keşfettiği 3 kışın da işareti bu yönde ancak henüz erken umutsuzluğa düşmek için. 5-6 Kasım’a kadar bir şeyler belirir umarım modellerde.
İlk defa 264. saatte güzel bir basınç yerleşimi ve yağış gördüm. Olabilirliği düşük olduğu için resim paylaşmıyorum. Geçen sene İzlanda Alçağı aman vermiyordu, şimdi de aşırı güçlü Azor ve Hazar yükseği. Umudumuz biraz da İzlanda’ya kavuşmaya çalışan Basra Alçağı gibi.
Okumaya bile değmez. Böyle bilim adamları olarak geçinenler oldukça bu ülke bir milim ileriye gitmez. İşin kötüsü ise bunları haber yapanlar.
Adam 2008’den bu yana Kastamonu’yu inceliyormuş, iklim bilimcilerin ne zamandır çözemediği şeyi 5 yılda çözmüş. “Kış mevsiminde kar yağması için deprem olması lazım. Kastamonu semasını bulutlandırıp yağışa çevirebilecek depremler olmazsa kar yağmaz” “Kışları +8 derecede çok küçük deprem olduğu zaman Kastamonu’nun üzerinde de bulutlar bulunuyorsa bu deprem Kastamonu’ya aniden yağış getirir.”
Tamam, depremlerle iklimin mutlaka bir korelasyonu vardır. Ama bu ne ölçüdedir, deprem iklimi ne kadar etkiler vs. hiçbir bilimsel veri yok. Kaldı ki bu teze göre Avrupa’daki birçok ülkenin, dünyanın en çok yağış alan yerlerinden Afrika’nın ekvator üzerindeki bazı bölgelerinin az yağış alması gerekmez miydi?
Kısacası, yazıda bilimsel hiçbir şey yok. Demek ki adamın içinde iklimbilim ukde olarak kalmış.
Aşağıda paylaşılan http://ekonomi.haberturk.com/ekonomi/haber/887015-bill-gatese-kafa-tutan-turk bu haberle birlikte değerlendirdiğimde, Zaytung ile çok değerli basınımızın ne kadar birbirlerine yaklaştıklarını hayretle izliyorum.
Evet modellerden belirleniyor, modeldeki belli bir örüntünün uzun süre devam edeceğini sadece bunlara bakarak daha rahat anlayabiliyoruz, farklı bir veri değil tabii ki…
Yığılma olmasın diye aşağıdaki muhabbete burada devam ediyorum. Örneğin Konya’ya bakalım. 1949 soğuk günler sayısında öyle bir fark atmış ki… 110 küsür tane gün sıcaklık 5’in üstüne, 60 gün sıfırın üstüne çıkamamış. Yuh diyorum.
Ben de sağlam bir kış istiyorum ama burada üf desen elektrikler kesiliyor. Öyle olunca da pek fazla olmasını istemiyorum açıkçası. Ya da şöyle yarıyıl tatilinde önden göstere göstere gelsin yavaş yavaş ki vakitlice kaçıp kışın tadını çıkarabilelim. Sırf bir kar sevdasına kışı elektriksiz geçirmek işime gelmiyor…
Vay be. Adana’da 8 Şubat 1949 gününün ortalama sıcaklığı 0,4 derece, 9 Şubat’ın ise 1,4 derece! Bu arada 1937’nin Ocak ayı da çok acayip Ozan. Adana’da aylık ortalama sıcaklık 5,5 derece olmuş. Hele 25 Ocak’ın ortalama sıcaklığı sadece 1,3 derece! Ayrıca 1950’de de (Ocak-Şubat) tam 5 gün ortalama sıcaklık 0 derecenin altına düşmüş. Adana’da bu olduysa diğer yerlerde kim bilir neler olmuştur.
Ne zaman ki 850hPa’da -10 derece gradyanı ta Akdeniz’e kadar iniyor, işte o zaman bütün memleket donuyor. Öyle bir durumda Kıbrıs’a, Suriye’ye filan DEK çalışmış olabilir belki.
Hocam yıllara göre soğuk gün sayıları tablosunun Eskişehir için olanından da yapabilir misiniz?
çihiro (Karatay/KONYA, 1016 m)
Konya’da 1949 kışı bol yağışlı geçmiş. Ocak ayı: Gerçekleşen: 63,6 kg Ortalama: 37,5 kg Şubat ayı: Gerçekleşen: 29,2 kg Ortalama: 29,8 kg Mart ayı: Gerçekleşen: 81,8 kg Ortalama: 28,1 kg.
Bence o kış Konya’da yarım metreden fazla kar kalınlığı ölçülmüştür. Mgm’nin istatistikler bölümündeki rekorlar 1960-2012 arasını kapsadığı için Konya’da ölçülen en yüksek kar kalınlığı 40 cm gözüküyor.
Birkaç Anadolu şehrine baktım. 1949 kışı hiç de kurak geçmemiş. Mesela Afyonkarahisar’da Ocak ayı ortalama yağış miktarı 43,3 kg iken o sene 102,3 kg ölçülmüş! Anadolu’nun efsane kışlarından biri olmuş 1949.
Ayrıca 1949 Ocak ayındaki yağışın büyük bölümü 14-19 Ocak günleri arasında düşmüş Konya’da. Hatta 17 Ocak’ta 27,8 kg yağış düşmüş! O gün ortalama sıcaklık -3,9 derece olmuş. Yağışın tamamı kar şeklinde düşmüş olabilir. Bu da rahat 35 cm kar demek.
14-19 Ocak günleri arası Türkiye üzerinde bir alçak basıncın etkili olduğunu görüyoruz:
1948-1949 kışında inen soğuğun haddi hesabı yok. Kasım ortasında bir başlamış Mart ortasına kadar:
AO/NAO pozitife hatta aşırı pozitife meylediyor tüm model çıktılarında, tepemizde yüksek basınçlardan başka bir şey yok, ama bunun bu sıralar böyle olmasından hiç şikayetçi değilim hatta Kasım’ı feda etmeye hazırım…
Tavuk döner et döner, gün gelir hesap döner diyorum 😀
Yorum kontrol edip onaylamaktan işimizi yapamayız 🙂
Şaka bir yana, özellikle 1949 yüksek basınçlı ve aşırı soğuk bir kış, kıyılarda 5 derece ve altında maksimum sıcaklığı olan gün sayısı rekor seviyelerde, iç bölgelerde de 0 derece ve altı aynı şekilde, ama kıyılarda 1 derece ve altı çok az, yani yüksek kalibre bir karlı sistemin de gelmediği anlaşılıyor… Sevilecek çok da bir yanı yok.
Tam Zihri Sinir’lik bir projem var. Dünya’daki tüm motorlu ulaşım araçlarını aynı istikamete, batıdan doğuya doğru götürsek, tekerleklerin dönüşü, dünyayı ters istikamete doğru hızlandırmaz mı? Dünya’nın daha hızlı dönmesi sağlanmaz mı?
Tırın üzerinde, 160 km hızla giderken, İbrahimoviç üçüncü golde olduğu gibi yaradana sığınıp bir vursa, 160+150=310 km/h hızla gider top. Bağıl hızı arttıracak işlemlerle ışık hızına ulaşılamaz mı?
Bu sorunun cevabını ben de merak ediyorum. Grönland çevresinde kış mevisimi boyunca sıcaklıklar -20, -30 derecelerde seyrederken, aynı enlemde Rusyanın iç kuzey kesimlerinde +5/10 dereceyi gösteren sarı renkler olabiliyor. Soğuk sistemlerin ardından Avrupanın kuzeydogusu neredeyse bizle aynı izotermleri görüyor. Hem de kış ortasında. Grönlandın neredeyse güneyine Gulf Stream sıcak su akınıtısı ulaşıyor. Üstelik karaların iç kesimleri daha fazla soğuma potansiyeline sahip. Buna rağmen kış ortasında Grönland çevresinde sarı renklere hiç rastlamadım ama aynı enlemdeki kuzeybatı Rusya’da sıklıkla sarı renk olabiliyor. Bunun sebebi nedir?
Grönland çevresinin sürekli soğuk kalması normal, peki aynı enlemlerdeki Kuzey Rusya nasıl kış ortasında bu kadar ısınabiliyor. Haritanın (en) kuzeydoğusunda sarı rengin 4.tona geçtiğine dikkat edin. Tarih 28 Ocak 2011 ve bunun gibi çok model çıktısı gördüm. 850 hPa’da 7-8 derece. Yanılmıyorsam, yer seviyesinde 14-15 derecelik sıcaklık demek. Kış ortasında bu kadar kuzey enlemlerde (hem de karasallık olan bölgede) böyle derecelerin görünmesi normal mi? “Ozanlar”dan cevap rica ediyorum:)
Bir tarafta AB’ler egemen diğer tarafta YB
2m sıcaklıklarına da bakmanız lazım.
Nostaljik (İstanbul-Ataşehir-130M)
Coğrafi konumlar olamaz mı? Mesela bir arkadaşımızın da dediği gibi okyanuslar, rüzgarların hiç bir engelle karşılaşmayıp olabildiğince hızlandığı okyanuslar.
Kanal İstanbul’un iklim yönüyle ilgili geçenlerde yazmıştık buraya. Daha sonra aklıma buradaki akıntıdan, kendim de elektrikçi olduğumdan, enerji üretilemez mi diye düşündüm. Fakat benden önce düşünenler varmış. 🙂 Aslında bunun için Kanal İstanbul’a gerek kalmadan Boğaz’dan bile üretilebilirmiş ama sakıncaları yazıda belirtilmiş. Sonuç olarak bu enerjinin kullanılması gerek. Yazıyı tam inceleyemedim ama firma talip olmak istiyor gibi geldi bana kesinleşmiş bir şey yok sanırım ortada. http://www.cagaenerji.com/?pnum=5&pt=
Bugün bu konuyla epey vakit geçirdim. Gördüm ki yukarıda linkini verdiğim site sahibinin (adı Fikret Bizimcan) fikirleri. Aşağıda verdiğim linkteki Cemal Saydam hocanın fikirleriyle çelişiyor. Ctrl f yaparak Fikret Bizimcan’ın yorumlarını okuyabilirsiniz. Olaya siyaseten yaklaşmak istemiyorum zaten bu yüzden hep kaybediyoruz. Olayın olabilirliği üzerinde inceleme yapmak lazım. Kabaca gözle görülen bir akıntı söz konusu ve bu da enerji demek ama hesaplamalar doğru mu? Bu kadar yatırım yapıp bir şey elde edemezseniz neye yarar. Bu işten Fikret Bizimcan gibi ekonomistler ne kadar anlayabilir ? BizimdeBizim de havayı havacılar kadar iyi bilen hukukçularımız var. İnsan meraklıysa okulunu okumasa da bazı şeyleri kendi çabasıyla da yapabilir. Beni Fikret Bey ile ilgili çelişkiye düşüren konu sitesindeki mıknatısla enerji üretme projesiydi. Bunu görünce bütün hayallerim yıkıldı. 🙂 İkinci bir General Motors faciası gibi. 🙂
Yazıdaki bazı veriler ilginç geldi bana. Eğer doğruysa biz ülke olarak bugüne kadar boşa yaşamışız! Yok nükleer enerji santralleri, yok HES’ler, yok barajlar. Yapılması planlanan 2 nükleer enerji santralinin Türkiye’nin elektrik ihtiyacının toplamda %5’ini karşılayacağını düşünürsek, eğer Kanal İstanbul’da da Türkiye’nin toplam elektrik üretimi kadar potansiyel varsa toplanalım gidelim inşaatına yardım edelim de bir an önce yapılsın!!!
Çok şaşırdım…
Eğer yazıdaki türkiyeninTürkiye’nin kurulu gücü 51.000 MW olduğu rakamı doğruysa nükleer enerji santrali en az %30’unu karşılar. Çünkü santral 10.000 MW kurulu gücünde olacak.
Milyarlarca dolar harcanarak yapılacak Kanal İstanbul Projesinin getirisi ne olacak? Yapılma sebebi ne? Gerçekten Boğaz’daki gemi trafiğini azaltmak için mi yapılıyor yoksa işin içinde rant mı var?
Araplar gibi petrolden para gelmiyor bize, hepimizin hatta gelecek nesillerin cebinden çıkıyor bu paralar.. Artık Türkiye’de paraların sanayiye ve teknolojiye yatırılması gerekiyor, fantezilere değil.
%100 katılıyorum, üretim yapan biri olarak ülkenin üretmekten başka çaresi yoktur. Üreteceksiniz ihracat yapacaksınız ki insanlara hem iş hem de ülke büyümesine katkı olsun, gerisi palavradır.
Akıntıdan enerji üretimi gerçeği mevcut hatta bu konu bu projeden önce 2009’da tartışılmış. Alfa romeo rumuzlu arkadaş bu konuda bayağı heyecanlı. Tüm sayfaları okumadım ama madem burada bu kadar mühendis birleştik bir şeyler yapalım demiş. 🙂 Alfa romeo Fikret Bizimcan mı onu keşfedemedim ama onun da şikayeti bürokrasi. 🙂 Benim temennim ise bu işe siyaset bulaştırmadan, çevreye zarar vermeden, konuyla uluslararası boyutta hangi şirket uğraşıyorsa bulup hayata geçirilmesi. http://www.kontrolkalemi.com/forum/yenilenebilir-yenilenemez-enerji-kaynaklari/15436-alternatif-enerjiye-yonelik-cozumler.html
Bu durgun havaları yakalamışken 3 şey sormak istiyorum.
1) Ales’te çıkmış bir soru. Cevap olarak E verilmiş ancak emin değilim, size sorayım dedim sonuçta site konusuyla ilgili
Meteoroloji uzmanları, ”geçen yılki gibi bu yıl da son kırk yılın en soğuk kışının yaşanacağını” iddia ediyor.
A) Gelecek yıl hava sıcaklıklarının daha düşük seyredeceği tahmin edilmektedir.
B) Geçen yılki hava tahminleri doğru çıkmamıştır.
C) Hava sıcaklıkları yalnız son kırk yıldır kayıt altına alınmaktadır.
D) Kar yağışının bu kış eskiye göre daha fazla olması beklenmektedir.
E) Hava tahmini yapılırken geçmiş yıllara ait verilerden de yararlanılmıştır.
2) Türkiye genelindeki ekstrem olayların istatistiklerine MGM sitesinde görmüştüm. Şimdi bulamıyorum. Bilen var mı?
3) Göztepe istasyonu neden İstanbul istasyonları içinde gösterilmiyor.
Bu sayfayı biliyorum başka bir yerde Türkiye genelinin ekstrem istatistikleri veriliyordu. Yani mesela Türkiye’de görülen en düşük sıcaklık , en fazla yağış gibi
Türkiye’de kiTürkiye’deki en düşük sıcaklık Van’da mı ölçülmüştü ?
BirdeBir de Rize’de 19.03.1963’de -7 derece ölçülmüş. Kış aylarında bile öyle bir düşük sıcaklık yaşanmamış.
Bir uzun vade tahmin haritası yayımladım üstelik, her yıl yapmadığım bir çalışma bu. Saatlerce sezonlar içindeki Asya ve Avrupa’daki kar örtüsü dağılımını yıldan yıla inceleyerek bir sonuç çıkararak yaptığım haritaya edilmedik laf bırakılmadı, emeğe saygı gösterilmedi.
Yok lejant yokmuş, aynen MGM gibiymiş, taraflıymış, çakalcaymış vs vs.
Hepinize kızgınım.Daha da yapmayacağım böyle birşey.
Haritaya bir özellik daha eklemek zorunda kaldım.0-4 arasında sayılar yerleştirdim haritaya:
0-1 arası %50-58 arasını,
1-2 arası %58-65 arasını
2-3 arası %65-79 arasını
3-4 arası da %79-83 arasını gösteriyor.
%83 ten fazla olasılık vermediğim için 4 değerinden fazla bir değer de yok haritada, aralıklarda neden olasılık değerlerinin belli bir düzene göre gitmediğini falan sormayın, canım öyle istedi.
Değerler hangi bölge üzerindeyse oraya ait bilgi verecek. Mesela Kayseri’de 4 var, Bu demek oluyor ki haritaya göre o civarlar %79-83 ihtimal normalden soğuk olacak. İstanbul’da 0.1 var, %50-58 normalden soğuk olabilir.
Kızma be beyaz tilki. Takılıyorum ama yukarıdaki açıklamayı almak için de takılmak gerekiyor sana bazen. Emeğine saygısızlık etmek gibi bir niyetimiz yok hiçbirimizin. Alınma, zaten gülücük koymuştum yorumun sonuna. Seni seviyoruz.
Sibirya’nın Güney Rusya’ya sarktığı zamanlarda Kafkasların kuzeyinde günün en yüksek sıcaklıkları dahi -10 civarındayken Kafkasların güneyinde kalan Gürcistan ve Azerbaycan’daki düzlüklerde sıcaklıklar 0’ın altına dahi her zaman düşmüyor, Bu durumdan bizim Doğu Karadeniz de az veya çok etkileniyor…Peki ya bu dağlar olmasaydı ne olurdu? Zemindeki çok soğuk hava bizim Anadolu Platosu’na kadar dayansaydı ve Anadolu daha yüksek olduğu için özellikle Kuzeydoğu Anadolu daha da mı soğuk olurdu yoksa Sibirya Yükseği ile gelen soğuklar genelde yüzeyden ilerlediğinden fazla etkilenmez miydi? Doğu Karadeniz kıyılarımız kışın sürekli çok yoğun kar aldığından “yaşanamaz” bir yer olarak mı görülürdü? Sanıyorum ki bu durumda esecek poyraz Orta-Doğu Karadeniz’de hem DEK yağışları hem de sıcaklık olarak çok değişik olurdu…
Doğu Karadeniz’i etkileyen iki farklı fön var. Biri Kafkas Dağları diğeri Kaçkar Dağları
Havadelisi ne der bilmiyorum ama ülkemiz batı rüzgarlarının etki kuşağında olduğu için Sibirya’dan soğuk gelse bile bu Doğu Karadeniz’e batıdan ulaşmakta. Bu yüzden Kafkas dağlarının Doğu Karadeniz’e direk bir ılımanlaştırıcı etkisi olacağını düşünmüyorum.
Düşüncem yanlış olabilir bilmiyorum bilen bilgilendirsin.
çihiro (Karatay/KONYA, 1016 m)
Hem de çok yanlış. Doğu Karadeniz, diğer Karadeniz kıyılarına göre neden daha ılık sanıyorsun? Kafkasların kuzeyden inen soğuğu engellemeleri yüzünden.
Aynen söylediğin gibi, Doğu Karadeniz çok daha soğuk ve karlı bir yer olurdu kışın. Gelip geçecek bir siklonun arkasından inecek soğuğun yaratacağı DEK yağışları bir de Doğu Karadeniz Dağları’nın kıyının hemen ardında başlamasının etkisiyle daha da güçlenirdi.
Öte yandan Kafkaslar olmasaydı, batıdan doğuya hareket eden sistemler şimdiki gibi yavaşlayıp hapsolmayabilirdi, böylece Doğu Karadeniz’deki yağış periyotları kısalabilirdi diye düşünüyorum. Ayrıca ortalama sıcaklık da düşeceğinden Doğu Karadeniz suları da Batı Karadeniz’dekiler kadar soğur, böylece öteki mevsimlerdeki DEY mekanizması biraz durulabilirdi.
Kuzeydoğu Anadolu’nun soğuğu şimdiki şartlarda bölgenin kışın bir yüksek basınç ve diverjans alanına dönüşmesinden kaynaklanan yerel bir soğuk, Kafkaslar ortadan kalksa hem Sibirya soğuğunun rahat girmesi hem bir de yerel şartlarla iyice zıvanadan çıkardı herhalde soğuklar…
El Nino senle daha önce de tartışmıştık, Kafkaslar’ın Doğu Karadeniz’e yaptığı etkiyi “fön” olarak sınıflamak bence doğru olmaz, doğrudan kuzeyden gelen soğuğa bariyer oluşturuyor bu dağlar ama fön daha yerel bir etki. Ayrıca Sibirya soğukları siklonların arkasından dolaşınca bir de en yakın karayolunu (Balkanlar) izleyince bize batıdan geliyormuş izlenimi yaratıyor ama doğrudan Batı Karadeniz’den poyrazla da iniyor. Bu yüzden Kafkaslar olmasa Sibirya soğukları ‘hart’ diye girerdi Rize’ye (Kırklareli’nin Karadeniz’e yakın ilçelerine daldığı gibi) bundan hiç şüphen olmasın. Sibirya soğukları etkinken batı rüzgarları da biraz durulur, bunu da unutma.
Renk vermediğim yerlerde normaller civarı bekliyorum. Kırmızılarda normalin üstü, mavilerde de normalin altı anomali bekliyorum ama olasılığı daha fazla gördüğüm yerlerin renklerini dümdüz taramak yerine daha da ilaveten koyuşlaştırdım. Normalin ne kadar altı ya da üstü olur diye sayısal değer vermek istemedim.
Skala yapmayı beceremiyorum işin doğrusu bu, ancak bu kadar yapabilirim.
Ya Santiago’nun basit haritasında tüm Türkiye dümdüz maviyle taralı onun haritasında skala yok, lejant yok, ona laf atan da yok. Benimki gibi ihtimale dayalı koyulaştırma da yok. Benimkinde de belli onunkinde de belli işte nerenin soğuk nerenin sıcak geçebileceği… Hep bu yorumlar politik, White Fox yaptı diye ve İstanbul’u belirgin şekilde mavi yapmadı diye… “antiwhitefoxizm” gene iş başında başı da Alkım bu zihniyetin.
Ama bakıyorum, kimsecikler ayrıntı sormaya kalkışmamış. Neden İç Anadolu’nun doğusunu iyice mavi yaptın diye sormaya gerek görmemiş. Amaç eleştirmek olsun.
Evet, mesela 5 yıl öncesi – 2008 var. Bu senaryoya benzeyebilen…İç Anadolu’daki maviliğin esas nedeni uzun süreli yüksek basınç alanları ve onun oluşturabileceği düşük gece sıcaklıkları, sis şartları…Karadeniz ise direkt Karadeniz’deki su sıcaklıklarına dayandırıldı, ayrıca yüksek basınç senaryosunda Karadeniz’in de yine soğuk kalacağını düşünüyorum.
İç Anadolu’yu daha fazla soğuk göstermenin nedenini anlıyorum fakat genelde Karadeniz soğuk olduğunda Güneydoğu Anadolu da soğuk oluyor… Hatta Ege bile..
Kasım’da kar örtüsü dağılımlarını yeniden gözden geçirerek yeniden revize edebilirim.
Belki sonrasında bizim Ege’nin sıcaklığını da düşürürüm ama Yunanistan’ı pek düşürmem galiba…
Dostum sen de uzun vade işine girdin ya.. Artık ölsem de gam yemem. 🙂
Ben bu filmi daha önce izlemiştim..
Hazır fırsatı bulmuşken hemen sorayım. Üstadım 26 Ekim Pazar günü Ankara 19 Mayıs Stadı’nda saat 13.30’da Ankaragücü’müzün maçı var. Nasıl hava şartları bekleniyor? Nasıl giyinelim? Çankaya’dan Ulus’a giderken sıkıntı yaşar mıyım? Şimdiden teşekkür ederim.
🙂
Samet arkadaşın dediği gibi en azından Kasım’ın 10’una kadar model haritaları incelemeden durabilir miyim diye düşünüyorum. Boşuna vakit harcayacak hava olayı yok görünürde. 😦
Ben de Süveyş Kanalı’nın Doğu Akdeniz’deki hava olaylarına etkisini merak eder dururum senelerdir. Akdeniz’in ekolojisi üzerine etkileri zaten malum olan bu durumun bölgede iklimi nasıl etkilediğini de bir incelemeli sanırım.
AKOM istasyonlarının son verileri genelde Trafik Kontrol Merkezi’nde aşağıda gösterilen rüzgar gülü işaretlerini tıklayınca ortaya çıkıyor. FSM’deki yeni bir istasyon olduğu için daha eklenmemiş olabilir, umarım en kısa sürede o da eklenir. http://tkm.ibb.gov.tr/yolDurumu/YogunlukHaritasi.aspx
İtiraf ediyorum. Son birkaç gündür Santiago ile elimizde saz, aşıklar gibi karşılıklı atışmamızın nedeni Ozan Bey’dir. Ratingi nasıl arttırabiliriz diye bizi böylesine öne sürdü, tribünlere oynamamızı istedi. Hafta sonuna doğru da “sistem parselleme” kozunu kullanacakmışız. 🙂
Bu kış belirli bir dönem modelleri ve diyagramları incelemeyip, geceden yağan sürpriz karın keyfini yaşamayı ve ne kadar etki göstereceğini, ne kadar süreceğini bilmemeyi deneyeceğim.
Eski günlerdeki gibi.
Umarım dayanabilirim.
Biraz araştırdım. Kavrun (Kavron) Yaylası 2.000 – 2.200 m yükseklikte yer alıyor. Çamlıhemşin’e bağlı ve Rize’nin en yüksek yerleşim bölgesini oluşturuyor. Yukarı Kavron ise 2.300 m yükseklikte. Yayla aslında binlerce yıl önce Kaçkar Dağı’ndan inen buzullarca şekillenen bir vadi. Kışın metrelerce kar olması olası görünüyor.
Haklısınız Antibiyotik, El Nino’nun da yöreyi bilen biri olarak bize anlatabileceği gibi burası buzullarla şekillenmiş bir yer, kışın metrelerce kar alıyor. Ben de dağcı arkadaşlarımdan ve buzulcu meslektaşlarımdan öğrenmiştim.
Ayrıca bu Temmuz ayında gidip bir gece çadır kampı yaptım Kavron’da, her yer su ve sis idi.
Merhaba değerli hava delileri sizleri sürekli takip eden biri olarak öncelikle hepinizi kutlarım.
İklim ile ilgili her şeye duyarlı biriyim ama en çok enverziyon olayı benim ilgimi çekmiştir açık ve bulutsuz çoğu gece enverziyon oluyor misal bu sabah 6.40 civarında 485 rakımlı Kızıltepe’de sıcaklık 7 derece iken 1085 rakımlı Mardin merkezde 14 derece idi.. Öğleden sonra saat 1 civarında ise Mardin 21 Kızıltepe ise 26 dereceye çıkmıştı. Her iki yerde de nem az ama Mardin tam dağın tepesinde Kızıltepe ise düz ovada. Benim merak ettiğim her alçak ya da düz yerde enverziyon olur mu?
Meteorolojik şartlar müsaitse, rüzgar azsa, ışıma yoluyla soğuma varsa (bulutsuz gökyüzü) ya da sisten dolayı ısınma olamıyorsa evet her yerde olabilir…
Eyüp Bey şurada anlatıldığı gibi bloga üye olursanız çok seviniriz, G.Doğu Anadolu’dan sürekli bildiren kimsemiz yok 😦
Herhangi bir x şehrinin iklimini herhangi bir y şehrinin iklimiyle yarıştırmaya yönelik yorumlar -en azından bir süreliğine- yayımlanmayacaktır. Nesnel bilgi, yorum ve karşılaştırmalar her zaman paylaşılabilir. Bilginize.
1960-2012 yıllık ortalamaları:
Yozgat 589.4 mm
Çankırı 408 mm
Keçiören 407.8 mm
Kırşehir 384.4 mm
Eskişehir 374.5 mm
Kırıkkale 373.5 mm
Niğde 333.6 mm
Karaman 329.9 mm
Konya 324,3 mm
Yozgat neden çevresine göre daha fazla yağış alıyor olabilir ? Sırf çevre şehirlere göre (Sivas’ı saymazsak ki Sivas Merkez Yozgat’a bayağı uzak) ortalama 300 metre fazla olan rakımından dolayı mı ?
300 metrelik rakım fazlalığı yıllık yağışı 100-130 mm arttırıyor olabilir mi ?
Mesela deniz etkisi yağışlarının her 100 metrede 5 mm arttığı öğretide ileri sürülüyor. Mesela Şile’de 6 mm yağıyorsa Aydos’ta 37 mm yağması muhtemel kabul ediliyor.
Ben şahsen bunu overrunning hallerinde de mümkün görüyorum çünkü çok kez Bilkent’te hafif kar yağarken bize yaklaşık 200 metre daha alçakta olan ODTÜ’de çiselediğine ya da hiç yağmadığına şahit oldum.
Orta ve Doğu Anadolu’nun bitki örtüsüne bakacak olursanız, bu bölgelerimizde orman toplulukları genellikle çevresine göre yüksek alanlarda yoğunlaşma eğilimi içindedir. Bu bize, aynı zamanda “çevresine göre” görece yüksek yerlerin yağış açısından da daha şanslı olduğunu gösteriyor zaten.
Yani Çankaya’dan (Bilkent, Oran, Keklikpınarı, Dikmen vs) 150-300 metre daha alçak olan Keçiören, Sincan veya Batıkent’e göre neden daha fazla yağış alabildiğini açıklayabilir ve neden Bilkent’te yıllık yağışın Keçiören’den 80 ila 120 mm daha fazla olduğu varsayımını yapabiliriz o zaman. 🙂
Yozgat’ın bulunduğu yeri enine boyuna incelemek lazım. Belki Karadeniz nemine daha açık olduğu için olabilir. Sistem rotalarının daha çok üstünde kalıyor da olabilir.
Yozgat’ın kuzeyindeki ve Orta Karadeniz’in içerisinde bulunan Çorum’da yağış ortalaması 444.8 mm (iki kent arasında mesafe çok fazla Yozgat merkez oraya göre hayli güneyde) Amasya’da ise 462.2 mm – İlaveten Amasya ve Çorum deniz etkisi yağışlarından da doğrudan etkilenebilen şehirler tıpkı Bolu ve Karabük gibi ama Yozgat pek öyle de değil. İç Anadolu’nun ortasında bulunan bir kent olarak Karadeniz’e Ankara’dan çok daha uzak.
Akdenizli sistemlerde malum Güney Ege ve Antalya Körfezi üzerinden gelen nem kuzeyindeki Karadeniz Dağları’na toslayıp Ankara’ya güzel yağış bırakıyor. Benzer bir mekanizma İskenderun Körfezi üzerinden Yozgat’a mı çalışıyor acaba? Rota üzerinde bulunuyor olabilir.
Ankara Akdenizli sistem yağışların hepsini batı yönlü almıyor. Üst seviye nem doğrudan güneyden gelerek Ankara’ya ulaşıyor. Aynı mekanizma genelde Karadeniz’den bize ulaşamıyor. Belki Karadeniz – Akdeniz sıcaklık farkı bunda etkendir.
Dikkatinizi çekmek isterim, White Fox Keçiören’i “başkalaştırmak” için son derece disiplinli bir proje başlatmış. İlleri sıralarken Ankara yerine sonuçta bir ilçe olan Keçiören’i sokmuş araya.. Doğru da yapmış. Sonuçta orası da Bala, Haymana, Beypazarı gibi bir ilçe. 😉
Eskişehir’in, Yozgat’ın, Konya’nın da birçok ilçesi var ama listede yok mesela..
Öte yandan, bir şehrin iklimini konuşmak için ilçeleri baz almak mantıklı gerçekten.. Ama bu yapılacaksa da farazi konuşmak yerine aşağıdaki gibi bir çalışma ile olmasını yeğleriz..
Ankara’nın ilçelerinin uzun yıllar ortalaması yok ki elimde 😦 Bir tek Keçiören var. Onları nasıl bulacakmışım? 🙂 İstanbul gibi kayrılan bir yer değil ki Ankara.
Onlar başka, ki artık öyle aldığım verileri yayımlatmıyorlar bana 😦 Mesela Dörtyol selinin radar görüntüleri de var bende ama dikkat edersen başlıkta öyle radar görüntüleri yok. 😦
Yayımlayabilmem için herkese açık bilgi olması gerekli – kısıtlıyım.
Sabah 7 dereceye kadar düşen sıcaklık sebebiyle evden kalın kıyafetlerle çıktım. Öğleden sonra kademeli olarak t-shirt’e geçiş yaptım 🙂 DMİ verilerine göre Edirne 26.7 derece olmuş. Muratlı’da en yüksek 23.9 derece kaydettim. Aşağıda da Muratlı’nın dünkü sıcaklık eğrisi var:
Fırtınanın olduğu gün Giresun’daydım. Akşama doğru sahildeki bazı kafelerin sandalyelerinin kırıldığını gördüm. Zaten Doğu Karadeniz’de 1 hafta boyunca meteorolojik anlamda gördüğüm tek şey bu dalgalar oldu 🙂
“Bu kış acaba nasıl geçecek” diyerek, kuşburnundan, ayvaya, arı kovanlarından Jamstec’e kadar her kriteri değerlendirdik. Artık tartışmalara son noktayı koyuyoruz. Her şeyi bilen(!) Gökçek asla yanılmış olamaz!!!! Tarihe not düşülsün, bugün 22 Ekim ve Ankara efsane kışa hazır. 🙂
(Fotoğrafı bugün çektim)
27 Ekim itibariyle, deniz suyu sıcaklıklarının geçen senenin 27 Ekim’inden farkını gösteren harita… Mavi tonlar geçen seneden soğuk, sarı ve kırmızı tonlar geçen seneden ılık değerleri gösteriyor.
Bizim etrafımızdaki süper soğuma hem 2013 yazının 2012’ye nazaran serin geçmesinden, hem de bu ayın başında gelen rekor soğuk hava dalgasından kaynaklanıyor. İngiltere’nin batısındaki sıcak alan ise orada oluşan fırtınaları hem güçlendiriyor hem de yenilerinin oluşmasını sağlıyor (http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/10/131028_ingiltere_firtina.shtml). Böylece yağışlı/fırtınalı sistemlerin rotası kuzeyde kalmaya devam ediyor ve bizdeki durgun havalar uzuyor.
Haritayı paylaşan ArifTarif’e çok teşekkürler. (Kaynak: http://www.havaturka.com/forum/forum_posts.asp?TID=696&title=deniz-suyu-scaklklar)
Sıcak olsun, yağış olsun. Bu havalardan 1000 kat iyidir. 😀
Ben bu durumu “yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan” durumuna benzetiyorum.. Sıcak sular mı o siklonları üretiyor yoksa o siklonlar mı suları ısıtıyor? 🙂
Ama şu var, siklonlar atmosferde ve denizde biriken ısı enerjisini alıp götürmeye yararlar.
O zaman yandık, Atlantik hala çok sıcak, soğumaya da meyilli görünmüyor..
Çok fena. Bu sabahki GFS diyagramı, ECMWF, hepsi fena zaten.
Şöyle mi diyeceğiz o zaman? “Atlantik soğursa güzel kış yaşarız, sıcak olduğunda kış yok”
Aslında öyle de değil. Aşırı pozitif ya da aşırı negatif NAO’nun devamını sağlayan durumların hiçbiri bize yaramıyor.
Şu anki deniz suyu sıcaklık dağılımı pozitif NAO’nun kendini yenilemesine yol açıyor. Böyle olunca bizde kurak koşullar ortaya çıkıyor. Aynı şey kışa ne kadar yakın zamanda olursa, Türkiye -özellikle iç kesimler- o kadar soğuk oluyor (yüksek basıncın etkisiyle). Şu anda bu kurak dönemin pek soğuk olmaması mevsimle ilgili yani. Bu koşullar kışın ortasında olsa kurak ve aynı zamanda soğuk da oluruz (şimdiki gece sıcaklıklarından da bunu anlayabilirsiniz).
Aşırı negatif NAO’da ise tam tersi söz konusu. Akdeniz Havzası’na inen siklon güzergahı nedeniyle sürekli siklon/yağışa maruz kalıyoruz ama aynı zamanda da ılık havanın etkisi altında kalıyoruz.
Aşırılıklar bize yaramıyor. Orta karar olması lazım.
Öte yandan şu da var, NAO’nun vaziyeti sadece deniz suyu sıcaklıklarıyla ilgili değil. Bu yüzden şu anki örüntü o bölgedeki deniz soğumadan da sona erebilir. Deniz etkenlerden biri sadece (bazen önemi artıyor işte böyle).
Allah’ım, artık bu modellere dayanamıyorum.
Şu sıralar her zaman takip ettiklerini değil, bu modelleri takip etmeni öneririm SpanK..
http://goo.gl/I3KivB
Link adresinde de yazmıyor ki odanın ortasında açmayalım. Ah Santiago 🙂
:D:D:D Hot filan diyor ama hani soğukçuyduk biz??? 😀
Rus modellerin devri geçti, artık favori Araplar.. Ya habibi yalla 🙂
Hans Fashion TV’ye transfer olmuş, GFS ondan bozulmuş diye duydum…
Çok iyiydi, Allah’tan açarken yanımda kimse yoktu, böyle bir şey beklemiyordum da. :D:D
E dedi işte sana iyi diye, abilerini dinleyeceksin, öyle her zaman aynı modellere bakarsan bunalıma girersin…
Evet arkadaşlar beklenen yağış kuzeyden giriş yaptı. Sarılın radarlara. 🙂 Fırtına ile birlikte yağışta başladı. 🙂
Mesela yani 😀
http://www.youtube.com/watch?v=VdE90zbLl6k
Sistem aktif!

Ben de radara baktım, sazan.avi 😀
Bu da güzelmiş… 10 Ocak’ta deniz de nispeten sıcaktır, iyi DEK yapar..
Ah Avrupa ah !…
İngiltere ve dolayları coşmuş. ölümlerin meydana gelmesi üzücü bunu belirtmek gerekiyor. yüksek basınç fazla mı sıkıcı ne? #KASIMfedaedilmesin.
http://www.dogruhaber.com.tr/Haber/Ingilterede-Siddetli-Firtina-2-olu-103351.html?utm_source=twitterfeed&utm_medium=twitter
#DirenKasım
Durağanlık ne zaman bitecek bilmiyorum. İnanın bana modellere bakmıyorum. Çok lanet bir şey bu. Bu bağımlılığı yeneceğim. Sanırım daha fazla yemek yiyorum kilo alacağım 🙂
Ayrıca sormak istediğim bir soru var : Sinoptik görünümlere bu dönemlerde bakarak kış için bir fikir yürütebilir miyiz ? Etkin görünen İzlanda’nın yerini Azor alır yakında demek doğru olabilir mi ? Yani basınç yerleşimlerinin bir ömrü var mıdır ? Sibirya erken uyanırsa erken çekilir inanışı doğru mudur mesela?
Yaşadığımız durgun havalara seviniyor gibiyim, tabiatın dengesine inananlardanım ve bu kötü günlerin bu dönemde yaşanmasının hiç mahsuru yok.
İncir incir olalı böyle ilgi görmemiştir herhalde 😀 Bir incirdir aldı başını gidiyor. Durduramıyoruz!
Ama Ege’nin inciri de çok lezzetli oluyor be… Olsa da yesek şöyle ince kabuklu beyazlardan..
İnanmayan olursa diye bahçedeki ağacın dalında meyvesi ile resmini çektim 🙂
Ankara. 28 Ekim 2013 – 15.38
Son 1.5 ayda nereden baksanız 2 kg yemişizdir bu ağaçtan 🙂
Onları kırağı vurmadı mı daha ya, bizim buralarda ki ağaçlarda yaprak bile kalmadı.
Mgm, Gaziosmanpaşa Atışalanı Trafo Merkezi’ne kurulması planlanan istasyonu Aralık ayında devreye sokacakmış. Bu trafo merkezi bana 1.7 km. uzaklıkta ve rakım seviyesi bana çok yakın 🙂 Ancak tek problem trafo sahasının GOP sınırları içerisinde değil de Esenler ilçesi sınırları içerisinde kalması. Aralık ayını merakla bekliyorum.
Commandouz, konu dışı ama pazar günü Bayrampaşaspor – Ankaragücü maçına geliyoruz.
🙂
Konu dışı yine ama Bayrampaşa bu sene felaket, geçen seneden eser yok. Favori sizsiniz. Ankaragücü hakkındaki düşüncelerimi de biliyorsundur, Beşiktaşlıyım 😀 Ama eksi basmadım sana 🙂
Bize muhtemelen 5 % kontenjan ayrılacak olmasına rağmen yaklaşık 1.500 kişi geliyoruz. İçeri giremesek de arma peşinde oradayız. Bayrampaşalı dostlar yer konusunda yardımcı olmaya çalışıyor ama stad ufak ve pek olası görünmüyor 200 – 300 kişi dışında girebilmek. Dostluk kazansın.
Bu modeller neyin kafasında, ne ayak?
Böylesine ölü bir dönemin kışa denk gelmemesi gayet iyi bence, varsın şimdi durgun olsun havalar.. Ona rağmen Ekim ayında iki tane de gayet iyi sayılabilecek sistem aldık..
Modeller gördüğünü çalar, Markus Merk gibidirler 🙂
Bir de Cüneyt Çakır tarzı eyyamcı modeller vardır. Habire İstanbul takımları lehine çalarlar. 🙂
Radarlar konusunda bilgilendirme..
O kadar yoğun sis var ki her yer sırılsıklam oldu…Penceremden 206m ötesi Bursa-İzmir Karayolu, normalde kavşak üzerinde bulunduğundan fazlasıyla aydınlatma direği bulunan bir yer ve çok aydınlık ama baktığımda görünen tek şey pencerein önündeki bayrak direği ve sisin içindeki hafif ışık

Bugün çok ilginç bir şey gözlemledim, sizinle de paylaşmak istiyorum. Akşam marketten dönerken bizim sokağın başındaki bir apartmanın bahçesinde bugüne kadar Ankara’da görmediğim türden bir ağaç gördüm. Önce manolya ağacı zannettim ve şok geçirdim. Heyecanla eve koştum ve gözlemimi ağaçlar hakkındaki bilgisine güvendiğim ekolog arkadaşımla paylaştım. O da bana o ağacın manolya değil, Yenidünya (Malta eriği) ağacı olduğunu söyledi. Manolya kadar sarsıcı değil belki ama yine de Ankara gibi karasal iklime sahip bir şehirde, üstelik şehrin 1040 m gibi yüksek sayılabilecek bir noktasında Yenidünya ağacı gibi bir yumuşak iklim ağacının (http://en.wikipedia.org/wiki/Loquat) yetişebilmesi ilginç değil mi sizce de? (Bu arada biraz ilerideki bir apartmanın bahçesinde de incir ağacı gördüm!)
Malta eriği çok arsız bir meyvedir. Yedikten sonra çekirdeğini bahçeye atarsanız ve birazda ayak basılmadık bir yer ise fidan olmaya adaydır. O yükseklikte en fazla meyvesi olmaz yanabilir. İncir ağacı gördüm demenizi biraz garipsedim. İlk defa mı gördünüz? Ya da o coğrafyada yetişmeyen bir bitki mi? Bizim buranın en arsız meyvelerinden biri de o dur.
Çankaya’da bahçemizde incir var ve 1.5 aydır meyvelerini yiyoruz. Hala meyve vermeye devam ediyor. Ladin, Mavi Ladin ve Göknar ağaçları ile tezat oluştursa da.
Yaprakları deri gibi sert ve kalın olduğu için soğuğa dayanabiliyor ama Ankara’da meyve verebilir mi bilmiyorum. İncir ise Ankara’da kuytu yerlerde dere kenarlarında, şehir içinde aparman aralarında ve duvar diplerinde yetişebiliyor. Ayrıca şehir içinde sıcaklık şehirleşmenin az olduğu alanlara göre daha yüksek olduğu için İç Anadolu platolarına çok uygun olmayan bitkiler açık alanlara göre daha rahat büyüyebiliyor. Yine de meşe, akçaağaç, dişbudak, karaağaç, çeşitli çam türleri; doğal bir yabani meyve bahçesi olan İç Anadolu’da bulunan ve bir kısmı aşılanabilen meyve ağaçlarımız dururken fantazi yapıp, ilk iklimsel dalgalanmada yarısı ölecek ya da sakat kalacak ithal ağaçlar getirip dikmek gereksizdir, kaynak israfıdır. Bunları size söylemiyorum tabii, ağaç sevmez birine söylüyorum 🙂
Size katılıyorum. Zaten o inciri ocağımıza kim dikti bilmiyorum bile. 🙂
Ben iğne yapraklıların hastasıyım. Ladin türevleri ilgi alanıma giriyor.
Çocukluğumda ise hemen her apartman bahçesinde bölgemize özgü ceviz, sarı kiraz, armut, dut ağaçları olduğunu hatırlıyorum. Yine Ankara genelinde bolca akasya, at kestanesi ağacı bulunur ki, bunların büyük bölümü yol kenarlarına yaklaşık 50 – 60 yıl önce belediye tarafından dikilmiştir.
Bugün orman haline gelen Oran civarındaki tüm çamları ilk okulda izci olarak bizler diktik. Konya yolundaki çam ormanı ise yine izci oldukları dönemde babamlar ve jenerasyonu tarafından dikilmiş.
İncir ve yenidünya ağaçları aslında sanılandan daha fazla soğuğa dayanıklı ağaçlar. Özellikle incir, zaten yaprak döken bir ağaç da olduğundan bulunduğu ortama iyi uyum sağlıyor. Ancak, kısa ısınma süresi bu ağaçların meyvelerinin olgunlaşmasına imkan vermeyebilir. Aslında ağaçlandırma ile ilgili asıl sorun İstanbul’da. Özellikle de o yeni yetme sitelerin bahçelerine, eskiden hiç görmediğimiz palmiye, hurma gibi ağaçları dikiyorlar son yıllarda. Şehrin iç ve yüksek bölgelerine dikilen bu ağaçların bir iki kış geçirmeden öldüklerini görüyoruz. Dünya kadar kaynak da israf olmuş oluyor bu arada. Aslında, İstanbul’un kendine özgü çok güzel ağaçları var. Çınar bunların en bilinenlerinden. Erguvan, at kestanesi, selvi türleri, her türlü çam, ıhlamur gibi. Neden yörenin kendine has bitki türleri değil de illa egzotik bitkiler dikilir hala da anlayabilmiş değilim.
Eğer yolunuz Aydın’a düşerse incirin tadına bakmanızı tavsiye ederim. Zaten Türkiye’de incir üretimimizin %60,7 si Aydın ilimizde gerçekleşmekte. Kestane de aynı şekilde öyle. Birçok kişi kestane şekeri Bursa’yla özdeşleşmiş bir tatlı olduğundan bunu bilmez ama kestane de en çok burada (Aydın’da) üretiliyor.
Bilkent’teki incirler meyve vermiyor (belki çok yüksek olduğumuz için ya da ağaç kısır olduğu içindir bilmiyorum). Sadece yeşil yeşil duruyorlar. Yeni dünyadan bizim Kırşehir’deki komşunun bahçesinde vardı, meyve de veriyordu.
Nar ağacı da eğer kış 2000 kışı gibi aşırı sert geçmiyorsa yaşayabiliyor. -15’e kadar direnci var. Mesela Bilkent’te belki yetişebilir birkaç yıl sorun olmadan, enverziyondan dolayı Ankara çukuru -20’lerde olduğunda burası -12,-13’te takıldığı için…
Bu arada Sokullu’da ben de incir görmüştüm, birkaç yerde biliyorum 4’ten fazla 😀
En sevdiğim ağaç sarıçamdır, Ankara’nın iklimine de tam anlamıyla uyar, kozalaklarından dökülen tohumlar yeni çamlar çıkartıyor Ankara merkezin ikliminde, ama karaçamlar daha çok yağış istediğinden midir nedir, kozalakları hep boş Ankara merkezde, ODTÜ ormanının hepsi karaçam, keşke 2-3 gün evvel öğrencilerin diktiği 2500 ağaç sarıçam olsaydı. Sedir de güzel bir çam ama o da Ankara’nın ikliminde çoğalmıyor.
Gökçek Ankara başkent olduğundan beri başkan değil sonuçta. Eskiden bu şehirde ağaç kesilmez, dikilirdi. Yeniler bilmez de ondan anlatayım istedim 🙂
Bizim Çayyolu’ndaki sitede 2-3 tane büyük incir ağacı var ama hiç meyve görmedim.
Öncelikle belirtmek isterim ki, ağaçlandırma için kullanılacak en iyi türler tartışmasız o alanda bulunan ya da yakın geçmişte bulunmuş ağaç türleri olacaktır. Çünkü üç-beş yıl değil, 50-100 yıl değil binlerce yıllık bir süreçte iklime dayanmış ya da adapte olmuş türlerdir. ODTÜ’de Demiray Yurdu’yla DSİ göleti arasındaki vadinin üst kısmında Sarıçam ağaçlandırması vardır. Bu ağaçların çoğu zar zor yaşamını sürdürmektedir. İğneleri seyrek çıkmış, cılız büyümüş ağaçlardır. Yenilenme, yani yere düşen tohumların çimlenmesiyle yeni bireylerin gelmesi (bir anlamda ormanın kendi kendini döndürebilmesi), ağaçların da daha iyi büyüdüğü taban suyu yüksek noktalarda görülür. Karaçamlar için de benzer bir durum vardır, yenilenme daha çok taban suyu olan yerlerde görülür ama genel olarak Sarıçam’dan daha iyi durumdadırlar. Karaçam, dağlık Akdeniz ekosistemlerinin ağacıdır ve Akdeniz tipi yağış görülen İç Anadolu dağlarında orman oluşturabilir (Beynam, Bağlum Karyağdı Tepe, Yozgat Çamlığı ve şu an ormansızlaştırılmış birçok tepe). Sarıçam ise daha soğuk, yerine göre daha karasal bir iklimi tercih eder. Avrupa-Sibirya coğrafyasının tipik bir ağacıdır. Ankara’da Çamlıdere-Kızılcahamam-Çubuk civarlarında dağlarda karaçam basamağının üzerinde başlar. Batı ve Orta Karadeniz’de yaz kuraklığının arttığı ve yüksekliğin azaldığı yerlerde yerini yine karaçama bırakır. Yüksekliğin daha da azaldığı Karabük ve Nallıhan civarında Akdeniz kıyılarında da görülen kızılçam ormanları vardır. Şehre kuş uçumu 25 km’deki Beynam ormanlarına bakarsak, 1200 metre civarında tüylü meşe, 1350 metre civarında da karaçamlar başlar (geçmişte bu sınır daha aşağılarda olabilir, bozkırlar zaman içinde insan etkisiyle genişlemiş, ormanlar hem alttan hem de yukarıdan yaylalardan kesilerek daraltılmıştır). Beynam ormanlarındaki iklim karaçam için bile çok çetindir. Tohumdan yenilenme oldukça azdır. Erişkin ağaçlar Kızılcahamam’dakilerin yarısı kadar anca vardır. ODTÜ’de olduğu gibi taban suyunun daha iyi, toprağın daha derin olduğu vadi tabanlarındaki düzlüklerde ağaçlar daha büyüktür. Bu durumun bir benzerini Eymir civarında da görebilirsiniz. Göl kenarındaki düzlüklerdeki karaçamlar oldukça iyi gelişmişken, yamaçlardaki çamlar küçük kalmış hatta çoğu dikildikten bir süre sonra kurumuştur. Ankara’da şehir civarı için en uygun tür tüylü meşedir. Evet yavaş büyür, fide olarak yetiştirmek çamlardan zordur, üretmek ve satın almak pek para kazandırmaz! ve bunlar yüzden aç gözlü insanoğlunu tatmin etmez ama gerek kuraklığa dayanıklılığı, gerek bulunduğu ekosistemde biyoçeşitliliği arttıran kilittaşı ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Kilitta%C5%9F%C4%B1_t%C3%BCrler ) bir tür olması nedeniyle önemlidir. Çam ormanlarında, orman tabanı fakir olur, meşe ormanlarında ise daha zengindir, biyolojik zenginliğin çok önemli bir parçası olan bozkır türleri de kendine daha çok yer bulabilir.
Yeni sistemler uzak, enverziyona tuz at.
Cenkİst ve SpanK’nın soruları…
Neden aynı enlemdeki Grönland’da hep soğuk var da öbür tarafta sıcak var demiştiniz.
Şöyle ki, gösterilen iki taraf aynı enlemde değil. Harita projeksiyonundan kaynaklanan bir göz yanılgısı söz konusu. Ülke sınırlarından da anlayabileceğiniz üzere, sağ taraftaki kırmızıyla işaretlenmiş bölge Kazakistan ve Güney Rusya, bu bölge yaklaşık 45 derece kuzey enleminden 60 derece kuzey enlemine kadar uzanıyor. Grönland’ın ortası ise 73 derece kuzey enleminde.
Yani bu haritanın sağ tarafında kuzeye bakınca aslında doğuya bakmış oluyoruz.
Diğer haritada düzlem projeksiyon kullanılıyor sanırım. Ancak o sadece orta enlemlere uygulanabilr.
Diğer dediğin hangisi?
Konik Projeksiyon:
Özellikle orta enlemler ve çevresindeki bölgelerin haritalarını gerçeğe daha yakın göstermek için kullanılır. Bu projeksiyonla elde edilen haritalarda şekil bozulur ancak alan korunur.
Haklısın, bu haritada İstanbul, Paris’le aynı enlemde gözüküyor. Gerçekte, Türkiye, İspanya ile aynı enlemlerde olmalı.
Ozan abi, peki yine de kuzeyimizde İzlanda’ya oranla daha az soğuk var doğru değil mi?
İngiltere’nin kuzeyi ve İzlanda taraf hep mavi renk, ama doğusu hep sarımsı bazen İzlanda taraf zayıflayınca Rusya taraf soğuyor bize de soğuklar iniyor yanlış mı düşünüyorum. 😀
Hocam bir de Grönland’ın çoğu bölgesi 2000-3000 metrenin üzerinde, 850 hPa sıcaklık haritasından bakmak yanıltıcı olabilir belki?
Ha evet tabii o da var teşekkürler.
İstanbul’daki hava delileri için durum bu, her gün bir öncekinin tekrarı, sis görmeye razıyım.
Aralık’a kadar böyle gidebilir, bir sakıncası yok benim için 🙂
Sabah duvarları titreten, alarmları çaldıran bir gök gürültüsüyle uyanmak da fena olmazdı ama :))))
Sahi ya bir de gökgürültüsü var değil mi?
Böyle sonbahar mı olur? Benim bildiğim sonbaharda yağmur olur rüzgar olur, bu havaları hiç normal görmüyorum.
Model çıktılarını benim gibi sıcak sıcak takip etmek isteyenlere kısa bir bilgi:
Saatlerin geriye alınmasıyla birlikte GFS’in yeni çıktıları artık Türkiye saatiyle 05.30, 11.30, 17.30 ve 23.30’da yenilenmeye başlayacak. ECMWF ise 08.00 ve 20.00’da güncellenmeye başlayacak. Hemen hemen herkes biliyordur ama bilmeyenler için yazayım dedim.
DMİ’ye göre 21 Ekim-22 Ekim arasında ülkede hiç yağış olayı yaşanmamış. Bu görüntüyü yaz aylarında bile görmek zor.
Otomatik istasyona su döken de olmamış demek…
Bu MGM adamı hasta eder.
Trabzon radarı da 19 Ekim’den beri çalışmıyor. Ne zaman düzelecek belli değil. Bütün kış çalışmayabilir !
3 gecedir Görükle’de yoğun sis oluşuyor…Konum itibariyle çevresine göre yüksek bir noktadayım, havanın kararmasıyla önce çukur noktalarda başlayan sis bu saatlerde benim olduğum yere kadar ulaşıyor…Camdan baktığımda sanki bulutların üzerindeymişim gibi bir durum var 😛
Antarktika’daki (Güney Kutup Bölgesi) deniz buzu miktarı, geçtiğimiz Eylül ayının ortasında, hem kapladığı alan hem de hacim itibariyle son 30 yılın en yüksek seviyesine çıkmış.
Bu arada sorularınıza bu akşam ve yarın cevap verip grafik/veri isteklerinizi de yerine getireceğim.
Havadelisi.com’da istek parça dönemi 🙂
10 gün sonra askerliğimi yapmak üzere Ankara/Mamak’a gidiyorum. Usta birliğim Çankaya. Orada askerliği tamamlayacağım nasipse. Bu sene hiç olmadığı kadar Ankara’ya kar yağsın istiyorum. Kuru soğuklar ve az kar yağışlarıyla yetinmek zorunda kalmam umarım. Çok sevdiğim Samanlı Dağları’nı bırakmanın üzüntüsü içimde olacak. İnşallah herkesi mutlu eden bir kış geçiririz. İmkanım olursa bir şeyler paylaşmaya çalışırım.
Hayırlı
teskerelertezkereler Muhammed. Kazasız belasız bitirip gelirsin İnşallah.Hayırlı tezkereler…
Hayırlı tezkereler. Çok soğuk bir kış dileyemeyeceğim, senin için hoş olmaz. Ama umarım yine de kar görürsün.
Ben de Nisan 2002’de acemiliğimi Mamak MEBS’de yapmıştım. Nisan ayında dahi çok soğuktu, Kızılay’dan 1-2 derece kesin daha soğuk oluyor. Sen de MEBS’de yapacaksan, askerlik için rahat bir yer olduğu söylenebilir. Kolay gelsin, hayırlı tezkereler.
Hayırlı tezkereler.. Memleketini çok özleyecek olsan da kara iklimini tecrübe etmiş olacaksın, güle güle git gel..
Herkese çok teşekkür ediyorum.
Yine çok moralim bozuk. Eğer
bir kaçbirkaç gün içinde değişiklik olmazsa Ekim başı soğuk- soğuk kış teorimiz bu sene için bir istisna olabilir. Ya hayatmızın en verimli en güzel seneleri çok boş bir döneme geldi. Her gün izlediğimiz için mi böyle kötü geliyor bize yoksa cidden artık böyle sıkıcı mevsimler mi yaşayacağız bilemiyorum. Cidden bu sabah çok moralim bozuldu. Neyse efsane çığlıklarıyla yine yazarım umarım.15 Kasım’a kadar soğuk ikinci bir dalga gelmesi gerektiğini düşünenlerdenim senin gibi. Ozan’ın keşfettiği 3 kışın da işareti bu yönde ancak henüz erken umutsuzluğa düşmek için. 5-6 Kasım’a kadar bir şeyler belirir umarım modellerde.
İlk defa 264. saatte güzel bir basınç yerleşimi ve yağış gördüm. Olabilirliği düşük olduğu için resim paylaşmıyorum. Geçen sene İzlanda Alçağı aman vermiyordu, şimdi de aşırı güçlü Azor ve Hazar yükseği. Umudumuz biraz da İzlanda’ya kavuşmaya çalışan Basra Alçağı gibi.
Bu haber bana çok değişik geldi.Yorumlarınızı bekliyorum modern bilimin insanları 😀 Deprem rüzgar yönünü değiştirir mi? http://www.haberler.com/deprem-olmazsa-kastamonu-da-kuraklik-yasanacak-5215897-haberi/
Okumaya bile değmez. Böyle bilim adamları olarak geçinenler oldukça bu ülke bir milim ileriye gitmez. İşin kötüsü ise bunları haber yapanlar.
Adam 2008’den bu yana Kastamonu’yu inceliyormuş, iklim bilimcilerin ne zamandır çözemediği şeyi 5 yılda çözmüş. “Kış mevsiminde kar yağması için deprem olması lazım. Kastamonu semasını bulutlandırıp yağışa çevirebilecek depremler olmazsa kar yağmaz” “Kışları +8 derecede çok küçük deprem olduğu zaman Kastamonu’nun üzerinde de bulutlar bulunuyorsa bu deprem Kastamonu’ya aniden yağış getirir.”
Tamam, depremlerle iklimin mutlaka bir korelasyonu vardır. Ama bu ne ölçüdedir, deprem iklimi ne kadar etkiler vs. hiçbir bilimsel veri yok. Kaldı ki bu teze göre Avrupa’daki birçok ülkenin, dünyanın en çok yağış alan yerlerinden Afrika’nın ekvator üzerindeki bazı bölgelerinin az yağış alması gerekmez miydi?
Kısacası, yazıda bilimsel hiçbir şey yok. Demek ki adamın içinde iklimbilim ukde olarak kalmış.
Aşağıda paylaşılan http://ekonomi.haberturk.com/ekonomi/haber/887015-bill-gatese-kafa-tutan-turk bu haberle birlikte değerlendirdiğimde, Zaytung ile çok değerli basınımızın ne kadar birbirlerine yaklaştıklarını hayretle izliyorum.
Müthiş(!) bir haber. Ciddi ciddi 2007-2008 kışının ne kadar kurak geçtiğini yazıyordum ki baktım olmayacak, bıraktım 🙂
Göztepe’de 1948 Kasım ve Aralık aylarının maksimum ve minimum sıcaklıkları.. Kış Kasım ayında başlamış..
Uzun vadede AO ve NAO feci hakikaten.. “Havalar uzun bir süre durgun gidecek” sinyali veriyor..
AO

NAO

Bu AO NAO modellerin çıktılarına göre belirlenmiyor muydu ?
Evet, çoğu veri gibi bunlar da modellerden elde ediliyor ama nedensiz yere de elde etmiyorlar bu verileri değil mi?
Evet modellerden belirleniyor, modeldeki belli bir örüntünün uzun süre devam edeceğini sadece bunlara bakarak daha rahat anlayabiliyoruz, farklı bir veri değil tabii ki…
Yığılma olmasın diye aşağıdaki muhabbete burada devam ediyorum. Örneğin Konya’ya bakalım. 1949 soğuk günler sayısında öyle bir fark atmış ki… 110 küsür tane gün sıcaklık 5’in üstüne, 60 gün sıfırın üstüne çıkamamış. Yuh diyorum.
Kuru soğuk en kötüsü olur, 1949 gibisi gelmez umarım.. Bakın onlarca eksiyi yeme pahasına bu yorumu yapıyorum 🙂
Doğalgazcı Ruslar sevinirler işte. Daha sanırım bu yıl yüzyılın soğuğu olacak diye açıklama yapmadılar. 🙂
Hayır o değil, bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş… 🙂
Sağlam bir kışa şahsen inandım ve hazırlanıyorum çok mutluyum ..
Ben de sağlam bir kış istiyorum ama burada üf desen elektrikler kesiliyor. Öyle olunca da pek fazla olmasını istemiyorum açıkçası. Ya da şöyle yarıyıl tatilinde önden göstere göstere gelsin yavaş yavaş ki vakitlice kaçıp kışın tadını çıkarabilelim. Sırf bir kar sevdasına kışı elektriksiz geçirmek işime gelmiyor…
Vay be. Adana’da 8 Şubat 1949 gününün ortalama sıcaklığı 0,4 derece, 9 Şubat’ın ise 1,4 derece! Bu arada 1937’nin Ocak ayı da çok acayip Ozan. Adana’da aylık ortalama sıcaklık 5,5 derece olmuş. Hele 25 Ocak’ın ortalama sıcaklığı sadece 1,3 derece! Ayrıca 1950’de de (Ocak-Şubat) tam 5 gün ortalama sıcaklık 0 derecenin altına düşmüş. Adana’da bu olduysa diğer yerlerde kim bilir neler olmuştur.
25 Ocak 1937, 2012 Sibirya sisteminin çok benzeriymiş..
Ne zaman ki 850hPa’da -10 derece gradyanı ta Akdeniz’e kadar iniyor, işte o zaman bütün memleket donuyor. Öyle bir durumda Kıbrıs’a, Suriye’ye filan DEK çalışmış olabilir belki.
Tüm Türkiye ortalaması alındığında da 1949 en soğuk kış, onu da ekleyeyim.
Hocam yıllara göre soğuk gün sayıları tablosunun Eskişehir için olanından da yapabilir misiniz?
Konya’da 1949 kışı bol yağışlı geçmiş. Ocak ayı: Gerçekleşen: 63,6 kg Ortalama: 37,5 kg Şubat ayı: Gerçekleşen: 29,2 kg Ortalama: 29,8 kg Mart ayı: Gerçekleşen: 81,8 kg Ortalama: 28,1 kg.
Bence o kış Konya’da yarım metreden fazla kar kalınlığı ölçülmüştür. Mgm’nin istatistikler bölümündeki rekorlar 1960-2012 arasını kapsadığı için Konya’da ölçülen en yüksek kar kalınlığı 40 cm gözüküyor.
Birkaç Anadolu şehrine baktım. 1949 kışı hiç de kurak geçmemiş. Mesela Afyonkarahisar’da Ocak ayı ortalama yağış miktarı 43,3 kg iken o sene 102,3 kg ölçülmüş! Anadolu’nun efsane kışlarından biri olmuş 1949.
Ayrıca 1949 Ocak ayındaki yağışın büyük bölümü 14-19 Ocak günleri arasında düşmüş Konya’da. Hatta 17 Ocak’ta 27,8 kg yağış düşmüş! O gün ortalama sıcaklık -3,9 derece olmuş. Yağışın tamamı kar şeklinde düşmüş olabilir. Bu da rahat 35 cm kar demek.
14-19 Ocak günleri arası Türkiye üzerinde bir alçak basıncın etkili olduğunu görüyoruz:

1948-1949 kışında inen soğuğun haddi hesabı yok. Kasım ortasında bir başlamış Mart ortasına kadar:

Vay be, demek pek doğru bir çıkarım yapamamışım.
AO/NAO pozitife hatta aşırı pozitife meylediyor tüm model çıktılarında, tepemizde yüksek basınçlardan başka bir şey yok, ama bunun bu sıralar böyle olmasından hiç şikayetçi değilim hatta Kasım’ı feda etmeye hazırım…
Tavuk döner et döner, gün gelir hesap döner diyorum 😀
Ayrıca : https://havadelisi.com/2011/11/25/yuksek-basinc-soguk-kasim-yeni-bir-efsane-gelir-mi/
Hocam senin analizde Ekim’de gelen kış soğuklarını takip eden yıllar içinde 1942 ve 1949 yılları da var mıydı? 🙂
Not: Tabloyu bu yazıdan aldım:
https://havadelisi.com/2011/11/25/yuksek-basinc-soguk-kasim-yeni-bir-efsane-gelir-mi/
Evet var! Ayrıntılı yorum burada: https://havadelisi.com/2013/09/29/baba-bir-sonbahar-sogugu/comment-page-3/#comment-44596
Kasım’ın genelinin nasıl geçeceğini şimdiden bilmek zor ama bu benzerlikler çok enteresan. 1942 ya da 1949 ayarında soğuklar bizi bitirir ayrıca…
Bitirir derken? 🙂
Yorum kontrol edip onaylamaktan işimizi yapamayız 🙂
Şaka bir yana, özellikle 1949 yüksek basınçlı ve aşırı soğuk bir kış, kıyılarda 5 derece ve altında maksimum sıcaklığı olan gün sayısı rekor seviyelerde, iç bölgelerde de 0 derece ve altı aynı şekilde, ama kıyılarda 1 derece ve altı çok az, yani yüksek kalibre bir karlı sistemin de gelmediği anlaşılıyor… Sevilecek çok da bir yanı yok.
1971 nasıl Kasım’daki basınç vb. bakımından?
1971 pek uymuyor gibi hocam..
Benim tablodaki diğer yılları da paylaşacağım birazdan, onlar benziyor..
Tam Zihri Sinir’lik bir projem var. Dünya’daki tüm motorlu ulaşım araçlarını aynı istikamete, batıdan doğuya doğru götürsek, tekerleklerin dönüşü, dünyayı ters istikamete doğru hızlandırmaz mı? Dünya’nın daha hızlı dönmesi sağlanmaz mı?
Tırın üzerinde, 160 km hızla giderken, İbrahimoviç üçüncü golde olduğu gibi yaradana sığınıp bir vursa, 160+150=310 km/h hızla gider top. Bağıl hızı arttıracak işlemlerle ışık hızına ulaşılamaz mı?
http://ekonomi.haberturk.com/ekonomi/haber/887015-bill-gatese-kafa-tutan-turk Kendimi amcam gibi hissettim.
Fazla akıl bazen insanı bu hale getiriyor. Bizim bilim adamlarımız bile bir başka oluyor.
Çok güzel şeyler bunlar bravo.
Neden soğuklar sürekli İzlanda ve civarında toplanmış? Yani
rusyadaRusya’da filan soğuk hava yok hep sarı.Bunun sebebi nedir?
Bu sorunun cevabını ben de merak ediyorum. Grönland çevresinde kış mevisimi boyunca sıcaklıklar -20, -30 derecelerde seyrederken, aynı enlemde Rusyanın iç kuzey kesimlerinde +5/10 dereceyi gösteren sarı renkler olabiliyor. Soğuk sistemlerin ardından Avrupanın kuzeydogusu neredeyse bizle aynı izotermleri görüyor. Hem de kış ortasında. Grönlandın neredeyse güneyine Gulf Stream sıcak su akınıtısı ulaşıyor. Üstelik karaların iç kesimleri daha fazla soğuma potansiyeline sahip. Buna rağmen kış ortasında Grönland çevresinde sarı renklere hiç rastlamadım ama aynı enlemdeki kuzeybatı Rusya’da sıklıkla sarı renk olabiliyor. Bunun sebebi nedir?
Erimeyen kar örtüsü 🙂 Bir erirse bir daha bu kadar soğuma olamayabilir.
Okyanus var çünkü. Her şey enlem değildir, kara parçalarının dağılımının önemi daha fazladır
Hiçbir harita paylaşmadan “hep sarı” yazmak ne SpanK yapma artık böyle şeyler…
Grönland çevresinin sürekli soğuk kalması normal, peki aynı enlemlerdeki Kuzey Rusya nasıl kış ortasında bu kadar ısınabiliyor. Haritanın (en) kuzeydoğusunda sarı rengin 4.tona geçtiğine dikkat edin. Tarih 28 Ocak 2011 ve bunun gibi çok model çıktısı gördüm. 850 hPa’da 7-8 derece. Yanılmıyorsam, yer seviyesinde 14-15 derecelik sıcaklık demek. Kış ortasında bu kadar kuzey enlemlerde (hem de karasallık olan bölgede) böyle derecelerin görünmesi normal mi? “Ozanlar”dan cevap rica ediyorum:)
Bir tarafta AB’ler egemen diğer tarafta YB
2m sıcaklıklarına da bakmanız lazım.
Coğrafi konumlar olamaz mı? Mesela bir arkadaşımızın da dediği gibi okyanuslar, rüzgarların hiç bir engelle karşılaşmayıp olabildiğince hızlandığı okyanuslar.
Hadi Ozan Abi, aydınlat bizi gerçekten merak ediyoruz.
Kanal İstanbul’un iklim yönüyle ilgili geçenlerde yazmıştık buraya. Daha sonra aklıma buradaki akıntıdan, kendim de elektrikçi olduğumdan, enerji üretilemez mi diye düşündüm. Fakat benden önce düşünenler varmış. 🙂 Aslında bunun için Kanal İstanbul’a gerek kalmadan Boğaz’dan bile üretilebilirmiş ama sakıncaları yazıda belirtilmiş. Sonuç olarak bu enerjinin kullanılması gerek. Yazıyı tam inceleyemedim ama firma talip olmak istiyor gibi geldi bana kesinleşmiş bir şey yok sanırım ortada.
http://www.cagaenerji.com/?pnum=5&pt=
http://www.yazete.com/gundem/cilgin-projenin-altina-bir-cilgin-proje-daha-700193.html
Bugün bu konuyla epey vakit geçirdim. Gördüm ki yukarıda linkini verdiğim site sahibinin (adı Fikret Bizimcan) fikirleri. Aşağıda verdiğim linkteki Cemal Saydam hocanın fikirleriyle çelişiyor. Ctrl f yaparak Fikret Bizimcan’ın yorumlarını okuyabilirsiniz. Olaya siyaseten yaklaşmak istemiyorum zaten bu yüzden hep kaybediyoruz. Olayın olabilirliği üzerinde inceleme yapmak lazım. Kabaca gözle görülen bir akıntı söz konusu ve bu da enerji demek ama hesaplamalar doğru mu? Bu kadar yatırım yapıp bir şey elde edemezseniz neye yarar. Bu işten Fikret Bizimcan gibi ekonomistler ne kadar anlayabilir ?
BizimdeBizim de havayı havacılar kadar iyi bilen hukukçularımız var. İnsan meraklıysa okulunu okumasa da bazı şeyleri kendi çabasıyla da yapabilir. Beni Fikret Bey ile ilgili çelişkiye düşüren konu sitesindeki mıknatısla enerji üretme projesiydi. Bunu görünce bütün hayallerim yıkıldı. 🙂 İkinci bir General Motors faciası gibi. 🙂http://www.havadantozdan.com/cilgin-proje-neden-olmaz/
Yazıdaki bazı veriler ilginç geldi bana. Eğer doğruysa biz ülke olarak bugüne kadar boşa yaşamışız! Yok nükleer enerji santralleri, yok HES’ler, yok barajlar. Yapılması planlanan 2 nükleer enerji santralinin Türkiye’nin elektrik ihtiyacının toplamda %5’ini karşılayacağını düşünürsek, eğer Kanal İstanbul’da da Türkiye’nin toplam elektrik üretimi kadar potansiyel varsa toplanalım gidelim inşaatına yardım edelim de bir an önce yapılsın!!!
Çok şaşırdım…
Eğer yazıdaki
türkiyeninTürkiye’nin kurulu gücü 51.000 MW olduğu rakamı doğruysa nükleer enerji santrali en az %30’unu karşılar. Çünkü santral 10.000 MW kurulu gücünde olacak.Milyarlarca dolar harcanarak yapılacak Kanal İstanbul Projesinin getirisi ne olacak? Yapılma sebebi ne? Gerçekten Boğaz’daki gemi trafiğini azaltmak için mi yapılıyor yoksa işin içinde rant mı var?
Araplar gibi petrolden para gelmiyor bize, hepimizin hatta gelecek nesillerin cebinden çıkıyor bu paralar.. Artık Türkiye’de paraların sanayiye ve teknolojiye yatırılması gerekiyor, fantezilere değil.
%100 katılıyorum, üretim yapan biri olarak ülkenin üretmekten başka çaresi yoktur. Üreteceksiniz ihracat yapacaksınız ki insanlara hem iş hem de ülke büyümesine katkı olsun, gerisi palavradır.
Projenin altında neler yatıyor belli değil ki. Bir ara Lozan anlaşması ile ilgili olduğunu söyleyenler de vardı… 🙂
Akıntıdan enerji üretimi gerçeği mevcut hatta bu konu bu projeden önce 2009’da tartışılmış. Alfa romeo rumuzlu arkadaş bu konuda bayağı heyecanlı. Tüm sayfaları okumadım ama madem burada bu kadar mühendis birleştik bir şeyler yapalım demiş. 🙂 Alfa romeo Fikret Bizimcan mı onu keşfedemedim ama onun da şikayeti bürokrasi. 🙂 Benim temennim ise bu işe siyaset bulaştırmadan, çevreye zarar vermeden, konuyla uluslararası boyutta hangi şirket uğraşıyorsa bulup hayata geçirilmesi.
http://www.kontrolkalemi.com/forum/yenilenebilir-yenilenemez-enerji-kaynaklari/15436-alternatif-enerjiye-yonelik-cozumler.html
Ne demeli şimdi ağzına yüreğine sağlık Santiago.
Bu durgun havaları yakalamışken 3 şey sormak istiyorum.
1) Ales’te çıkmış bir soru. Cevap olarak E verilmiş ancak emin değilim, size sorayım dedim sonuçta site konusuyla ilgili
Meteoroloji uzmanları, ”geçen yılki gibi bu yıl da son kırk yılın en soğuk kışının yaşanacağını” iddia ediyor.
A) Gelecek yıl hava sıcaklıklarının daha düşük seyredeceği tahmin edilmektedir.
B) Geçen yılki hava tahminleri doğru çıkmamıştır.
C) Hava sıcaklıkları yalnız son kırk yıldır kayıt altına alınmaktadır.
D) Kar yağışının bu kış eskiye göre daha fazla olması beklenmektedir.
E) Hava tahmini yapılırken geçmiş yıllara ait verilerden de yararlanılmıştır.
2) Türkiye genelindeki ekstrem olayların istatistiklerine MGM sitesinde görmüştüm. Şimdi bulamıyorum. Bilen var mı?
3) Göztepe istasyonu neden İstanbul istasyonları içinde gösterilmiyor.
1, E evet. Ama soru çok kötü bence.
2’yi bilmiyorum.
3: Kim göstermiyor?
http://www.mgm.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=ISTANBUL#sfB
Burada ilçeler kısmında bulamadım.
Çünkü Göztepe ilçe değil. Kadıköy içinde bir semt.
ALES’te çıkan soru tam olarak nedir? “Verilen bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi doğrudur?” gibi.
soru o kadar sadece..
Soru yanlış o zaman 🙂
http://www.mgm.gov.tr/veridegerlendirme/il-ve-ilceler-istatistik.aspx#sfU
Bu sayfayı biliyorum başka bir yerde Türkiye genelinin ekstrem istatistikleri veriliyordu. Yani mesela Türkiye’de görülen en düşük sıcaklık , en fazla yağış gibi
Türkiye’de kiTürkiye’deki en düşük sıcaklık Van’da mı ölçülmüştü ?BirdeBir de Rize’de 19.03.1963’de -7 derece ölçülmüş. Kış aylarında bile öyle bir düşük sıcaklık yaşanmamış.Bir uzun vade tahmin haritası yayımladım üstelik, her yıl yapmadığım bir çalışma bu. Saatlerce sezonlar içindeki Asya ve Avrupa’daki kar örtüsü dağılımını yıldan yıla inceleyerek bir sonuç çıkararak yaptığım haritaya edilmedik laf bırakılmadı, emeğe saygı gösterilmedi.
Yok lejant yokmuş, aynen MGM gibiymiş, taraflıymış, çakalcaymış vs vs.
Hepinize kızgınım.Daha da yapmayacağım böyle birşey.
Haritaya bir özellik daha eklemek zorunda kaldım.0-4 arasında sayılar yerleştirdim haritaya:
0-1 arası %50-58 arasını,
1-2 arası %58-65 arasını
2-3 arası %65-79 arasını
3-4 arası da %79-83 arasını gösteriyor.
%83 ten fazla olasılık vermediğim için 4 değerinden fazla bir değer de yok haritada, aralıklarda neden olasılık değerlerinin belli bir düzene göre gitmediğini falan sormayın, canım öyle istedi.
Değerler hangi bölge üzerindeyse oraya ait bilgi verecek. Mesela Kayseri’de 4 var, Bu demek oluyor ki haritaya göre o civarlar %79-83 ihtimal normalden soğuk olacak. İstanbul’da 0.1 var, %50-58 normalden soğuk olabilir.
Bana da acımasızca soruyorlar ben kızıyor muyum? 🙂
Kızma be beyaz tilki. Takılıyorum ama yukarıdaki açıklamayı almak için de takılmak gerekiyor sana bazen. Emeğine saygısızlık etmek gibi bir niyetimiz yok hiçbirimizin. Alınma, zaten gülücük koymuştum yorumun sonuna. Seni seviyoruz.
http://www.weather.com/video/new-winter-weather-outlook-39695
Weather Channel ABD kış tahmini.
1 Şubat 2012, yerel saat ile 09:30..
EUMETSAT bu görüntü için şunu demiş;
“Cold air flowing south over the Black Sea picks up moisture, leading to heavy snowfall in Turkey.”
Not: Resmin üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz.
Kütleler ise Karadeniz’den bu şekilde geliyordu..
Çok çok güzel fotoğraf.
“Cold air flowing south over the Black Sea picks up moisture, leading to heavy snowfall in Turkey.”
Tercümesi nedir ? 😀
“Karadeniz üzerinden güneye akan soğuk hava nem kazanıyor, Türkiye’de yoğun kar yağışına yol açıyor.”
Sibirya’nın Güney Rusya’ya sarktığı zamanlarda Kafkasların kuzeyinde günün en yüksek sıcaklıkları dahi -10 civarındayken Kafkasların güneyinde kalan Gürcistan ve Azerbaycan’daki düzlüklerde sıcaklıklar 0’ın altına dahi her zaman düşmüyor, Bu durumdan bizim Doğu Karadeniz de az veya çok etkileniyor…Peki ya bu dağlar olmasaydı ne olurdu? Zemindeki çok soğuk hava bizim Anadolu Platosu’na kadar dayansaydı ve Anadolu daha yüksek olduğu için özellikle Kuzeydoğu Anadolu daha da mı soğuk olurdu yoksa Sibirya Yükseği ile gelen soğuklar genelde yüzeyden ilerlediğinden fazla etkilenmez miydi? Doğu Karadeniz kıyılarımız kışın sürekli çok yoğun kar aldığından “yaşanamaz” bir yer olarak mı görülürdü? Sanıyorum ki bu durumda esecek poyraz Orta-Doğu Karadeniz’de hem DEK yağışları hem de sıcaklık olarak çok değişik olurdu…
Doğu Karadeniz’i etkileyen iki farklı fön var. Biri Kafkas Dağları diğeri Kaçkar Dağları
Havadelisi ne der bilmiyorum ama ülkemiz batı rüzgarlarının etki kuşağında olduğu için Sibirya’dan soğuk gelse bile bu Doğu Karadeniz’e batıdan ulaşmakta. Bu yüzden Kafkas dağlarının Doğu Karadeniz’e direk bir ılımanlaştırıcı etkisi olacağını düşünmüyorum.
Düşüncem yanlış olabilir bilmiyorum bilen bilgilendirsin.
Hem de çok yanlış. Doğu Karadeniz, diğer Karadeniz kıyılarına göre neden daha ılık sanıyorsun? Kafkasların kuzeyden inen soğuğu engellemeleri yüzünden.
Aynen söylediğin gibi, Doğu Karadeniz çok daha soğuk ve karlı bir yer olurdu kışın. Gelip geçecek bir siklonun arkasından inecek soğuğun yaratacağı DEK yağışları bir de Doğu Karadeniz Dağları’nın kıyının hemen ardında başlamasının etkisiyle daha da güçlenirdi.
Öte yandan Kafkaslar olmasaydı, batıdan doğuya hareket eden sistemler şimdiki gibi yavaşlayıp hapsolmayabilirdi, böylece Doğu Karadeniz’deki yağış periyotları kısalabilirdi diye düşünüyorum. Ayrıca ortalama sıcaklık da düşeceğinden Doğu Karadeniz suları da Batı Karadeniz’dekiler kadar soğur, böylece öteki mevsimlerdeki DEY mekanizması biraz durulabilirdi.
Kuzeydoğu Anadolu’nun soğuğu şimdiki şartlarda bölgenin kışın bir yüksek basınç ve diverjans alanına dönüşmesinden kaynaklanan yerel bir soğuk, Kafkaslar ortadan kalksa hem Sibirya soğuğunun rahat girmesi hem bir de yerel şartlarla iyice zıvanadan çıkardı herhalde soğuklar…
El Nino senle daha önce de tartışmıştık, Kafkaslar’ın Doğu Karadeniz’e yaptığı etkiyi “fön” olarak sınıflamak bence doğru olmaz, doğrudan kuzeyden gelen soğuğa bariyer oluşturuyor bu dağlar ama fön daha yerel bir etki. Ayrıca Sibirya soğukları siklonların arkasından dolaşınca bir de en yakın karayolunu (Balkanlar) izleyince bize batıdan geliyormuş izlenimi yaratıyor ama doğrudan Batı Karadeniz’den poyrazla da iniyor. Bu yüzden Kafkaslar olmasa Sibirya soğukları ‘hart’ diye girerdi Rize’ye (Kırklareli’nin Karadeniz’e yakın ilçelerine daldığı gibi) bundan hiç şüphen olmasın. Sibirya soğukları etkinken batı rüzgarları da biraz durulur, bunu da unutma.
Keşke bir de ölçütün olsaydı. Tek başına renkler pek bir şey ifade etmiyor.
Niye etmesin canım 🙂
Renk vermediğim yerlerde normaller civarı bekliyorum. Kırmızılarda normalin üstü, mavilerde de normalin altı anomali bekliyorum ama olasılığı daha fazla gördüğüm yerlerin renklerini dümdüz taramak yerine daha da ilaveten koyuşlaştırdım. Normalin ne kadar altı ya da üstü olur diye sayısal değer vermek istemedim.
“Niye etmesin canım” cevabıyla bilimselliğin dibine vurup son cümlenle niyetini belli etmişsin zaten. Seni çakal seni 🙂
Skala yapmayı beceremiyorum işin doğrusu bu, ancak bu kadar yapabilirim.
Ya Santiago’nun basit haritasında tüm Türkiye dümdüz maviyle taralı onun haritasında skala yok, lejant yok, ona laf atan da yok. Benimki gibi ihtimale dayalı koyulaştırma da yok. Benimkinde de belli onunkinde de belli işte nerenin soğuk nerenin sıcak geçebileceği… Hep bu yorumlar politik, White Fox yaptı diye ve İstanbul’u belirgin şekilde mavi yapmadı diye… “antiwhitefoxizm” gene iş başında başı da Alkım bu zihniyetin.
Ama bakıyorum, kimsecikler ayrıntı sormaya kalkışmamış. Neden İç Anadolu’nun doğusunu iyice mavi yaptın diye sormaya gerek görmemiş. Amaç eleştirmek olsun.
Hepinizi kınıyorum, emeğe büsbütün saygısızlık bu.
Sen yeter ki iste, neler neler sorarız 🙂
1- Ege ve Güneydoğu Anadolu normallerin üzerindeyken İç Anadolu normallerin altında bir kış daha önce yaşamış mı?
2- Karadeniz normallerin altındayken Güneydoğu normallerin üzerinde hiç kalmış mı?
Evet, mesela 5 yıl öncesi – 2008 var. Bu senaryoya benzeyebilen…İç Anadolu’daki maviliğin esas nedeni uzun süreli yüksek basınç alanları ve onun oluşturabileceği düşük gece sıcaklıkları, sis şartları…Karadeniz ise direkt Karadeniz’deki su sıcaklıklarına dayandırıldı, ayrıca yüksek basınç senaryosunda Karadeniz’in de yine soğuk kalacağını düşünüyorum.
İç Anadolu’yu daha fazla soğuk göstermenin nedenini anlıyorum fakat genelde Karadeniz soğuk olduğunda Güneydoğu Anadolu da soğuk oluyor… Hatta Ege bile..
Bakınız 2008:

Kasım’da kar örtüsü dağılımlarını yeniden gözden geçirerek yeniden revize edebilirim.
Belki sonrasında bizim Ege’nin sıcaklığını da düşürürüm ama Yunanistan’ı pek düşürmem galiba…
Tahminci kaprisi de hiç çekilmiyor yahu 😀
Aynı MGM gibisin.
Tahmin kabataslak olarak iyi görünüyor, fakat lejant olmadan harita olmaz. Değerlendirmeye kafadan yüz üzerinden 10 puan kaybederek başlarsın.
Bizim hocalarımız daha da gaddardı gerçi 🙂
Bu kadar taraflı olunur White Fox.
Dostum sen de uzun vade işine girdin ya.. Artık ölsem de gam yemem. 🙂
Ben bu filmi daha önce izlemiştim..
Hazır fırsatı bulmuşken hemen sorayım. Üstadım 26 Ekim Pazar günü Ankara 19 Mayıs Stadı’nda saat 13.30’da Ankaragücü’müzün maçı var. Nasıl hava şartları bekleniyor? Nasıl giyinelim? Çankaya’dan Ulus’a giderken sıkıntı yaşar mıyım? Şimdiden teşekkür ederim.
🙂
Samet arkadaşın dediği gibi en azından Kasım’ın 10’una kadar model haritaları incelemeden durabilir miyim diye düşünüyorum. Boşuna vakit harcayacak hava olayı yok görünürde. 😦
Dünya üzerindeki Davis kişisel meteoroloji istasyonları listesine şu linkten ulaşabilirsiniz. http://www.davisnet.com/weather/cool/world.asp
Dünya haritası böyle değiştirilse, bir daha La Nina hali kolay kolay oluşabilir mi ?
Böylesine çılgın projeleri olan birisini tanıyorum. 🙂
Ben de Süveyş Kanalı’nın Doğu Akdeniz’deki hava olaylarına etkisini merak eder dururum senelerdir. Akdeniz’in ekolojisi üzerine etkileri zaten malum olan bu durumun bölgede iklimi nasıl etkilediğini de bir incelemeli sanırım.
Alçalıcı hava hareketlerinden dolayı etkisinin olduğunu düşünmüyorum.
F.S.M köprüsü üzerindeki meteoroloji istasyonu.
MGM’nin mi?
Mgm’nin kayıtlarında yok. Sanırım Akom’a ait bir istasyon ancak verilerini internette bulamadım bir türlü.
AKOM istasyonlarının son verileri genelde Trafik Kontrol Merkezi’nde aşağıda gösterilen rüzgar gülü işaretlerini tıklayınca ortaya çıkıyor. FSM’deki yeni bir istasyon olduğu için daha eklenmemiş olabilir, umarım en kısa sürede o da eklenir.

http://tkm.ibb.gov.tr/yolDurumu/YogunlukHaritasi.aspx
Verileri canlı görebilsek harika olur. Buradaki rüzgar hızı diğer istasyonlara fark atabilir.
Son günlerdeki şehirlerarası iklim atışmasına bir Zaytung haberiyle noktayı koymak istiyorum. Acaba bu haberi bizden biri mi yazdı? 🙂
http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=161219
Süpermiş, özellikle de İzmirli kısımlar 🙂
İtiraf ediyorum. Son birkaç gündür Santiago ile elimizde saz, aşıklar gibi karşılıklı atışmamızın nedeni Ozan Bey’dir. Ratingi nasıl arttırabiliriz diye bizi böylesine öne sürdü, tribünlere oynamamızı istedi. Hafta sonuna doğru da “sistem parselleme” kozunu kullanacakmışız. 🙂
O da sonuç vermezse son çare olarak AO – NAO endekslerine getireceğiz gündemi 🙂
Pişmanım. Kullanıldık. Bizi Hava Forum’a sürmekle tehdit etti. Üstelik entry başına 200 TL ödememiz henüz yapılmadı. 🙂
Mükemmel 😀
Geçen yediğim düzmece Japon modelinden sonra adresi kontrol ettim gerçek bir Zaytung haberi. Bizimle alakası yok yani. 🙂
O oldukça eski bir Zaytung haberi ve çoktan efsaneler arasında yerini almıştır. Her seferinde bir daha okur, gülerim.
Bu kış belirli bir dönem modelleri ve diyagramları incelemeyip, geceden yağan sürpriz karın keyfini yaşamayı ve ne kadar etki göstereceğini, ne kadar süreceğini bilmemeyi deneyeceğim.
Eski günlerdeki gibi.
Umarım dayanabilirim.
”Rize Kavron’da kar kalınlığı 70 cm
Rize’nin en yüksek yerleşim yeri olan Kavron Yaylası’nda kar kalınlığı yarım metreyi aştı.”
Biraz yağdı.
Haber abartılı mı yani? Yoksa “biz buna kar demeyiz” mi diyorsun? Daha açık ol lütfen.
Biraz araştırdım. Kavrun (Kavron) Yaylası 2.000 – 2.200 m yükseklikte yer alıyor. Çamlıhemşin’e bağlı ve Rize’nin en yüksek yerleşim bölgesini oluşturuyor. Yukarı Kavron ise 2.300 m yükseklikte. Yayla aslında binlerce yıl önce Kaçkar Dağı’ndan inen buzullarca şekillenen bir vadi. Kışın metrelerce kar olması olası görünüyor.
Haber doğru. Demek istediğim Kavron için önemsenecek bir miktar değil.
Haklısınız Antibiyotik, El Nino’nun da yöreyi bilen biri olarak bize anlatabileceği gibi burası buzullarla şekillenmiş bir yer, kışın metrelerce kar alıyor. Ben de dağcı arkadaşlarımdan ve buzulcu meslektaşlarımdan öğrenmiştim.
Ayrıca bu Temmuz ayında gidip bir gece çadır kampı yaptım Kavron’da, her yer su ve sis idi.
Şanslı olsaydınız kar yağışı görürdünüz 🙂
Merhaba değerli hava delileri sizleri sürekli takip eden biri olarak öncelikle hepinizi kutlarım.
İklim ile ilgili her şeye duyarlı biriyim ama en çok enverziyon olayı benim ilgimi çekmiştir açık ve bulutsuz çoğu gece enverziyon oluyor misal bu sabah 6.40 civarında 485 rakımlı Kızıltepe’de sıcaklık 7 derece iken 1085 rakımlı Mardin merkezde 14 derece idi.. Öğleden sonra saat 1 civarında ise Mardin 21 Kızıltepe ise 26 dereceye çıkmıştı. Her iki yerde de nem az ama Mardin tam dağın tepesinde Kızıltepe ise düz ovada. Benim merak ettiğim her alçak ya da düz yerde enverziyon olur mu?
Hoş geldiniz.
Meteorolojik şartlar müsaitse, rüzgar azsa, ışıma yoluyla soğuma varsa (bulutsuz gökyüzü) ya da sisten dolayı ısınma olamıyorsa evet her yerde olabilir…
Eyüp Bey şurada anlatıldığı gibi bloga üye olursanız çok seviniriz, G.Doğu Anadolu’dan sürekli bildiren kimsemiz yok 😦
Üye oldum bundan sonra Mardin’den bildiririm 🙂
Süper. Kızıltepe/Mardin yazarsanız daha iyi, herkes Kızıltepe’nin nerede olduğunu bilmeyebilir. Bir de 485’in yanına “m” lütfen 🙂 Tekrar hoş geldiniz.
Herhangi bir x şehrinin iklimini herhangi bir y şehrinin iklimiyle yarıştırmaya yönelik yorumlar -en azından bir süreliğine- yayımlanmayacaktır. Nesnel bilgi, yorum ve karşılaştırmalar her zaman paylaşılabilir. Bilginize.
Teşekkürler 🙂
Asıl ben daha çok teşekkür ederim. 🙂
Oylamada şaibe var.. Kim eksi vermiş kim artı vermiş göremiyoruz sanıyorsunuz tabii 🙂
Yukarıdaki mesajımın yayımlanmasından sonra girilmiş olan tüm “yarıştırma” yorumları silinmiştir.
Bilginize.
Her zaman demokrasi olmaz biraz da monarşi. 🙂
Yok. Bu “ileri” demokrasi. 🙂
1960-2012 yıllık ortalamaları:
Yozgat 589.4 mm
Çankırı 408 mm
Keçiören 407.8 mm
Kırşehir 384.4 mm
Eskişehir 374.5 mm
Kırıkkale 373.5 mm
Niğde 333.6 mm
Karaman 329.9 mm
Konya 324,3 mm
Yozgat neden çevresine göre daha fazla yağış alıyor olabilir ? Sırf çevre şehirlere göre (Sivas’ı saymazsak ki Sivas Merkez Yozgat’a bayağı uzak) ortalama 300 metre fazla olan rakımından dolayı mı ?
300 metrelik rakım fazlalığı yıllık yağışı 100-130 mm arttırıyor olabilir mi ?
Mesela deniz etkisi yağışlarının her 100 metrede 5 mm arttığı öğretide ileri sürülüyor. Mesela Şile’de 6 mm yağıyorsa Aydos’ta 37 mm yağması muhtemel kabul ediliyor.
Ben şahsen bunu overrunning hallerinde de mümkün görüyorum çünkü çok kez Bilkent’te hafif kar yağarken bize yaklaşık 200 metre daha alçakta olan ODTÜ’de çiselediğine ya da hiç yağmadığına şahit oldum.
Bilmeyenler için ilave edelim hemen, Odtü ve Bilkent yan yanadır.
Orta ve Doğu Anadolu’nun bitki örtüsüne bakacak olursanız, bu bölgelerimizde orman toplulukları genellikle çevresine göre yüksek alanlarda yoğunlaşma eğilimi içindedir. Bu bize, aynı zamanda “çevresine göre” görece yüksek yerlerin yağış açısından da daha şanslı olduğunu gösteriyor zaten.
Yani Çankaya’dan (Bilkent, Oran, Keklikpınarı, Dikmen vs) 150-300 metre daha alçak olan Keçiören, Sincan veya Batıkent’e göre neden daha fazla yağış alabildiğini açıklayabilir ve neden Bilkent’te yıllık yağışın Keçiören’den 80 ila 120 mm daha fazla olduğu varsayımını yapabiliriz o zaman. 🙂
Yozgat’ın bulunduğu yeri enine boyuna incelemek lazım. Belki Karadeniz nemine daha açık olduğu için olabilir. Sistem rotalarının daha çok üstünde kalıyor da olabilir.
Yozgat’ın kuzeyindeki ve Orta Karadeniz’in içerisinde bulunan Çorum’da yağış ortalaması 444.8 mm (iki kent arasında mesafe çok fazla Yozgat merkez oraya göre hayli güneyde) Amasya’da ise 462.2 mm – İlaveten Amasya ve Çorum deniz etkisi yağışlarından da doğrudan etkilenebilen şehirler tıpkı Bolu ve Karabük gibi ama Yozgat pek öyle de değil. İç Anadolu’nun ortasında bulunan bir kent olarak Karadeniz’e Ankara’dan çok daha uzak.
Akdenizli sistemlerde malum Güney Ege ve Antalya Körfezi üzerinden gelen nem kuzeyindeki Karadeniz Dağları’na toslayıp Ankara’ya güzel yağış bırakıyor. Benzer bir mekanizma İskenderun Körfezi üzerinden Yozgat’a mı çalışıyor acaba? Rota üzerinde bulunuyor olabilir.
Pek mümkün değil böyle bir şey. Çünkü İç Anadolu’ya o nemin batıdan girebilmesini sağlayan koridorlar var ama doğuda böyle bir koridor yok.
Ankara Akdenizli sistem yağışların hepsini batı yönlü almıyor. Üst seviye nem doğrudan güneyden gelerek Ankara’ya ulaşıyor. Aynı mekanizma genelde Karadeniz’den bize ulaşamıyor. Belki Karadeniz – Akdeniz sıcaklık farkı bunda etkendir.
Ama onlar Yozgat kadar yüksek değil. Sorunları o.
Yalnız orada şehirler sıralanmış fakat Ankara değil ‘Keçiören’ yazılmış, dikkat 😀
Dikkatinizi çekmek isterim, White Fox Keçiören’i “başkalaştırmak” için son derece disiplinli bir proje başlatmış. İlleri sıralarken Ankara yerine sonuçta bir ilçe olan Keçiören’i sokmuş araya.. Doğru da yapmış. Sonuçta orası da Bala, Haymana, Beypazarı gibi bir ilçe. 😉
Eskişehir’in, Yozgat’ın, Konya’nın da birçok ilçesi var ama listede yok mesela..
Öte yandan, bir şehrin iklimini konuşmak için ilçeleri baz almak mantıklı gerçekten.. Ama bu yapılacaksa da farazi konuşmak yerine aşağıdaki gibi bir çalışma ile olmasını yeğleriz..
http://commandouzz.wordpress.com/2012/10/22/istanbuldaki-11-adet-meteoroloji-istasyonunun-uzun-yillar-meteorolojik-ortalamasi-ve-bu-ortalamalarin-grafik-uzerinde-gosterimi/
Ankara’nın ilçelerinin uzun yıllar ortalaması yok ki elimde 😦 Bir tek Keçiören var. Onları nasıl bulacakmışım? 🙂 İstanbul gibi kayrılan bir yer değil ki Ankara.
Aşağıdakileri bulduysan onu daha rahat bulursun, sen yeter ki iste 😉
Onlar başka, ki artık öyle aldığım verileri yayımlatmıyorlar bana 😦 Mesela Dörtyol selinin radar görüntüleri de var bende ama dikkat edersen başlıkta öyle radar görüntüleri yok. 😦
Yayımlayabilmem için herkese açık bilgi olması gerekli – kısıtlıyım.
Edirne merkezde sorun yok değil mi ? Pek inanasım gelmedi ama yanındaki istasyonlar bunu destekliyor. 26 derece çok iyi.
Sabah 7 dereceye kadar düşen sıcaklık sebebiyle evden kalın kıyafetlerle çıktım. Öğleden sonra kademeli olarak t-shirt’e geçiş yaptım 🙂 DMİ verilerine göre Edirne 26.7 derece olmuş. Muratlı’da en yüksek 23.9 derece kaydettim. Aşağıda da Muratlı’nın dünkü sıcaklık eğrisi var:
Çayeli fırtına sonrası. Fırtına gece olduğu için çekim yapamadım ve izleyemedim 😦
http://www.youtube.com/watch?v=YK4R6IEPw3E
Fırtınanın olduğu gün Giresun’daydım. Akşama doğru sahildeki bazı kafelerin sandalyelerinin kırıldığını gördüm. Zaten Doğu Karadeniz’de 1 hafta boyunca meteorolojik anlamda gördüğüm tek şey bu dalgalar oldu 🙂
http://www.youtube.com/watch?v=dUja8PpuYck
Ayrıca son derece güzel bir coğrafyaya sahip olan Karadeniz’den bir kaç resim paylaşmak istiyorum.
Rize:

Trabzon:

Giresun:

Ordu:

Ordu meteoroloji:

🙂

Samsun:

Öyle deme. Biraz şans lazım. Şanslıysan 1 haftada çoğu meteorolojik olayı görebilirsin. Mesela 1 haftada Ankara’nın aldığı yağışı alabilirsin.
“Bu kış acaba nasıl geçecek” diyerek, kuşburnundan, ayvaya, arı kovanlarından Jamstec’e kadar her kriteri değerlendirdik. Artık tartışmalara son noktayı koyuyoruz. Her şeyi bilen(!) Gökçek asla yanılmış olamaz!!!! Tarihe not düşülsün, bugün 22 Ekim ve Ankara efsane kışa hazır. 🙂

(Fotoğrafı bugün çektim)
İlerleyen yıllarda o araçlardan bir tane alacağım yolu karayollarından önce açacağım 😀
Nayırr.. Nolamaazz. Biz karlar bozulmasın diye bu araçların ya mazot deposuna şeker atıyoruz, ya da egzoslarına patates tıkıyoruz. 🙂