Konuk yazar Dr. O. Cenk Demiroğlu, bir kitap olarak yayımladığı “İklim Değişimi ve Kayak Turizmi” başlıklı doktora tezini 2013 yılının sonunda tamamladı. Daha sonra Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Politikaları Merkezi‘nde çalıştı, halen Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi‘nde araştırmacıdır.
———————–
İklim değişikliği, her geçen sene olduğu gibi bu sezon da kış sporları faaliyetleri ve başta turizm olmak üzere ilgili sektörleri olumsuz etkilemeye devam ediyor. Ülkemizde, geçtiğimiz sezona kıyasla kar açısından çok daha bereketli bir hava yakalansa da, özellikle batı kesimlerde bol ancak geç gelen kar, koca bir Aralık ayının son derece boş geçmesine neden oldu. Üstelik bu duruma, Palandöken’deki bir istisna hariç, yapay karlama sistemlerine yeni yatırım yapan bazı merkezlerimiz de maruz kaldı. Zira yeterli yağış olmadığı gibi, bu sistemlerin kar yapmasını sağlayacak soğuklukta havalara da kavuşamadık.
Yurt dışındaki merkezlerde ise farklı senaryolar söz konusu. Alpler’de kış geç geldi, fakat büyük oranda yapay karlama sistemlerini hayata geçirmiş olan bu dev destinasyon, insan eliyle de olsa sezonunu zamanında açabildi. Kuzey Amerika’da ise durum enteresan. Pasifik kıyısındaki eyaletlerde kuraklık had safhada. Oregon ve Kaliforniya’da sekiz büyük kayak merkezi sezon ortasında kepenk kapatmış durumdayken, ABD’nin kuzeydoğusunda ve özellikle Göller Bölgesi çevresinde kutup girdabı fenomeninin tekrar kendini göstermesiyle göller üzerindeki buharlaşmanın karşılaşması sonucu, çok ciddi miktarlarda kar yağışı oluştu.
Peki iklim değişikliğinin kayak merkezlerine olumsuz etkilerini inceleyen onlarca bilimsel yayın ortadayken arada bir normalleri aşan kar yağışlarına rastlamak, olumsuz etki hakkındaki genel kanı ile çelişmez mi? Bence hayır. Hatta bu kar yağışlarındaki artışın da ana sorumlusunun ısınma olabileceğini gösteren önemli çalışmalar (1, 2) da mevcut. Bu takdirde kış turizmi sektörü ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinden korkmamalı mı? Ne de olsa bu eğilim, kar yağışlarında da bir artış sağlıyor ve kimi kayak merkezlerini bol kara gömebiliyor. Ancak kazın ayağı öyle değil. Çünkü çeşitli hesaplamalar, tek seferdeki kar yağışı miktarlarında artışlar öngörürken, toplam kar yağışında ve zamanlamasında bir daralma da tespit ediyor. Sezon öncesi ve sonrası yeterli kar örtüsünün olmaması, özellikle Batı dünyasında kış turizmi için popüler sayılan Noel ve Paskalya dönemlerine denk geldiğinde, işin finansal maliyeti çok daha fazla oluyor. Genelde sezon ortasında yağan bol kar ise, belki ilk başta taze toz kar meraklısı sporcuları dağlara çağırıyor, ancak beraberinde yol açma ve pist düzeltme maliyetleri ile çığ risklerini de getiriyor. Kaldı ki, ısınmaya bağlı bu kar yağışı fenomeninin ömrü pek de uzun olmayacak gibi. Muhtemelen 30-40 sene içerisinde birçok bölge bu maliyet ve risk getiren ancak yine kış sporlarına doğal zemin sağlayan yağışlara da hasret kalacak.
Bu ay Wired da suni kar teknolojilerinin gelistiginden(ekonomik olarak verimlilestiginden) ve yayginlastigindan bahsetti.
http://www.wired.com/2015/02/how-to-make-fake-snow/
Ben, Eurosport da kış sporlarını izlerken fark etmiştim, spiker kar olmadığından şikayet esiyedoedu. Geçen sene yi söylüyorum, bu sene ğek seyredemedim ama bu sene yağış bol her yerde galiba.
Almanya’da 1000 metre altı kayak merkezleri sezonu Ocak ortasında açabildi. Ne yazık ki küresel ısınma kayak merkezlerini de vurmaya başladı. Umarım bir mucize olur ve bu döngü kırılır biz de kışları olduğu gibi yaşarız.