İstanbul’un, İzmit’in, Adapazarı’nın çok eskiden beri ara ara depremlerle yıkılageldiğini ilk öğrendiğimde ortaokul son sınıf öğrencisiydim, İzmit’te oturuyorduk. İzmitliyiz, sıradan bir aileden ve çevreden geliyorum, dolayısıyla tanıdığım insanlar arasında konuya dair kayda değer bilgisi olan kimse yoktu. Okulda coğrafya dersinde muhtemelen biraz anlatılmıştır ama ben anımsamıyorum, Mercidabık Savaşı’nın tam tarihini veya “fâilâtün fâilün”leri ezberlerken depremin önemini tam olarak idrak edememişizdir diye düşünüyorum. O zamanlar (90’lı yılların ortaları) internetten öğrenmek gibi bir şey de söz konusu olamayacağı için, deprem denince ürperip herkesle birlikte “Allah korusun” demekten başka bir şey yapamıyorduk. ‘Tedbir almak’ gibi kavramlar hayatımızda, kültürümüzde, tabii ki, hiçbir şekilde yoktu. Birkaç yıl sonra, 1999 depremlerinin her ikisine de (İzmit-Düzce) neredeyse merkez üssünde yakalanacak olan babam, 1967 Adapazarı Depremi’ni ve daha ufak birçok depremi de canlı yaşamıştı; ama onun da bunlardan hatırladıkları “iyi salladı”dan, çıkardığı dersler “binadan seri şekilde çıkmak lazım”dan öteye gitmiyordu.
Deprem
5 Yanıt