Hem niye İstanbul diyagramı duruyor orada yalnızca? Sizi neo Osmanlılar sizi 🙂
Commandouz (Bayrampaşa-148 m)
Ahaha süper olmuş 😀 😀
Commandouz (Bayrampaşa-148 m)
İstanbul AHL istasyonuna göre;
Kasım’ın ilk haftasında uzun yıllar ortalamasının; maksimum sıcaklık +4.3, minimum sıcaklık +5.9, ortalama sıcaklık +5.1 derece üzerinde gerçekleşti.
Aynı dönemde yağış miktarı Florya istasyonunda 10.6 mm. olarak gerçekleşti. Florya istasyonunun Kasım ayı yağış ortalaması 82.0 mm.
Biraz diyagramlara baktım. Bir şey dikkatimi çekti. Ekim ve kasım aylarında hava sıcaklıkları diyagram uzun yıllar ortalamsına zıt gidiyor. Uzun yıllar ortalaması yükselirken sıcaklık düşüyor, düşerken yükseliyor. Bazı teknik nedenlerle diyagram paylaşamıyorum özür dilerim. Acaba Santiago ne der bu konuda? Garip bir kış mı yaşıyoruz?
Filipinleri vurmak uzere olan Haiyan tayfunu son 33 yilin en guclu firtinasi olarak tarihe gecmekte. Atlantik’te ise henuz bu kadar guclu bir kasirganin olculmedigi soyleniyor.
Ruzgar atak hizi karaya vurdugunda 260 km/saat’e kadar cikabilecek.
Karaya vurmadan önceki rüzgar hızı 195mph olarak ölçülmüş bu da 313 km/saat gibi bir sayı ediyor ki, bu sebeple bunun tarihteki en güçlü fırtına olduğu yukarıdaki kaynakta belirtilmiş (NPR oldukça güvenilirdir).
“The Washington Post’s Capital Weather Gang reported: “With estimated maximum sustained winds of 195 mph, it is thought to be the strongest storm to ever make landfall anywhere in the world in modern records.”
Şu an Filipinler’e doğru ilerliyor. En şiddetli seviye olan 5.Kategori ölçeğinde ve son ölçüme göre 300km/h hızında rüzgarı var. Bu Katrina Kasırgası’ndan daha şiddetli olduğunu gösteriyor. Uydu görüntüleri ;
Son görüntü…
Şimdilik bir haber yok. Yaklaşık 12 milyon kişinin etkileneceğini tahmin ediliyor. 7 metrelik dalgalar oluşturabileceği yazılmış. Bu şekilde devam ederse yüzyılın kasırgası olarak nitelendirilebilir. Bekleyelim görelim…
Doğu ABD için ilk büyük kar sistemi önümüzdeki Çarşamba’dan itibaren vuracak gibi. Bize de Salı günü hafif kar gözüküyor. Henüz erken, yaklaştıkça detayları ve modelleri paylaşacağım.
Ayın 14-15’inde havalar serinleyecek gibi ama ne yazık ki tatmin edici bir yağış gözükmüyor yakın dönemde.Ayrıca GFS ve CFS, 20 Kasım’dan sonra İskandinavya ve Batı Sibirya’da soğuma başlıyor.Bu durumda Sibirya Yükseği artık aktifleşmeye başlıyor diyebilir miyiz?
Benim sorum şu: Türkiye’de MGM tahminlerini yaparken MOS yöntemini uygulanıyor mu? Türkiye’de olmasa bile Avrupa’da kullanılıyor mu? Eğer kullanılıyorsa bu tahminlere ulaşabileceğimiz bir yer var mıdır?
Ben mesela kendi çapımda 1000-850 HPA kalınlık ve çeşitli seviyelerdeki nem oranlarını değişken (predictor) olarak kullanarak yer seviyesi için basit regresyon denklemleri oluşturmaya çalışıyorum. Çok eğlenceli oluyor 🙂
Commandouz (Bayrampaşa-148 m)
Bugün İstanbul’da yağan yağmurun semtlere göre miktarları.
Keşke hep böyle kapalı ve yağışlı havalar olsa, gerçi bu ayda olması gereken bu ama maalesef tekrar sıcak havalar geliyor, acaba bu tablo kışın değişir mi?
Ki Ozan Hoca’nın sert kışlar yazısını incelediğimizde İzmit için en soğuk uzun periyotun olduğu yıllara baktığımızda hep serin diyebileceğimiz yıllar geçirmişiz en önemli örneği 1993 inşallah o şekil bir yıl olmamasını diliyorum. Bir de şu uzun yıllar ortalaması yenilenmeli şu an baz alınan ortalamalar gerçeği yansıtmıyor..
Herkes ılık Kasım diyor ama bizim buralar ki Adıyaman’ın bahsediyorum geçen seneler bu zamanlara göre en soğuk Kasım bence gündüz 14-15 derecelerde gece yer yer 0 derece ve altı ama geçen senelere göre çok da kurak
İstanbul güney ilçelerine ise saat 08:00’e kadar 6-7 mm civarında yağmış, sistem toplamı 10 mm olacaktır herhalde.. Kasım’ın ilk yarısı da boş geçmemiş oldu böylece..
Ayrıca 2 gün sonrasını bile göremeyen GFS modeline de teessüf ediyorum..
Aynen! Hiç hesapta yokken (GFS’ye göre) Muğla kıyıları hatırı sayılır yağış aldı. Ülkenin batı kıyıları da az çok nasibini aldı. GFS akıllı olsun akıllı!! 😀
Delinin biri olarak kuyuya bir taş atmak istiyorum. Bursa malum, lodosta çılgın atan bir şehir. Lodosun kuvvetlenmesiyle birlikte bazen 15-20 derecelik sıcaklık artışları yaşanıyor. Ama bu yaşanan artışlar yoğunluk olarak sonbahar ve kış aylarına denk geliyor. Yazın hava 30 dereceyken, çıkabilecek bir lodos fırtınası, 45-50 derece gibi sıcaklıkları neden buldurmuyor? Öyle olmasını istediğim için sormuyorum, sebebini bulamadım.
Şöyle bir gözlemim var bizim burda hava sıcaklığı 44-45 dereceye çıktığında nem oranı çok düşük oluyor % 5 civarı hatta daha düşük değerler de olabilir ki % 1’e kadar düştüğü de görüldüğüne göre nem etkilidir dedim ama tabi sizin dediğiniz gibi üstadlar daha iyi bilir.
Santiago’nun işaret ettiği Bursa’nın sıcaklık rekoru 43.8 derece 13 Temmuz 2000’de ölçüldü.
Havanın o gün bu kadar sıcak olmasının sebebi, hem hava kütlesinin Afrika kökenli kaynağında kuru bir hava kütlesi olması hem de güneyli rüzgarlarla geldiği için güneyinde yükselti olan Bursa gibi yerlere inerken fönden dolayı daha da kuruyarak sıcaklığın iyice artmasına neden olması. İstanbul/Şile’nin rekoru da aynı gün: 45 derece.
1) Kuru havayı ısıtıp soğutmak çok daha kolaydır.
2) Hava kütlesi tırmanırken soğuyacağı için içindeki nem yoğuşur, böylece mutlak nemi azalır.
3) Bu mutlak nemi azalan hava dağın öteki tarafından aşağı inerken daha kuru olacağı için inerkenki ısınmanın hızı çıkarkenki soğumadan fazla olur (fön etkisi).
Yani Bursalı Deli’nin söylediği şey aslında yazın da olur. Ama nadiren olur, çünkü yazın rüzgarı güneyden estirecek alçak basınç alanları Akdeniz Havzası’na inemeyip çok daha kuzeyli bir güzergah izlerler (13 Temmuz 2000’e bakın, hemen batımızda alçak basınç var, nadir bir olay yaz için). Yazın bizi etkileyen alçak muson (Basra) alçağı olduğu için rüzgar Türkiye’de yazın büyük oranda kuzeyden eser.
Oğuz’un (Commandouz) yardımıyla bir süredir sadece yazılı olarak sürdürdüğüm günlük ve haftalık tahminleri görsel hale getirdim. Artık harita üzerinde paylaşımlar yapıyorum. Ama yerel tahmin, genel tahmin gibi değil, sürekli hatalar yapıyorum şu sıralar, özellikle de sıcaklıkları tutturma konusunda. Zamanla geliştireceğimi umuyorum. Yine de çok eğlenceli… Merakla, hevesle kışı ve kışın bol hareketli günlerini bekliyorum 🙂
GFS’li ECMWF’li modellere takılıyorsunuz, bu konuyla ilgili bir düzenleme yapacağız yakında.. Wetterzentrale’ye giriş kimlikle olacak, hangi modele baktığınız adminler tarafından kontrol edilecek..
lalaker1 (Safranbolu/Karabük, 490 m)
Modellere bakarsan 2-3 gün öncede deli dolu geçecek gibi gözüküyordu 🙂
Lodos sıcaklıkları hızla tırmandırmaya başladı. Marmara’da, Bursa, Sakarya gibi fön etkisine açık merkezler 25 derecelerde…
Şefik (Güzelçamlı/Kuşadası 30m)
Bu sabah kalkar kalkmaz şok oldum,hava yağmurluydu.Ne kadar da çok özlemişim bu havayı.Bugün yağmur yağacağını hiç düşünmemiştim.Arada sırada sağanaklar devam ediyor,güzel yağıyor.
GFS günlük ve ECMWF haftalık çalıştırmalarından üretilen AO ve NAO endekslerine göre; Kasım ayının ortalarından itibaren mevcut basınç örüntüsünün değişeceğini, daha hareketli bir döneme giriş yapacağımızı söyleyebiliriz.
Bu kanıya ise modellerin yaklaşık bir haftadır aynı tarihteki ısrarı üzerinden varabiliriz..
Epeydir modellerle ilgilenmiyordum, ilgilenecek bir tarafı da yok hani. Akdeniz kuşağındayız keza Kasım ayının da başındayız. Ne bekleyebiliriz ki 🙂
Sormak istediğim bir iki soru var : Kış ya da yaz önemli değil, basınç yerleşimlerinin kronikleşmesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi ? Bununla ilgili yapılan bir çalışma var mı ? Yani hem siklon ya da antisiklonların sürekliliği hem de hareket yönü kronik bir durum olabilir mi ? (Akdeniz çukuruna oturan – Orta Avrupa boyunca kuzeye doğru uzanan ya da İber Yarımadası- Britanya boyunca uzanan Azor mesela. Orta Avrupa’ ya ya da farklı yönlere yönelen Sibirya için de düşünebiliriz. )
Bu sorum ise Ozan Hocam’ a : Aynı denizin farklı kıyılarında görülen farklı deniz suyu sıcaklıkları termodinamik denge kavramına aykırı değil midir ? Tamam deniz suyu bir karışımdır saf madde değildir ancak, nerede ısı alışverişi hani ısıl denge? Evet biliyorum dünya üzerindeki tüm denizler boğazlarla birbirine bağlantılı ve belki de sorum çok saçma olabilir ama küçük bir açıklama rica ediyorum.
Deneyimli hava delilerinden vermeleri muhtemel cevaplar için şimdiden teşekkür ederim.
Denizlerde dünyanın dönüşünden/sürekli rüzgarlardan kaynaklı akıntılar var, bu denizin düşey yönde karışmasına da yol açıyor; yani deniz sadece yüzeyden oluşmuyor. Dengeyi üç boyutlu düşünün. Ve sürekli hareket edip ısı alışverişine maruz kalan bir ortamın ısıl dengeye gelmesinin zorluğunu düşünün. Örneğin rüzgar bir kıyıdan açığa doğru esiyorsa o kıyıda dipten yüzeye doğru soğuk su çıkar…
Basınç yerleşimleri kronikleşebilir. Buna ısrar (persistence) diyoruz. Özellikle AO NAO gibi ana örüntülerde ısrar sık rastlanan bir şeydir, bu da basınç yerleşimlerine yansır: http://www.cpc.ncep.noaa.gov/data/teledoc/nao.shtml
Hocam, yalan da olsa (ki olmayabilir) 192’deki çıktıda bile bir hareket görmek beni oldukça heyecanlandırdı. Yani durgun hava gördük de bu kadarı da fazla geldi, ne dersiniz?
Muratlı’da 2011 Kasım ayında ilk yağmur damlası ayın 12’sinde düşmüş. 5 gün boyunca hava kapalı ve hafif yağmurlu geçmiş. Ancak 5 gündeki toplam yağış sadece 9.6 mm.. Bu aynı zamanda kasım ayının son yağışı olmuş, kasım ayı toplamda 10 mm’in altında yağış ile kapanmış (uzun yıllar kasım ayı ortalaması 60-70 mm arası). Aralık ayının 7’sine kadar yine sisli, puslu, durgun günler geçirmiş Muratlı ahalisi.
Kar Başladı!
Aldığımız malumata göre Baş Köy Köprüsünden ( burada ne denmek istenmiş anlayamadım belkide yanlış çevirdim) Eskişehir’e kadar olan mıntıkada mühim bir kar fırtınası hükümferma olmaktadır.
Şaka maka, geceleri isteğe bağlı olarak İstanbul’da kasım ortasına kadar da kaloriferleri yakmayacağız. Bu durum bile sonbaharın nasıl geçtiğini gösteriyor.. Kasımın ikinci yarısı da muamma.. Aralık ayına kadar yanmadığı sonbaharı ben hatırlamıyorum.. Sonbaharın son ayı kasım biraz daha kışa yönelik geçmesi gerekirdi diye düşünüyorum.. Tabii altını çiziyorum; bu durum önümüzdeki kışın nasıl geçeceğine dair çok da fikir vermese de olumlu düşünelim belkide sert kışın ayak sesleridir amin 🙂
Anadolu leoparı(Anadolu veya İran parsı da denir)…Nesli tükendiği sanılıyordu yıllardır görülmeyince,bir tane varmış meğersem o da öldürüldü…Doğu Karadeniz ve Akdeniz’in gür ormanlarında belki olabilir diye araştırmalar yürütülüyormuş
Hazar kaplanı, anadolu parsı, vaşak, akdeniz foku…Ben de ilk duyduğumda şaka gibi gelmişti ama 50 yıl önce bu topraklarda yaşayan canlılarmış bunlar, neyse ki vaşağın Karadeniz, Doğu Anadolu ve nüfusun seyrek olduğu bir kaç yerde daha yaşadığı kanıtlandı..Daha da eskiye gidersek aslanların ve fillerin Yunanistan-Ortadoğu-Anadolu- Kafkasya civarlarında yaşadığına dair belgeler var, ayrıca bir Fransız seyahatçinin eserinde yunusların Boğaz’da yüzlerce bireylik sürüler oluşturduğu yazar…Hiç değişmeyeceğiz hırslarımız uğruna dünyamıza inanılmaz zararlar veriyoruz…Araştırmak isteyene Anadolu’da vurulan son kaplan ve pars ile ilgili çok güzel belgeler var internette bir de Karadeniz’de yapılan yunus katliamları
Kimsenin eleştirmeye hakkı yok o çoban zevkine öldürmedi leoparı. Sen güvenli evinde oturup çayını içerek ekrana bakarken o çoban orada hayat mücadelisi veriyordu…! En sevmediğim şey şehirlerde yaşayıp doğaya zarar verip birde doğa sevdalığı yapılması.
Bu kadar emin konuştuğuna göre çobanı da Burak’ı da çok yakından tanıyorsun herhalde. Burak’ı doğaya zarar vermek ve samimiyetsizlikle suçluyorsun, çobanın söylediklerinin de hepsine körü körüne inanıyorsun. Belki adam cahil, belki zevkine öldürdü ama kameralar önünde yalan söylüyor? Nerden biliyorsun? Yanında mıydın saldırıya uğradığında?
Adam saldırıya uğrayıp mecbur kaldığı için öldürdüyse gerçekten, bunda hiç tuhaf bir şey yok. Tabii ki onun canı da leoparınki kadar önemli. Bir hayat mücadelesi vardır ve güçlü olan kazanır bu durumda. Ama adam yalan söylüyorsa ve sırf sükse yapmak için peşine düşüp hayvanı öldürdüyse, o zaman çok kötü işte. Açıkçası onun boyutlarındaki, küçük bir vahşi hayvanın tek başınayken durduk yere insanlara ilişeceğini düşünmüyorum ben. Ama yanılıyor da olabilirim.
Leoparın küçük göründüğüne bakmayın, erkeklerin ağırlıkları yetişkin bir insanla aynıdır. Ayrıca Hindistan’da en çok insan öldüren yırtıcı türüdür, sinsi bir hayvan olduğundan kaplanlardan kat kat fazla insan avlar. Yani çobana saldırması bana olası geliyor.
Ama tabii burası Türkiye, durduk yerde de öldürülmüş olabilir. Haberi okuyunca çok üzüldüm hem de sevindim. Yıllardır Muğla-Antalya tarafında aranıyordu, sürpriz bir yerde ortaya çıkmış. Aslında o bölgenin derhal koruma altına alınması gerekir ama tabii zor, karışık yerler.
Ben leoparın insanlara saldırması için hiçbir nedeni olmadığını düşünenlerdenim. Sebeplerim de şöyle; Hayvan insanlara değil sürüye geldi. Muhtemelen de sürünün içinden bir keçi veya koyunu yakaladı. Çobanlar durumu farketti ve hayvanı ondan kurtarmak istediler. Leopar, rakip gördüğü bu iki insana sadece bu benim avım benden uzak durun demek için göstermelik bir saldırı düzenledi. İnsanlar korkup ateş açarak onu öldürdüler. Daha sonra da, bir para veya hapis cezası yememek için kendi hikayelerini yazdılar.
Meşru müdafaa denilse de yine cezalandırılmaları gerekli çünkü, direkt kafasına ateş etmişler. Yani öldürmek için ateş etmişler, en azından arka bacağına, ya da öldürmeyecek bir yere ateş edip yetkililere haber verebilirlerdi. Meşru müdafaa halinde de yine orantılı kuvvet kullanmak gerekir, bunun da sınırı saldırıyı defedecek kadar olanıdır. Sınırı fazlasıyla aşmışlar. Cumhuriyet savcısı ofisinde mandalina yemekle meşgul galiba.
O civarları bilemiyorum ama bir aralar merak edip araştırmıştım özellikle Tunceli’de çok yoğun devam ediyormuş bu araştırmalar ve en iyi sonuçlar da oradan geliyormuş zaten… Eğer bunu saymazsak son kaplanın 1970’de Uludere’de, son leoparın da 1974’te Ankara’da vurulduğu göz önüne alındığında hala bir umut olmalı, en son Ankara görülüyor 39 yıl sonra tekrar Diyarbakır’da ortaya çıkıyor ve sadece 2 yaşındaymış, kardeşleri, anne babası, akrabaları hala hayattadır umarım.Belki bir gün kaplanımız da bi yerlerde yeniden çıkar ortaya
Leopar direkt olarak o adama saldırmadı.
1) Leoparlar çekingen ve ihtiyatlı hayvanlardır. Sen ona zarar vermezsen o da sana zarar vermez.
2) Koyun sürüsü dururken insana saldırmaz.
3) Avlarının direkt boğazına saldırırlar ve çok kısa sürede öldürürler. Bu adam sırtına ve kollarına bir kaç güçsüz pençe darbesi almış ve sırtından ısırılmış. Bu da hayvanın yaralandıktan sonra adama saldırdığının en büyük kanıtlarından birisi. Muhtemelen hayvan yaralandıktan sonra adamlara saldırdı. Yaralı olduğu için güçlü pençe darbelerinde bulunamadı ve boğazına saldıramadı. O sırada da yanındaki diğer adam fırsat bulup hayvanı vurdu. Türkiye’de pars vurma cezası 50.000 TL’dir. Koruma altındaki hayvanı vurma cezası 291 TL’dir. Avlanmak suretiyle, bir canlı türünün yok olması ya da ekolojik dengenin bozulması tehlikesine neden olunması halinde 2 yıldan beş yıla kadar hapis cezası vardır. Eğer avlanma belgesi yoksa, yasak alanda avlandılarsa bu ceza daha da artacaktır. Adamlar ne kadar haklı olsalar da gerekli cezalar verilmelidir.
Leoparın o kadar koyun varken çobana saldırması hikayesi de ilginç, daha da ilginç olanı leopar diğer kediler gibi neden boğazından hedef almamış! Adamın yarasından DNA örnekleri alıp gerçekten leopar mı saldırmış anlamak lazımdı. Leoparı öldürdükten sonra “ceza almamak için” kendine yaralaması da mümkün sonuçta. O kadar ceza davasında belirtileri değiştirmek adına kendini yaralayanlar, kendini mağdur gösterenler dolu var.
Maalesef büyük ihtimalle yalan söylüyorlar. Peşine düşmüş avlamış olabilirler. Sıkışmadıkça insana saldırabilecek bir hayvan değil zavallı. Hikayeleri doğru bile olsa cezalandırılmaları lazım.
Çok üzücü.. Demek ki hala ıssız yerlerde yaşamayı sürdüren bir kaç tane var. Bari onlara sahip çıkılsa.
Ayrıca vurulma nedenini de iyice araştırmak lazım, leopar gerçekten saldırdı mı yoksa nesli tükenen bir hayvan öldürüldüğü için böyle bir senaryo mu uyduruldu..
Ne kadar yırtıcı bir türüz. Omnivor, yani hem otçul hem etçil bir tür olarak besin zincirinin en üst noktasında bulunduğumuz yetmezmiş gibi, aynı zamanda varlığımız doğrudan veya dolaylı olarak çevremizdeki yaşama büyük zarar veriyor. Sürüsüne saldıran, geçim kaynağına zarar veren bir kurdu öldüren yetiştirici doğal olarak suçlanmıyor. Ancak sınırsız şekilde yayılan türümüz diğer canlılara yaşam hakkı ve alanı tanımıyor. Sonuçta biz de doğal seçilim ile bu sınırsız güce kavuştuğumuzdan felsefi olarak çık çıkabilirsen bu işin içinden.
Biz meteor ile değil, buzul çağı ile yeryüzünden silinmeyi tercih ederiz. Ama meteor nükleer kışı başlatacaksa o da sorun değil. Atın ölümü arpadan olsun. 🙂
Benim de hayalim o Antibiyotik abi, keşke o kadar uzun yaşasak, öleceğime sadece hakiki bir buzul çağını göremeyeceğim için üzülüyorum 🙂
Commandouz (Bayrampaşa-148 m)
2 gün önce aslında tarihi bir gün yaşadık. Ülkemizde en son 1974’te görüntülenen leopar tekrar görüldü ancak kendisine saldırdığını söyleyen kişiler tarafından vuruldu.
Yapılan araştırmalarda ölen leoparın daha önce de ayağından vurulduğu anlaşılmış. Benim bu hikayeye inanasım gelmiyor. Bir kere leopar durduk yere insana saldırsaydı o insan o kadar sıyrıklarla oradan kurtulamazdı. Aklıma en mantıklı gelen leoparın yani parsın sıkıştırılması sonucu kendine kaçış yeri bulmak için çabalarken o kişiye doğru yaklaşması ve o an arkadaşı tarafından vurulması.
Ülkemizde nesli tükenmekte olan birkaç hayvan var, vaşak, karakulak, çizgili sırtlan ve hala yaşadığına inanılan Anadolu parsı gibi. Bu hayvanlar, özellikle Anadolu parsı bizim milli değerlerimizdendir. Umarım bu hayvanlar hakkında son günlerde yaşanan olaylardan sonra yeteri kadar bilinçlenmişizdir..
Belki mevsimi değil ama her sene yaza girerken, İstanbul’da hangi plajda denize girilebilir? Tartışması çıkar ve bu testleri kim yapar diye merak ederdim. Merak edenler aşağıdaki linkten ulaşabilir. http://bbskbs.istanbulsaglik.gov.tr/denizsuyuanaliz/
Commandouz (Bayrampaşa-148 m)
Avrupa’daki 12 şehrin iklim ortalamalarını derledim, ilginç bilgiler var. Tıklayın 🙂
Küçük bir düzeltme; “Berlin’de Akdeniz ikliminin aksine kış yağışlarında artış dikkati çekiyor.”, yerine “…kış yağışlarında azalış” demeliydin, sanırım. Bir de, şehirler arası rekabete hafif dokundurma olmuş:) ama gayet nesnel bir çalışma. Eline sağlık.
Commandouz (Bayrampaşa-148 m)
Aslında “yaz yağışlarında artış dikkati çekiyor” diyecektim, sağol uyardığın için.
Dokundurma yapmamaya çalıştım. Zaten her şey açık ve net görülüyor 🙂
çihiro (Karatay/KONYA, 1016 m)
Dikkatimi en çok çeken şey, Avrupa’daki merkezlerin en yağışlı mevsimin yaz olması.
Avrupa ve Türkiye’nin iklimi arasındaki en büyük fark yazın ortaya çıkıyor. Türkiye’nin büyük bir kısmı için yaz sürekli güneş ve 30 derece üzeri sıcaklıklar demek. Avrupa’da ise(Akdeniz ülkeleri hariç) yazın dahi 3-4 gün den fazla art arda güneşli gün görmek olağan dışı sayılıyor ve günün en yüksek sıcaklıkları 20-25 derece aralığında seyrediyor. Yoksa Avrupa’da tüm kış her gün kar /tipi yok. Kış yağışları genelde zayıf, bizim çisenti şeklinde tabir ettiğimiz şekilde oluyor, bu nedenle de yıllık yağış miktarları genelde hep 1000 mm’ nin altında.
2 Hafta önce kasım ortasına kadar havalar durgun
geçicekgeçecek demiştim, eksi verenlerehatırlatıcamhatırlatacağım demiştim buyurun 😀Karabük ne olur üstadım?
😦 niye öyle dedin.
Üstat oldun artık, sen bize Fındıkzade nasıl olacak diye sorarken şimdi biz sana soruyoruz 🙂
Estağfurullah, ben şaka yapıyorum, beni az çok tanımışsınızdır. 😀
Son günlerde modellere bakınca hava delileri işte böyle deliriyor 😀
Amatör işi oldu, idare edin 🙂
Yok yok, oldukça iyi olmuş, iyi güldüm. 🙂 Monitöre açtığı delik ve dumanlar ayrı bir komedi. 😀
Birkaç günlüğüne modellere bakmayalım. Totem yapalım kimse de birşey yazmasın. Hatta sağ sütundan kaldıralım diyagramı. sürpriz olsun 🙂
Hem niye İstanbul diyagramı duruyor orada yalnızca? Sizi neo Osmanlılar sizi 🙂
Ahaha süper olmuş 😀 😀
İstanbul AHL istasyonuna göre;
Kasım’ın ilk haftasında uzun yıllar ortalamasının; maksimum sıcaklık +4.3, minimum sıcaklık +5.9, ortalama sıcaklık +5.1 derece üzerinde gerçekleşti.
Aynı dönemde yağış miktarı Florya istasyonunda 10.6 mm. olarak gerçekleşti. Florya istasyonunun Kasım ayı yağış ortalaması 82.0 mm.
Biraz diyagramlara baktım. Bir şey dikkatimi çekti. Ekim ve kasım aylarında hava sıcaklıkları diyagram uzun yıllar ortalamsına zıt gidiyor. Uzun yıllar ortalaması yükselirken sıcaklık düşüyor, düşerken yükseliyor. Bazı teknik nedenlerle diyagram paylaşamıyorum özür dilerim. Acaba Santiago ne der bu konuda? Garip bir kış mı yaşıyoruz?
Sanmam, geçmiş kışlarda da oluyordu aynı durumdan.
Gerçi Ekim başındaki sistem uzun yıllar ortalaması ile uyumlu duruyormuş..
Filipinleri vurmak uzere olan Haiyan tayfunu son 33 yilin en guclu firtinasi olarak tarihe gecmekte. Atlantik’te ise henuz bu kadar guclu bir kasirganin olculmedigi soyleniyor.
Ruzgar atak hizi karaya vurdugunda 260 km/saat’e kadar cikabilecek.
http://www.weather.com/news/weather-hurricanes/typhoon-haiyan-philippines-20131107
http://www.accuweather.com/en/weather-news/super-typhoon-haiyan-a-serious/19561621
KATRINA vs HAIYAN:

Kategori 6 varsa o da budur.
http://www.npr.org/blogs/thetwo-way/2013/11/07/243736249/super-typhoon-haiyan-bears-down-on-philippines-years-most-powerful-storm?utm_content=socialflow&utm_campaign=nprfacebook&utm_source=npr&utm_medium=facebook
Karaya vurmadan önceki rüzgar hızı 195mph olarak ölçülmüş bu da 313 km/saat gibi bir sayı ediyor ki, bu sebeple bunun tarihteki en güçlü fırtına olduğu yukarıdaki kaynakta belirtilmiş (NPR oldukça güvenilirdir).
(Dünyada ölçülmü yapılmış en hızlı rüzgar 408 km/saat http://en.wikipedia.org/wiki/Wind_speed#Highest_speed)
“The Washington Post’s Capital Weather Gang reported: “With estimated maximum sustained winds of 195 mph, it is thought to be the strongest storm to ever make landfall anywhere in the world in modern records.”
Benim de öğrendiğim kadarıyla ;
Şu an Filipinler’e doğru ilerliyor. En şiddetli seviye olan 5.Kategori ölçeğinde ve son ölçüme göre 300km/h hızında rüzgarı var. Bu Katrina Kasırgası’ndan daha şiddetli olduğunu gösteriyor. Uydu görüntüleri ;
Son görüntü…

Şimdilik bir haber yok. Yaklaşık 12 milyon kişinin etkileneceğini tahmin ediliyor. 7 metrelik dalgalar oluşturabileceği yazılmış. Bu şekilde devam ederse yüzyılın kasırgası olarak nitelendirilebilir. Bekleyelim görelim…
Filipinler’den geçmedi mi hala? Ben TSİ ile bu sabaha karşı geçti diye biliyorum..
Evet zaten Berat’ın animasyonlarında Filipinler üzerinde gözüküyor.
Sanırım ölçümü yapılmış en büyük tropikal siklon olduğu kesinleşti:
Onur’a sizi bilgilendirdiği için teşekkür ederim…
Doğu ABD için ilk büyük kar sistemi önümüzdeki Çarşamba’dan itibaren vuracak gibi. Bize de Salı günü hafif kar gözüküyor. Henüz erken, yaklaştıkça detayları ve modelleri paylaşacağım.
welbane hocam sen ne diyorsun?
Buraya bile yağmur yağdı, inanamadım yahu. Gök gürledi, şimşek çaktı biraz uzaklarda. Doymasam da tadını aldım biraz. 🙂
Son GFS ve – veya ECMWF çıktılarını paylaşacak olanlardan ricam lütfen paylaşım esnasında “+18” ibaresi koysunlar.. O derece vahim.. 😦
Ayın 14-15’inde havalar serinleyecek gibi ama ne yazık ki tatmin edici bir yağış gözükmüyor yakın dönemde.Ayrıca GFS ve CFS, 20 Kasım’dan sonra İskandinavya ve Batı Sibirya’da soğuma başlıyor.Bu durumda Sibirya Yükseği artık aktifleşmeye başlıyor diyebilir miyiz?
Modelleri ben çiziyorum ya.. Eksileyin. 🙂
ABD’deki tahminler hep MOS yöntemi kullanılarak yapılıyor. MOS’u (Model Output Statistics) çok kısa ve kabaca, çeşitli meteorolojik parametreleri (sıcaklık, rüzgar, vb.) tahmin etmek için modellerin geçmişteki çıktılarıyla gerçekleşen değerler arasında doğrusal bir ilişki kurma yöntemi olarak tanımlayabiliriz. MOS ile ilgili bilgi almak isteyenler şuralara göz gezdirebilir. http://en.wikipedia.org/wiki/Model_output_statistics, http://www.theweatherprediction.com/habyhints2/431/, http://www.met.tamu.edu/class/metr452/models/2001/output.html
Benim sorum şu: Türkiye’de MGM tahminlerini yaparken MOS yöntemini uygulanıyor mu? Türkiye’de olmasa bile Avrupa’da kullanılıyor mu? Eğer kullanılıyorsa bu tahminlere ulaşabileceğimiz bir yer var mıdır?
Ben mesela kendi çapımda 1000-850 HPA kalınlık ve çeşitli seviyelerdeki nem oranlarını değişken (predictor) olarak kullanarak yer seviyesi için basit regresyon denklemleri oluşturmaya çalışıyorum. Çok eğlenceli oluyor 🙂
Bugün İstanbul’da yağan yağmurun semtlere göre miktarları.

Radar animasyonu.

Radar animasyonu.
Güneş tutulmasının uydudan görünümü.
Super Typhoon Haiyan
Ayın 10 undan sonra modeller daha net olur.
Bir hışımla geldi geçti peh peh peh…
Şu enka kamerasının sağındaki evlerde olmayı çok isterdim, süper manzarası var, bulutları takip etmek için güzel bir yer. 😀
http://t.co/LX3bVXUnTF bıktım 😉 bu ABD’nin normallerin çok altında sıcaklarından ”Doktor sana diyorum diğer herkes siz anlayın..” 😉
Keşke hep böyle kapalı ve yağışlı havalar olsa, gerçi bu ayda olması gereken bu ama maalesef tekrar sıcak havalar geliyor, acaba bu tablo kışın değişir mi?
Genel öngörü bu kışın geçen yıla göre daha soğuk fakat az yağışlı geçeceği yönünde.
Kanaatimce en berbat kombinasyon sıralamasında “sıcak ve kurak”tan sonra 2. sırada.
Öyle evet.
Ayrıca soğuk olması karlı olacağı anlamına da gelmiyor.. Sürekli 5-6 derecelerde giden bir kış, sıcak olmasından da kötüdür bence..
Aynen öyle. Yağışla soğuk çakışmadıktan sonra o soğuğun bize hiçbir getirisi olmaz.
Ki Ozan Hoca’nın sert kışlar yazısını incelediğimizde İzmit için en soğuk uzun periyotun olduğu yıllara baktığımızda hep serin diyebileceğimiz yıllar geçirmişiz en önemli örneği 1993 inşallah o şekil bir yıl olmamasını diliyorum. Bir de şu uzun yıllar ortalaması yenilenmeli şu an baz alınan ortalamalar gerçeği yansıtmıyor..
Kar yağması bir yana ama bu yağmursuzluk berbat bir şey, Bursa Doğancı Barajı %32 doluluk oranında.
Soğuk ve kurak, 2007 tekrarlanmaz umarım 😀
Sanmıyorum, öylesi de kolay kolay gelmez..
sen böyle dediysen tersi olur (:
Sıcaklar kötü geliyor.
Umudumuzu yitirmeyelim.. Bize her yol Paris..
Herkes ılık Kasım diyor ama bizim buralar ki Adıyaman’ın bahsediyorum geçen seneler bu zamanlara göre en soğuk Kasım bence gündüz 14-15 derecelerde gece yer yer 0 derece ve altı ama geçen senelere göre çok da kurak
Kasım faciası..
Manavgat 103 mm, Datça 94 mm yağış almış..
İstanbul güney ilçelerine ise saat 08:00’e kadar 6-7 mm civarında yağmış, sistem toplamı 10 mm olacaktır herhalde.. Kasım’ın ilk yarısı da boş geçmemiş oldu böylece..
Ayrıca 2 gün sonrasını bile göremeyen GFS modeline de teessüf ediyorum..
Aynen! Hiç hesapta yokken (GFS’ye göre) Muğla kıyıları hatırı sayılır yağış aldı. Ülkenin batı kıyıları da az çok nasibini aldı. GFS akıllı olsun akıllı!! 😀
Delinin biri olarak kuyuya bir taş atmak istiyorum. Bursa malum, lodosta çılgın atan bir şehir. Lodosun kuvvetlenmesiyle birlikte bazen 15-20 derecelik sıcaklık artışları yaşanıyor. Ama bu yaşanan artışlar yoğunluk olarak sonbahar ve kış aylarına denk geliyor. Yazın hava 30 dereceyken, çıkabilecek bir lodos fırtınası, 45-50 derece gibi sıcaklıkları neden buldurmuyor? Öyle olmasını istediğim için sormuyorum, sebebini bulamadım.
İstanbul’un maksimum sıcaklık rekoru 40.6 derece iken Bursa’nın 43.8 derece. Lodos yüzündendir bu..
Zaten Kasım çok kötü gidiyor, bir de şu konuyu açtınız içim daraldı, fenalaştım vallahi 🙂
45 ya da 50 dereceyi bulması için havada nem oranının çok düşük olması gerek. Lodosun nemli olması bunu engelliyor bence.
Ama Uludağ’dan aşağı eserken sürtünmeyle beraber nemini kaybediyor bence; nemle bir ilgisi olmayabilir. Tabii üstatlar bilir…
Şöyle bir gözlemim var bizim burda hava sıcaklığı 44-45 dereceye çıktığında nem oranı çok düşük oluyor % 5 civarı hatta daha düşük değerler de olabilir ki % 1’e kadar düştüğü de görüldüğüne göre nem etkilidir dedim ama tabi sizin dediğiniz gibi üstadlar daha iyi bilir.
Santiago’nun işaret ettiği Bursa’nın sıcaklık rekoru 43.8 derece 13 Temmuz 2000’de ölçüldü.
Havanın o gün bu kadar sıcak olmasının sebebi, hem hava kütlesinin Afrika kökenli kaynağında kuru bir hava kütlesi olması hem de güneyli rüzgarlarla geldiği için güneyinde yükselti olan Bursa gibi yerlere inerken fönden dolayı daha da kuruyarak sıcaklığın iyice artmasına neden olması. İstanbul/Şile’nin rekoru da aynı gün: 45 derece.
1) Kuru havayı ısıtıp soğutmak çok daha kolaydır.
2) Hava kütlesi tırmanırken soğuyacağı için içindeki nem yoğuşur, böylece mutlak nemi azalır.
3) Bu mutlak nemi azalan hava dağın öteki tarafından aşağı inerken daha kuru olacağı için inerkenki ısınmanın hızı çıkarkenki soğumadan fazla olur (fön etkisi).
Yani Bursalı Deli’nin söylediği şey aslında yazın da olur. Ama nadiren olur, çünkü yazın rüzgarı güneyden estirecek alçak basınç alanları Akdeniz Havzası’na inemeyip çok daha kuzeyli bir güzergah izlerler (13 Temmuz 2000’e bakın, hemen batımızda alçak basınç var, nadir bir olay yaz için). Yazın bizi etkileyen alçak muson (Basra) alçağı olduğu için rüzgar Türkiye’de yazın büyük oranda kuzeyden eser.
Bu sene, sonbahar yaşayamadığım için üzülüyorum. 😦
Ayın 15 i gibi bir soğuk hava gözüküyor.Hadi hayırlısı.
Bir de ayın sonuna bak.
Oğuz’un (Commandouz) yardımıyla bir süredir sadece yazılı olarak sürdürdüğüm günlük ve haftalık tahminleri görsel hale getirdim. Artık harita üzerinde paylaşımlar yapıyorum. Ama yerel tahmin, genel tahmin gibi değil, sürekli hatalar yapıyorum şu sıralar, özellikle de sıcaklıkları tutturma konusunda. Zamanla geliştireceğimi umuyorum. Yine de çok eğlenceli… Merakla, hevesle kışı ve kışın bol hareketli günlerini bekliyorum 🙂
İlk yarısı gitti, ikinci yarısı da güme gitmeye aday Kasım ayının.
Ağzına alma şöyle kötü sözleri 😦
Ben almıyorum, modeller almış ağzına 🙂
GFS’li ECMWF’li modellere takılıyorsunuz, bu konuyla ilgili bir düzenleme yapacağız yakında.. Wetterzentrale’ye giriş kimlikle olacak, hangi modele baktığınız adminler tarafından kontrol edilecek..
Modellere bakarsan 2-3 gün öncede deli dolu geçecek gibi gözüküyordu 🙂
Çalışmıyor epeydir..
http://wms.dmi.gov.tr/web/giris.htm
Terk edilmiş kasaba gibi…
Bugün İzmir’e en azından bir asfalt ıslatan bekliyordum. Olmadı.
Yukarı doğru çıkan yıldırım da varmış :))
Bildiğim kadarıyla yıldırımlar zaten yerden yukarı doğru çıkarlar.
Tüm buzullar eridiğinde Dünya…
Dünya’nın yeni sahillerini keşfe çıkmak için linke tıkladıktan sonra karşınıza gelecek olan sarı butona (CLICK FOR INTERACTIVE MAP) tıklamanız yeterli.
http://ngm.nationalgeographic.com/2013/09/rising-seas/if-ice-melted-map
Oluşacak haritaya göre DEK’lerin kralını Balıkesir ve çevresi kapar:D
Adana’ya deniz gelecek.
Keşke çözünürlük daha yüksek olsaydı. Sanırım, İstanbul’un Avrupa yakası uçmuş.
Deniz buzu miktarının 2002’den bu yanaki en yüksek seviyesine ulaşmasına az kaldı (kırmızı çizgi). Gerçi artışı yavaşlayabilir.
Lodos sıcaklıkları hızla tırmandırmaya başladı. Marmara’da, Bursa, Sakarya gibi fön etkisine açık merkezler 25 derecelerde…
Bu sabah kalkar kalkmaz şok oldum,hava yağmurluydu.Ne kadar da çok özlemişim bu havayı.Bugün yağmur yağacağını hiç düşünmemiştim.Arada sırada sağanaklar devam ediyor,güzel yağıyor.
Santiago kardeşim ao ve nao endeksini gösteren üstte paylaştığınız verilerin linkini rica etsem atarsınız? Biz de faydalanırız.
Üyelik ücretli fakat 30 günlük deneme sürümü veriliyor..
Yahu Datça’da neler olmuş öyle? Hiç de çaktırmadan düşüvermiş 76 kg!
Sibirya çok hasta 😦
QBO’da da durumlar pek iyi değil, daha çok Azor bizi dikta etmeye devam edecek gibi…
GFS günlük ve ECMWF haftalık çalıştırmalarından üretilen AO ve NAO endekslerine göre; Kasım ayının ortalarından itibaren mevcut basınç örüntüsünün değişeceğini, daha hareketli bir döneme giriş yapacağımızı söyleyebiliriz.
Bu kanıya ise modellerin yaklaşık bir haftadır aynı tarihteki ısrarı üzerinden varabiliriz..
AO Endeksi
GFS

ECMWF

NAO Endeksi
GFS

ECMWF

Santiago o değil de sen geçen günlerde bir şey paylaşmıştın AO NAO ile aradım bulamadım sildin mi naptın 🙂
Yoo hiçbir şey silmedim silmem de. Bunun aynısını paylaşmıştım geçen hafta; Kasım’ın yarısı uçtu demiştim..
Uçmuş işte.. Bu sabah diyagramı..
O paylaşımın altındaki yorumunda AO ve NAO’nun daha uzun süre devam edebileceğini ima etmişsin onu kastetmiştim.
Bu grafiklerin kaynak linki ne ?
En çok içime batan şey ne biliyor musunuz, biz yağmura hasret kalmışken, Libya çöllerine, Suriye, İsrail, Arabistan çöllerine yağmur yağıyor olması. 😦
Bkz. pozitif AO 😦
Epeydir modellerle ilgilenmiyordum, ilgilenecek bir tarafı da yok hani. Akdeniz kuşağındayız keza Kasım ayının da başındayız. Ne bekleyebiliriz ki 🙂
Sormak istediğim bir iki soru var : Kış ya da yaz önemli değil, basınç yerleşimlerinin kronikleşmesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi ? Bununla ilgili yapılan bir çalışma var mı ? Yani hem siklon ya da antisiklonların sürekliliği hem de hareket yönü kronik bir durum olabilir mi ? (Akdeniz çukuruna oturan – Orta Avrupa boyunca kuzeye doğru uzanan ya da İber Yarımadası- Britanya boyunca uzanan Azor mesela. Orta Avrupa’ ya ya da farklı yönlere yönelen Sibirya için de düşünebiliriz. )
Bu sorum ise Ozan Hocam’ a : Aynı denizin farklı kıyılarında görülen farklı deniz suyu sıcaklıkları termodinamik denge kavramına aykırı değil midir ? Tamam deniz suyu bir karışımdır saf madde değildir ancak, nerede ısı alışverişi hani ısıl denge? Evet biliyorum dünya üzerindeki tüm denizler boğazlarla birbirine bağlantılı ve belki de sorum çok saçma olabilir ama küçük bir açıklama rica ediyorum.
Deneyimli hava delilerinden vermeleri muhtemel cevaplar için şimdiden teşekkür ederim.
Denizlerde dünyanın dönüşünden/sürekli rüzgarlardan kaynaklı akıntılar var, bu denizin düşey yönde karışmasına da yol açıyor; yani deniz sadece yüzeyden oluşmuyor. Dengeyi üç boyutlu düşünün. Ve sürekli hareket edip ısı alışverişine maruz kalan bir ortamın ısıl dengeye gelmesinin zorluğunu düşünün. Örneğin rüzgar bir kıyıdan açığa doğru esiyorsa o kıyıda dipten yüzeye doğru soğuk su çıkar…
Basınç yerleşimleri kronikleşebilir. Buna ısrar (persistence) diyoruz. Özellikle AO NAO gibi ana örüntülerde ısrar sık rastlanan bir şeydir, bu da basınç yerleşimlerine yansır: http://www.cpc.ncep.noaa.gov/data/teledoc/nao.shtml
Modeller de ayın 17’si ile 19’u için kararsız. Bir soğuk hava gözüküyor bir sıcak hava.
İlkbahar-Yaz-Bu ne lan-Kış
İlkbahar, yaz, daha çok yaz, kış (İnşallah)..
İlkyaz -yaz-sonyaz-kış
Yanardağ hakkında bilgi bulamadım ancak görüntüye göre strato volkan. Patlarsa Stratosfer’e çıkabilir.
http://www.trthaber.com/haber/dunya/endonezyada-volkan-alarmi-107014.html
Haberin altına da “Mayalar haklı galiba, 4000 yılda birkaç yıl hata olabilir” diye bir yorum yapılmış. Güler misin ağlar mısın 🙂
Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği 12. sınıf coğrafya ders kitabından çektim. Rezillik!
Rezillik derecesinde bir şey göremedim ama tabii ki eleştirilebilecek yerleri de vardır. Yazsaydınız daha iyi olurdu
Bilgi sahibi olmadan bilgi vermeye çalışmak rezilliği hemen her alanda var Türkiye’de…
“tropikal hortum” ifadesine yalnız çok güldüm.
“Kasırga, hortum, ya da tayfun aynı meteorolojik olayı anlatmakta kullanılan sözcüklerdir”..
Evet rezillik biraz ağır olmuş, daha yetkin kişilere danışılsaydı hortumla kasırganın aynı şey olmadığı öğrenilebilirdi…
Kara talihimiz değişti mi yoksa benim gözlerim mi yanlış görüyor?
Tek çıktı, iyimser senaryo. Bekleyeceğiz.
Hocam, yalan da olsa (ki olmayabilir) 192’deki çıktıda bile bir hareket görmek beni oldukça heyecanlandırdı. Yani durgun hava gördük de bu kadarı da fazla geldi, ne dersiniz?
Hareket zaman zaman oluyor modellerde ama istikrarlı biçimde gözükmesi lazım.
Bu durgunluk 2011 Kasım’ındaki durgunluğun yanında henüz bir hiç, arşivlere bakın.
Muratlı’da 2011 Kasım ayında ilk yağmur damlası ayın 12’sinde düşmüş. 5 gün boyunca hava kapalı ve hafif yağmurlu geçmiş. Ancak 5 gündeki toplam yağış sadece 9.6 mm.. Bu aynı zamanda kasım ayının son yağışı olmuş, kasım ayı toplamda 10 mm’in altında yağış ile kapanmış (uzun yıllar kasım ayı ortalaması 60-70 mm arası). Aralık ayının 7’sine kadar yine sisli, puslu, durgun günler geçirmiş Muratlı ahalisi.
Eskilerden, 9 Aralık 1925 yılından bir kupür.
Turan Şen (Orhan Şen’in dedesi):
Kış Ocak 15 – Şubat 15 arasında etkili olacak, bu sene kışı kış gibi yaşayacağız.
Günümüz harfleriyle;
Kar Başladı!
Aldığımız malumata göre Baş Köy Köprüsünden ( burada ne denmek istenmiş anlayamadım belkide yanlış çevirdim) Eskişehir’e kadar olan mıntıkada mühim bir kar fırtınası hükümferma olmaktadır.
“Kar başladı!” yazıyor.
Fakat gerisini okumam için zaman gerek 😀
Harfleri yeni öğrenen bir tarih öğrencisi olarak teşekkür ederim. Güzel bir alıştırma oldu benim için. 🙂
Küpürde detaya inilip Sibirya yüksek basıncından bahsedilmemiş. 🙂

Şaka maka, geceleri isteğe bağlı olarak İstanbul’da kasım ortasına kadar da kaloriferleri yakmayacağız. Bu durum bile sonbaharın nasıl geçtiğini gösteriyor.. Kasımın ikinci yarısı da muamma.. Aralık ayına kadar yanmadığı sonbaharı ben hatırlamıyorum.. Sonbaharın son ayı kasım biraz daha kışa yönelik geçmesi gerekirdi diye düşünüyorum.. Tabii altını çiziyorum; bu durum önümüzdeki kışın nasıl geçeceğine dair çok da fikir vermese de olumlu düşünelim belkide sert kışın ayak sesleridir amin 🙂
Havayla pek alakası yok ama ilginç bir olay; Diyarbakır’da leopar bulunmuş ama maalesef çoban tarafından vurularak öldürülmüş.http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay/75095/2/1/25037458/cobanlarin-oldurdugu-hayvan-anadolu-leopari-mi
Çok vahim bir tesadüf olmuş. Umarım yavruları ya da kardeşleri filan vardır.
Anadolu leoparı(Anadolu veya İran parsı da denir)…Nesli tükendiği sanılıyordu yıllardır görülmeyince,bir tane varmış meğersem o da öldürüldü…Doğu Karadeniz ve Akdeniz’in gür ormanlarında belki olabilir diye araştırmalar yürütülüyormuş
Hazar kaplanı, anadolu parsı, vaşak, akdeniz foku…Ben de ilk duyduğumda şaka gibi gelmişti ama 50 yıl önce bu topraklarda yaşayan canlılarmış bunlar, neyse ki vaşağın Karadeniz, Doğu Anadolu ve nüfusun seyrek olduğu bir kaç yerde daha yaşadığı kanıtlandı..Daha da eskiye gidersek aslanların ve fillerin Yunanistan-Ortadoğu-Anadolu- Kafkasya civarlarında yaşadığına dair belgeler var, ayrıca bir Fransız seyahatçinin eserinde yunusların Boğaz’da yüzlerce bireylik sürüler oluşturduğu yazar…Hiç değişmeyeceğiz hırslarımız uğruna dünyamıza inanılmaz zararlar veriyoruz…Araştırmak isteyene Anadolu’da vurulan son kaplan ve pars ile ilgili çok güzel belgeler var internette bir de Karadeniz’de yapılan yunus katliamları
Kimsenin eleştirmeye hakkı yok o çoban zevkine öldürmedi leoparı. Sen güvenli evinde oturup çayını içerek ekrana bakarken o çoban orada hayat mücadelisi veriyordu…! En sevmediğim şey şehirlerde yaşayıp doğaya zarar verip birde doğa sevdalığı yapılması.
Bu kadar emin konuştuğuna göre çobanı da Burak’ı da çok yakından tanıyorsun herhalde. Burak’ı doğaya zarar vermek ve samimiyetsizlikle suçluyorsun, çobanın söylediklerinin de hepsine körü körüne inanıyorsun. Belki adam cahil, belki zevkine öldürdü ama kameralar önünde yalan söylüyor? Nerden biliyorsun? Yanında mıydın saldırıya uğradığında?
Adam saldırıya uğrayıp mecbur kaldığı için öldürdüyse gerçekten, bunda hiç tuhaf bir şey yok. Tabii ki onun canı da leoparınki kadar önemli. Bir hayat mücadelesi vardır ve güçlü olan kazanır bu durumda. Ama adam yalan söylüyorsa ve sırf sükse yapmak için peşine düşüp hayvanı öldürdüyse, o zaman çok kötü işte. Açıkçası onun boyutlarındaki, küçük bir vahşi hayvanın tek başınayken durduk yere insanlara ilişeceğini düşünmüyorum ben. Ama yanılıyor da olabilirim.
Leoparın küçük göründüğüne bakmayın, erkeklerin ağırlıkları yetişkin bir insanla aynıdır. Ayrıca Hindistan’da en çok insan öldüren yırtıcı türüdür, sinsi bir hayvan olduğundan kaplanlardan kat kat fazla insan avlar. Yani çobana saldırması bana olası geliyor.
Ama tabii burası Türkiye, durduk yerde de öldürülmüş olabilir. Haberi okuyunca çok üzüldüm hem de sevindim. Yıllardır Muğla-Antalya tarafında aranıyordu, sürpriz bir yerde ortaya çıkmış. Aslında o bölgenin derhal koruma altına alınması gerekir ama tabii zor, karışık yerler.
Ben leoparın insanlara saldırması için hiçbir nedeni olmadığını düşünenlerdenim. Sebeplerim de şöyle; Hayvan insanlara değil sürüye geldi. Muhtemelen de sürünün içinden bir keçi veya koyunu yakaladı. Çobanlar durumu farketti ve hayvanı ondan kurtarmak istediler. Leopar, rakip gördüğü bu iki insana sadece bu benim avım benden uzak durun demek için göstermelik bir saldırı düzenledi. İnsanlar korkup ateş açarak onu öldürdüler. Daha sonra da, bir para veya hapis cezası yememek için kendi hikayelerini yazdılar.
Meşru müdafaa denilse de yine cezalandırılmaları gerekli çünkü, direkt kafasına ateş etmişler. Yani öldürmek için ateş etmişler, en azından arka bacağına, ya da öldürmeyecek bir yere ateş edip yetkililere haber verebilirlerdi. Meşru müdafaa halinde de yine orantılı kuvvet kullanmak gerekir, bunun da sınırı saldırıyı defedecek kadar olanıdır. Sınırı fazlasıyla aşmışlar. Cumhuriyet savcısı ofisinde mandalina yemekle meşgul galiba.
Ben “öldürüldü…” kısmından sonra o konuyu kapatıp genelleme yapmıştım aslında…
O değil de bilim insanlarının yıllardır arayıp bulamadıkları, bulmak için dağlara kameralar yerleştirdikleri leopar sen git çobanı bul…Değişik valla
Bilim insanları demek ki Hakkari, Şırnak ve Siirt gibi yerleri iyi araştırmamışlar çünkü bu bölgelerde leoparı gördüğünü söyleyenler varmış.
O civarları bilemiyorum ama bir aralar merak edip araştırmıştım özellikle Tunceli’de çok yoğun devam ediyormuş bu araştırmalar ve en iyi sonuçlar da oradan geliyormuş zaten… Eğer bunu saymazsak son kaplanın 1970’de Uludere’de, son leoparın da 1974’te Ankara’da vurulduğu göz önüne alındığında hala bir umut olmalı, en son Ankara görülüyor 39 yıl sonra tekrar Diyarbakır’da ortaya çıkıyor ve sadece 2 yaşındaymış, kardeşleri, anne babası, akrabaları hala hayattadır umarım.Belki bir gün kaplanımız da bi yerlerde yeniden çıkar ortaya
Leopar direkt olarak o adama saldırmadı.
1) Leoparlar çekingen ve ihtiyatlı hayvanlardır. Sen ona zarar vermezsen o da sana zarar vermez.
2) Koyun sürüsü dururken insana saldırmaz.
3) Avlarının direkt boğazına saldırırlar ve çok kısa sürede öldürürler. Bu adam sırtına ve kollarına bir kaç güçsüz pençe darbesi almış ve sırtından ısırılmış. Bu da hayvanın yaralandıktan sonra adama saldırdığının en büyük kanıtlarından birisi. Muhtemelen hayvan yaralandıktan sonra adamlara saldırdı. Yaralı olduğu için güçlü pençe darbelerinde bulunamadı ve boğazına saldıramadı. O sırada da yanındaki diğer adam fırsat bulup hayvanı vurdu. Türkiye’de pars vurma cezası 50.000 TL’dir. Koruma altındaki hayvanı vurma cezası 291 TL’dir. Avlanmak suretiyle, bir canlı türünün yok olması ya da ekolojik dengenin bozulması tehlikesine neden olunması halinde 2 yıldan beş yıla kadar hapis cezası vardır. Eğer avlanma belgesi yoksa, yasak alanda avlandılarsa bu ceza daha da artacaktır. Adamlar ne kadar haklı olsalar da gerekli cezalar verilmelidir.
Leoparın o kadar koyun varken çobana saldırması hikayesi de ilginç, daha da ilginç olanı leopar diğer kediler gibi neden boğazından hedef almamış! Adamın yarasından DNA örnekleri alıp gerçekten leopar mı saldırmış anlamak lazımdı. Leoparı öldürdükten sonra “ceza almamak için” kendine yaralaması da mümkün sonuçta. O kadar ceza davasında belirtileri değiştirmek adına kendini yaralayanlar, kendini mağdur gösterenler dolu var.
Maalesef büyük ihtimalle yalan söylüyorlar. Peşine düşmüş avlamış olabilirler. Sıkışmadıkça insana saldırabilecek bir hayvan değil zavallı. Hikayeleri doğru bile olsa cezalandırılmaları lazım.
Çok üzücü.. Demek ki hala ıssız yerlerde yaşamayı sürdüren bir kaç tane var. Bari onlara sahip çıkılsa.
Ayrıca vurulma nedenini de iyice araştırmak lazım, leopar gerçekten saldırdı mı yoksa nesli tükenen bir hayvan öldürüldüğü için böyle bir senaryo mu uyduruldu..
Ne kadar yırtıcı bir türüz. Omnivor, yani hem otçul hem etçil bir tür olarak besin zincirinin en üst noktasında bulunduğumuz yetmezmiş gibi, aynı zamanda varlığımız doğrudan veya dolaylı olarak çevremizdeki yaşama büyük zarar veriyor. Sürüsüne saldıran, geçim kaynağına zarar veren bir kurdu öldüren yetiştirici doğal olarak suçlanmıyor. Ancak sınırsız şekilde yayılan türümüz diğer canlılara yaşam hakkı ve alanı tanımıyor. Sonuçta biz de doğal seçilim ile bu sınırsız güce kavuştuğumuzdan felsefi olarak çık çıkabilirsen bu işin içinden.
Hiçbir şey sonsuza dek sürmez, bu dünya dinozorlara bile kalmadı, Homo Sapiens’e mi kalacak 🙂
Biz meteor ile değil, buzul çağı ile yeryüzünden silinmeyi tercih ederiz. Ama meteor nükleer kışı başlatacaksa o da sorun değil. Atın ölümü arpadan olsun. 🙂
Efsane için ölebiliriz 🙂
Benim de hayalim o Antibiyotik abi, keşke o kadar uzun yaşasak, öleceğime sadece hakiki bir buzul çağını göremeyeceğim için üzülüyorum 🙂
2 gün önce aslında tarihi bir gün yaşadık. Ülkemizde en son 1974’te görüntülenen leopar tekrar görüldü ancak kendisine saldırdığını söyleyen kişiler tarafından vuruldu.
Yapılan araştırmalarda ölen leoparın daha önce de ayağından vurulduğu anlaşılmış. Benim bu hikayeye inanasım gelmiyor. Bir kere leopar durduk yere insana saldırsaydı o insan o kadar sıyrıklarla oradan kurtulamazdı. Aklıma en mantıklı gelen leoparın yani parsın sıkıştırılması sonucu kendine kaçış yeri bulmak için çabalarken o kişiye doğru yaklaşması ve o an arkadaşı tarafından vurulması.
Ülkemizde nesli tükenmekte olan birkaç hayvan var, vaşak, karakulak, çizgili sırtlan ve hala yaşadığına inanılan Anadolu parsı gibi. Bu hayvanlar, özellikle Anadolu parsı bizim milli değerlerimizdendir. Umarım bu hayvanlar hakkında son günlerde yaşanan olaylardan sonra yeteri kadar bilinçlenmişizdir..
Belki mevsimi değil ama her sene yaza girerken, İstanbul’da hangi plajda denize girilebilir? Tartışması çıkar ve bu testleri kim yapar diye merak ederdim. Merak edenler aşağıdaki linkten ulaşabilir.
http://bbskbs.istanbulsaglik.gov.tr/denizsuyuanaliz/
Avrupa’daki 12 şehrin iklim ortalamalarını derledim, ilginç bilgiler var. Tıklayın 🙂
http://commandouzz.wordpress.com/2013/11/03/avrupadaki-12-sehrin-iklim-ortalamalari/
Harika olmuş, emeğine sağlık..
Çok güzel bir çalışma olmuş. Teşekkür ederiz…
Küçük bir düzeltme; “Berlin’de Akdeniz ikliminin aksine kış yağışlarında artış dikkati çekiyor.”, yerine “…kış yağışlarında azalış” demeliydin, sanırım. Bir de, şehirler arası rekabete hafif dokundurma olmuş:) ama gayet nesnel bir çalışma. Eline sağlık.
Aslında “yaz yağışlarında artış dikkati çekiyor” diyecektim, sağol uyardığın için.
Dokundurma yapmamaya çalıştım. Zaten her şey açık ve net görülüyor 🙂
Dikkatimi en çok çeken şey, Avrupa’daki merkezlerin en yağışlı mevsimin yaz olması.
Avrupa ve Türkiye’nin iklimi arasındaki en büyük fark yazın ortaya çıkıyor. Türkiye’nin büyük bir kısmı için yaz sürekli güneş ve 30 derece üzeri sıcaklıklar demek. Avrupa’da ise(Akdeniz ülkeleri hariç) yazın dahi 3-4 gün den fazla art arda güneşli gün görmek olağan dışı sayılıyor ve günün en yüksek sıcaklıkları 20-25 derece aralığında seyrediyor. Yoksa Avrupa’da tüm kış her gün kar /tipi yok. Kış yağışları genelde zayıf, bizim çisenti şeklinde tabir ettiğimiz şekilde oluyor, bu nedenle de yıllık yağış miktarları genelde hep 1000 mm’ nin altında.
Eline sağlık.
Umarım bu kış bol karlı geçer, daha erken ama tahminler öyle gözüküyor.
Güneşte de hareketlilikler var galiba.
Etna Yanardağı’nın patlama anına ait uydu görüntüsü. Kül bulutları Tunus’a kadar ulaşıyor.
Ah Spank ah 😀