Bütün gün kırlarda, deniz kenarlarında dolaştık. Güneş, hayale müsaade etmeyecek tarzda her şeyi vazıh[1] ve berrak gösterdiği için yalnız gözlerimizle yaşadık ve hiç eğlenmedik.
Ağaçların tozlu yapraklarını, kayalar üzerinde durup soyulan kertenkeleleri, denizin kirli suları altında cam kırıklarını, paslı tenekeleri, eski pabuç nâş[2]larını seyretmenin ne kadar çabuk ruha kesel[3] verdiğini tecrübe etmeyen var mı? Güneşli geçen bir gezinti gününden sonra, akşamüstü eve mahzun ve nevmid[4] dönmemenin mümkün olmadığını tecrübelerimle bilirim. Güneş, bütün gün, insana doğru fakat acı şeyler söyleyen bir arkadaştır. Onun ışığında eğlenmenin ve mes’ut olmanın hiç imkânı var mı?
Nihayet akşam oldu. Karanlık bastı. Karşı karşıya oturmuş iki insan, artık yüzlerimizi görmüyor, yalnız seslerimizi duyuyorduk. Birden, arkamızda garip bir fısıltıyı andıran bir hışırtı duyar gibi olduk. Başımızı çevirdik: İki büyük fıstık ağacı arkasından kırmızı bir ay, sanki yapraklara sürünerek yükseliyordu. Birden etrafımızda dünyanın bütün manzaraları değişti: Sanki Japonyalı bir ressamın siyah mürekkeple çizdiği…
View original post 131 kelime daha
Zaman zaman edebiyatla suslenen bu blogu seviyorum..
Bir tane de Azerice olsun. 🙂 Yayınlanır umarım.
derse giden bir uşaq,
çıxdı buz üste qoçaq.
sürüşdü birden bire,
düşdü üz üste yere.
durdu uşaq, neyledi?
buza bele söyledi:
‘sen ne yamansan a buz?
adam yıxansan a buz!’
az qalıb ömrün senin,
yaz geler, artar qemin,
eriyib suya dönersen,
axıb çaya gedersen!’
Hocam Orhan Veli’yle devam edelim mi?
GÜZEL HAVALAR
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan VELİ
Bugün okumuştum 🙂