Öncelikle: Bugünden itibaren Mayıs ayına kadar blogla nadiren ilgilenebileceğim. Doktora tezinde sona yaklaşıyorum, ayrıca 3 Nisan – 24 Nisan arasında askerliğimi yapmak üzere Burdur’da olacağım. Blog açık olacak, yorumlar ise bu ayın sonunda kapanabilir.
(Videodaki boşluklar ENKA kayıtlarından kaynaklanmaktadır)
Bugün zayıflamaya başlayan soğuk hava dalgası Cemile Bahar ve kocası siklon İsmail, Cumartesi gününden itibaren yerlerini batıdan başlayarak ılık havaya bırakacaklar. Sonrasında mevsime uygun soğukça havalar tabii gene olabilir. Aşağıda geride bıraktığımız günler hakkında kısaca bir şeyler de söyledim, okumak isterseniz tıklayın.
;
Çok kar, soğuğun genelde yetersiz olması ve hava yeterince soğumuşken de yağışın yetersizliği nedeniyle İstanbul gibi deniz kıyısındaki illerde ancak yüksek yerlerde görüldü. Bunda tabii ilk tahminimde bahsettiğim soğuğun kökeninin Doğu Avrupa-Rusya-Sibirya olmamasının da etkisi vardır diye düşünüyorum (geçen seneden bir örnek de burada). Aşağıda İstanbul-Balmumcu’nun dünden bu yana sıcaklıkları var.
Gördüğünüz gibi gece saatlerinde sıcaklık nihayet karın erimeden birikmesine elverişli hale gelmiş, ama bu sefer de yağış zayıf kaldı. Yine şunu anlıyoruz ki, alçak basınç yağışlarının çok yakın geçiş yapmadığı zamanlarda (geride bıraktığımız sistemdeki gibi), sea effect mekanizması etkin çalışmazsa İstanbul’daki kardan pek bir şey olmuyor. 850 mb sıcaklıklarının bir türlü -10 ve daha düşük seviyede kalamaması sea effect’i azalttı. Santiago’nun da sanırım bu konuda söyleyecekleri var, yorumlara ekleyecektir.
Soğuk hava dalgasının ve eşlik eden siklonun yavaş hareketi sonucu ise başkent Ankara başta olmak üzere Anadolu’daki bazı yerler, sanırım gelmiş geçmiş en karlı Mart günlerini yaşadılar. Ankara kara gömülürken siklon İsmail’in güneyden taşıdığı ılık hava Anadolu’nun daha doğusunda sıcaklıkları uzun süre yüksek tuttu, bu da ilginçti.
Hepinize güzel bir bahar mevsimi dilerim.
Sayın Ozan Mert, öncelikle blogunuzla biz hava delilerine bu ortamı (düzeyli ve bilimsel) sağladığınız için kendi adıma teşekkür ederim. Umarım, tezinizi ve askerlik hizmetinizi sağlıcakla tamamlayıp yurda dönersiniz. Umarım, eğitiminizden sonra sizi Türkiye’de hava tahmini alanında bloğunuz dışında da görebiliriz.
Bu arada askerlik hizmetini 2000’de Burdurda ve nisan ayında yapmış biri olarak, Nisan ayının çoğunlukla soğuk (<10C) ve yağmurlu geçtiğini hatırlıyorum.
nisan ortalaması 11,5 dereceymiş ve ortalama 10 gün yağmurluymuş.
Komutana anlatırım artık orajları belki beni yazıcı mazıcı yapar 🙂
Hayırlı olur inşallah abi. Yalnız tam tez zamanı bu askerlik neyin nesi 🙂
Cemile Bahar sistemini gelmeden önce 5 Ocak 2002 sistemine benzetmiştik. Ankara’da tüm zamanların kar rekoru o tarihte 30cm. ile kırılmıştı, Bursa, İstanbul ve Eskişehir ise 24 cm kar almıştı. Afyon’un o tarihteki kar kalınlığına ulaşamadım ancak 24 saatte 60kg. Yağış almış, muazzam bir durum.
Gelelim Cemile’ye, Ankara bu sistemde rekora yaklaştı ve 26 cm kar aldı. Mart ayı için ise tüm zamanların rekorunu kırdı. Bursa, Afyon ve birçok İç Batı Anadolu şehrinde ciddi kar yağışları görüldü. Bu bölgede sadece Eskişehir’i pas geçmiş, detaylarını araştıracak vaktim olmadığı için bir yorum yapamıyorum.
Cemile’de İstanbul için soğumanın yetersiz olduğunu önceden kestirebiliyorduk, fakat İstanbul, 2002 sistemine oranla istediği miktarda yağışı alamadı. O sistemde 24 saatte 30 kg yağış düşmüşken Cemile Bahar’da 4 günde 5kg. Yağış aldı. Neden?
Ozan hocam eksik ya da hatalı gördüğü yerleri düzeltecektir, benim görüşlerim şunlardır:
2002’de siklon Orta Karadeniz’e yeterince sokulabilmişti ve İstanbul alçak basınca daha yakındı, siklon İsmail ise Orta Karadeniz’e fazla yaklaşamadı, İç Anadolu’dan Doğu Karadeniz’e kaydı, İstanbul İsmail’e çok uzak kaldı.
En önemli nokta bence budur; 850 hPa sıcaklığı 2002’de -12C civarındaydı, deniz suyu biraz daha sıcaktı ve alçak basınca daha yakın olduğu için sea effect mekanizması tıkır tıkır çalışmıştı. Siklonik yağışla beraber sea effect aynı anda etkilemişti İstanbul’u. Ayrıca hem Balkanlar, hem de Türkiye’de daha önceki sistemlerden kalmış mevcut bir soğuk vardı. Cemile’de ise soğuk hava Avrupa’da oyalanmadan üstümüze geldi, yer seviyesinde yeterli soğuma yoktu.
850hPa’da -10C İstanbul’a salı öğle saatlerinde girdi ve geceye kadar etkili oldu. Hatırlarsanız o saatlerde Karadeniz’den müthiş kar sağanakları geliyordu. O esnada siklon da hayli uzağımızdaydı ve getirdiği yağış Anadolu yakasında zayıf olarak devam ediyordu.
(Dikkat ederseniz 850hpa’da soğuk nerede fazlaysa yağış da orada daha fazla)
Fakat gözden kaçırdığımız bir olay vardı, İsmail yaklaştıkça Cemile bizden uzaklaşıyordu, rüzgâr ideal konuma gelmesine rağmen sea effect bantları İstanbul’u bir türlü istenen seviyede etkilemiyordu. Evet, İsmail bu sistemde 850hPa’da -10C’de ancak ideal olabilen sea effect bantlarını, yaklaştıkça batıya, Çorlu-Çerkezköy-Vize istikametine itti.
Ondan sonra kaldık kıçı kırık siklonik yağışa, basınç merkezine uzaklık dolayısıyla o da istenilen etkiyi veremedi. Çarşamba günü İsmail Doğu Karadeniz’e hareketine başladı, rüzgarlar yıldıza çevirdi ve İsmail Trakya üzerinden soğuk havayı kendine doğru çekmeye başladı, bu esnada öğle saatlerine kadar birkaç sağanak daha aldı İstanbul, ancak martın 10’unda bu yetersiz soğumada, hele gündüz yağan karın yerde kalması Ozan’ın önceden uyardığı gibi çok zordu.
(850hPa sıcaklığı ve yağışın nerede fazla olduğuna dikkat!)
Çarşamba öğle saatlerinden sonra ise sea effect tamamen kesildi, ilk başlarda fırtınayla beraber biraz heyecan veren siklonik yağış gece iyice zayıfladı ve İstanbul böylesine güzel bir sistemi kıyılarda 2-3cm. karla geçirmek zorunda kaldı.
Yine, yeniden derslerimizi çıkardık, önümüzdeki seneyi bekliyoruz. En kötü kışımız böyle olsun diyor, biz hava delilerini böylesine güzel ve dostane bir ortamda toplamayı başaran Ozan Hocam’a teşekkürlerimi sunuyorum. Kendisine de şimdiden hayırlı tezkereler diliyorum.
Kusursuz bir değerlendirme. Santiago’ya ben de öncelikle kendi adıma, sonra da bütün hava delileri adına bloga yaptığı benzersiz katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.
Güzel değerlendirme olmuş. Eskişehir’i boşverin zaten, buraya geldim geleli -5. kışım- doğru düzgün kar almadık. Sadece bir kez 13 cm’lik bir örtü oluşmuştu 3. kışımda o kadar yani. Hele bu yıl, zaten kıt sayıda gelen sistemler de Afyon-Kütahya’ya patladı, Eskişehir’e de soğuk rüzgarları kaldı. Cemile-İsmail de son nokta oldu, Denizli’de bile 17 cm kar bırakan sistem Eskişehir’e (alçak kesimlerde) 2-3 cm’lik bir örtü bıraktı. O da ya savruldu rüzgarlarla, ya da eridi gitti hemen. Hani yükseklik diyeceğim, yeterince yüksek Eskişehir. Soğuk olmadı diyeceğim, o da yalan olacak. Bundan sonrası da şans, maalesef bizde yoktu o şans bu sene…
Eskisehir, bu sistemde ic ege’den dogu marmara’ya cikan ve de antalyanin dogusundan ankara-kirikkale-cankiri yonunde ilerleyen iki a.b nin ortasinda kaldi, gercekten sanssizlik…
Öyle mi oldu gerçekten?
Uydu goruntulerinden anladigim kadariyla oyle oldu, cunku “ismail” eskisehir’in hemen batisindan kutahya-bilecik dogrultusunda yukariya cikti, tabii bu alcak eskisehir’in yakinindan gecti, kar birakti ama tatmin edici olmadi ikinci alcak (ankarayi etkileyen) o da afyonu etkiledi. Sonuc olarak eskisehir’in komsu illeri olan bilecik-kutahya-ankara-afyon gibi iller kara bogulurken eskisehir yakinindan gecen bu iki alcaktan 2-3 cm’den fazla kar alamadi diye dusunuyorum cunku hem en mantikli sebep hem de ankara’ya gelen alcagi pek iyi gozlemlemediysem de “ismail”in eskisehir’i iskaladigini cok net gordum…
Eline sağlık Santiago,
Aslında biz yükseklik ve ısı adasından uzak olma avantajımızla o 30 santimlik rekoru geçtik. (Tabii 30 cm ölçüldüğü yılda, Bilkent-Beytepe rekoru kaçtır bilinemez.)
Ocak 2002’den bahsediliyorsa, ODTÜ’de yaklaşık 40-45 cm kar vardı. Dizimin biraz altına geliyordu.
Santiago, sistemi muhteşem yorumlamışsın okurken de zihnimde adeta bir futbol maçı canlandı. Maça istekli başlayan Cemile, atakları savuşturan İsmail tekrar atağa geçen Cemile ve İsmail’in son atakları nafile.
Kazanan seyir zevkimiz, kaybeden İstanbul 🙂
Her zaman Cemile tarzı yağışlar bana daha çok heyecan vermiştir. Cemile’nin kendi içinde bir gizemi var. Gelen sağanağı hiç bitmicekmiş zannediyorsun. Bakıyorsun bir müddet sonra bitmiş. Ama biliyorsun ki bir müddet sonra yenisi gelecek. Bu sistemde benim evim civarının sonuç değerlendirmesi ise rakamsal olarak şöyle olmuştur.Yer: Beylikdüzü, Rakım:165, Maksimum kar kalınlığı:7 cm Cemile’ye düşen pay :4,5 cm İsmail’e düşen pay: 2,5 cm.
Bir de merak ediyorum 1987’deki sisteme ne ad koyardık acaba ?
Haşmet 🙂
efsane haşmet 😀
Özellikle arşiv niteliğiyle önümüzdeki yıllarda gelecek benzer sistemleri daha iyi anlamak açısından muhteşem bir çalışma olmuş. Eline sağlık Santiago.
teşekkürler Alkım hocam.
Madem öyle, son olarak güzel ülkemizin dünkü kar örtüsünü gösteren resmimizi koyalım ve bir sonraki kışı bekleyelim…
Güncelleme günlük olmakta fakat bir önceki günü vermekte. Zaten en sağlıklısı da bu sanırım.
Bu sistemi merakla takip eden herkese Ozan Hocam’ın tahmin yazısını tekrar okumayı öneriyorum. Sistemi izledikten ve karakterini biraz olsun takip ettikten sonra oldukça öğretici oluyor.
Herkese güzel bir bahar ve yaz diliyorum…
yeni buldum bu siteyi ama çok iyisiniz. cephe dediğiniz gibi denizli afyon çankırı gibi vurdu geçti bunun az uzağı usak eskisehir gibi yerlerde zayıf kaldı hatta kızılcahamam’da ankara’nın üçte biri kadar kar oldu
hüzünlendim be bu kış da böyle bitti 😦
Ben blogun kapanmasına ve Ozan Hoca’nın meşgul olmasına üzülüyorum! Tam fırtına mevsimine de girmişken… 😦
Şu İstanbul’un kışlarında beni hüzünlendiren tek hava olayı, yerde örtü bırakan güzel bir kar yağışının sonlarına doğru rüzgarın lodosa dönerek havayı ısıtmaya başlaması sonucu kar örtüsünün hızla erimesidir. Çocukluğumda bu yüzden oturup hüngür hüngür ağladığım bir iki anım vardır bu biçimde.
Nedense bugün yerde pek kar olmamasına rağmen rüzgar lodosa dönmeye başlayınca yine o burukluğu hissettim içimde.
Neyse ki önümüz bahar ve ben gökgürültüsü eşliğinde yağan, bir anda bastıran o bahar yağmurlarını da seviyorum.
İşte hayat bu; her an geleceğe dair umutlar beslemek…
Ankara’dan bir video:
umarım can kaybı olmamıştır. ne yaptılar acaba sonra?
video çok güzeldi ozan. fondaki parça nedir?
bir de bu görüntülerden sonra kesin karar verdim, yüksek bir semte taşınacağım 🙂 nedir bu deniz seviyesinde çektiğimiz çile, ha tuttu ha tutacak stresi 🙂
Parça: Chopin, Impromptu No.2. Yundi Li çalıyor.
Taşınma konusunda haklısın, Kadıköy hikaye, Aydos efsane; Kocaeli hikaye, Bahçecik efsane… 300 metre yukarısının cennet olduğunu bilirken çekilecek çile değil vallahi…
yok, o kadar uzaklaşamam ben kentten. şu enka balmumcu kamerasının oralar, gayrettepe, dikilitaş filan olsa güzel olur . hem kentin içinde hem yüksekte olmak gerek 🙂
Şu yorum da çok güzel.
teşekkürler.
zevkle dinledim.
Sözümüzü tutalım 🙂
youtube görüntü kalitesini çok düşürmüş 😦
480p ile izleyin
ben her sistemi geride bıraktıgımızda üzülüyorum acaba gordugumuz son kış mı diye
Aynısı bende de var. Ama öyle “küresel ısınma”dan filan değil, ömrümüz vefa edecek mi diye düşünmekten…
Arkadaşlar, duygular düşünceler bu kadar mı aynı olur… kar delilerinin hisleri, düşündükleri sanırım çok benzer… bizi diğer insanlardan farklı kılan özelliklerin, ortak yanların mevcudiyeti çok süpriz olmasa gerek…
Yarın tüm delillerle geliyorum 🙂
Ozan hocam, blogda yeni baslik acilacak mi yoksa artik sadece atis serbest mi var yorumlarimiz icin?
Çok az ilgilenebileceğim için yeni başlık da açmayacağım. Nisan ayı boyunca Atış Serbest de kapalı kalacak. Mayıs’ta eski düzene döneceğiz.
İçimde bir burukluk var, hüzünlendim. Kışı ve bu heyecanı özleyeceğim. Yine de bu sayfayı keşfetmeme yardımcı olduğu için Cemile’ye ve İsmail’e teşekkür ediyorum, heyecan dolu bir takip oldu, sonu birçoğumuz açısından tatmin edici olmasa da. Herkese iyi baharlar.
Kışa elveda bahara merhaba yazısı olmus. 🙂