Erzurum-Horasan’da basınç 1052,4 mb! MGM’de yazdığına göre bugüne kadar ölçülmüş en yüksek basınç 1 Ocak 1973’te Zonguldak-Ereğli’de 1045,2 mb olarak ölçülmüş.
Kusura bakmayın, hava ile ilgili değil ama affınıza sığınarak paylaşmak istedim.
Burası Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara’nın göbeği, Kızılay Meydanı..
Belediye işi gücü bırakmış, kasaları yığmış, meyve suyu satıyor. Estetik, vizyon, sehircilik anlayışı bu olabilir mi ülkemin başkentinde..
Bu kesinlikle siyasi bir mesaj değildir. Yurdun dört köşesinde her siyasi görüşten belediyecilik bunun benzerlerini yapıyor.
Bir kaç yıl önce, bana göre dünyanın en önemli tarihi ve kültürel merkezlerinden olan Sultanahmet Meydanı’nda, meydanın tam göbeğinde neon ışıkları ile wc tabelası bulunuyordu. Çok şükür bu yanlıştan dönüldü.
Ortaçağ Avrupası döneminde insanlar sokakta açlıktan ölürken, bizim sokaktaki pislikleri dezenfekte eden, kuşları besleyen kamu görevlilerimiz vardı. Ne ara başkent sokaklarında pislikten yürüyemez hale geldik.. Yazık. Çok yazık.
Marmara’da da Balikesir ovasinda nokta atisi bir sis var haritada da görüldüğü gibi. Bugün ilcelerimiz 10 derece altina pek inmezken merkez en yüksek -0,6 yi görebildi. Şöyle bir kuvvetli lodos ciksa da dagitsa şu sisi.
15 derece olması gereken sıcaklık yb yüzünden 10 dereceyi geçemiyor. Bir de bugün en kısa gün, en kısa günde birazdan arabalı vapurla Harem’den Sirkeci’ye geçeceğim. İkinci oğlan 7 yaşına geldi daha vapura binmedi, sırf bu yüzden. 🙂
Balıkesir Ovası’nda görülen durumun bir örneği de İstanbul’da şu an.
DMİ’nin 10:40 güncellemesinde sıcaklık 1.9 dereceydi, 20 dakikada 1.3 derece yükselmiş. Sisin dağılmasına paralel olarak sıcaklık da artıyor olmalı. Büyükçekmece’nin bir yokuş kadar yukarısındaki Gürpınar’da hava açık ve 8 derece 😀
Sabah 6:30’da ben evden çıkarken 50 metre ötesini göstermeyen bir sis ve -1.5 derecelik bir sıcaklık vardı. Otobanda Hadımköy civarında hafif bir pus vardı, sıcaklık 3 dereceydi. Takibe alınası bir gece olmuş.
Endeksleriniz pozitifli..
Diyagramlarınız kasvetli..
Sinoptiğiniz bolca yb li…
Soğuklarınız sisli..
Yağışlarınız hayali..
Hava delileriniz öfkeli..
Haram olsun, haram olsun, haram olsun…
Sinan (Çin, Guangzhou)
Guangzhou 15 derece süper güneş var, herkese hayırlı sabahlar dilerim.
Commandouz (Bayrampaşa-148 m)
Saat 23:30 itibari ile tam 13 istasyon -20 derecenin altında. En düşük sıcaklığın olduğu istasyon ise -26 derece ile 1540 metre rakıma sahip Erzurum’un an alçak rakımlarından birinde yer alan Horasan’a ait.
çihiro (Karatay/KONYA, 1016 m)
NAO ve AO indeksleri uzun vadede negatife meyletmeye başladı. NAO’daki sinyaller daha düşük olsa da AO büyük ihtimalle Ocak ayına nötr-negatif civarlarında giriş yapacak.
Eğer Azor yükseği, İzlanda alçaklarına karşı üstünlük kazanır da Kuzey Kutbu’ndaki yüksek basınçla birleşirse gelsin Sibirya soğukları.
Herkes bir senaryo yazıyor, ben de bir senaryo yazdım çok mu 😀
On dakikadır gülmekten cevap yazamadım. 🙂
Neyse.. Biz bugün ılık bir gün geçirdik. Gün içinde sıcaklık -1 dereceye kadar çıktı. Şu an -4 derecenin altına indi.
Ya benim termometreler bozuk, ya bu linkte verdiğiniz termometre bozuk. Ya da bulunduğu konumdan dolayı fark var.
Bugün saat 06:40’da hem digital, hem de civalı termometrem -2.6º idi.
Şu an (23:40) ise -0.2º
Commandouz (Bayrampaşa-148 m)
Şu anda istasyon -3.3 dereceyi gösteriyor. Sanırım konumdan yani topografik bir farktan dolayı bağlantıdaki istasyon uç değerler veriyor. İstasyonun rakımı 16 metre civarı ve bir vadide yer alıyor bildiğim kadarı ile, bu istasyonun sahibi Eren Bey bizi daha iyi aydınlatabilir 🙂 Ayrıca bu tip havalarda çok yakın yerlerde dahi çok farklı sıcaklık değerleri ölçülmesi doğaldır. Sanırım sizin konumunuz bağlantıda ki istasyona göre daha düzlük bir yerde.
Ha.. Ha.. Geçen bayanlar hakkında yazmıştık niye yoklar diye. Arşivin ilk başlığına baktım ve ilk yorumlardan biri bir bayana ait. Dizinin o dönem oyuncularından çoğu şimdi yok sanırım. 🙂 Bir gün başka diğer gün başka bir başlık bu ne zenginlikmiş yahu, eskiden heyecan varmış. Başlığın birinin adı ” Yeni Yazı “. 🙂 Kendi yaptığım ilk yorumu arıyorum ama hala bulamadım.
Aklıma takılan bir soru var bir süredir. Konu hakkında cevabı veya fikri olan varsa sevinirim. Dünya’nın milyarlarca yıldır soğuduğu ve tamamen soğumasının da, yine milyarlarca yıl süreceği söyleniyor. İç ısının aktarımı yanardağlar ve jeotermal kaynaklar sayesinde yıllardır süregelen ve gözle görülen bir gerçek. Benim anlamadığım dışarı çıkınca hepimizin üzerinde gezdiği soğuk kabuk hiç mi ısıyı dışarı vermiyor? Ya da veriyorsa bu hissedemiyeceğimiz mikro derecelerde mi? Eğer vermiyorsa bu nasıl bir yalıtkan ya da ısı tamamen yalıtılabilir mi? Milyarlarca yıldır soğuyamaması (eğer yalıtkan değil ise) bana biraz tuhaf geliyor.
Elbette dış kabuk oldukça yalıtkan. Dünyanın iç sıcaklığının çok, çok az bir kısmı yeryüzüne ulaşarak üzerindeki yaşama katkı sağlıyor. Her bir km derine indiğimizde ısı yaklaşık 30 derece artıyor. Gerekli ısı ve enerjinin neredeyse tamamına yakını güneşten sağlanıyor.
Çok büyük basınç altındaki, eriyik halde bulunan metal çekirdek, üstelik yalıtılmış halde bulunduğundan doğal olarak kolayca soğumuyor.
Ayrıca biz insanların kolay yanılgıya düştüğü bir durum da, uzay, zaman, mesafe gibi kavramları kendi çok küçük ölçülerimizde değerlendirmeye çalışmamız. Zaman gerçekten görecelidir. Milyarlarca yıl bizim için uzun ama evrenin yaşı ve boyutları göz önüne alındığında çok kısa bir zaman dilimi olabilir.
Kadınlar ile yazıları okudum arkadaşlar. Ben bir hava delisiyim ve kadınım. Bu site kurulduğundan beri sürekli takip ediyorum. Ocak’ta 4 yıl bitiyor. Nice seneler olsun sevgili havadelisi 😊. Her yazının, her başlığın ve de yorumların takipçisiyim. Çok fazla yorum yapmam ama her gün siteye girer okurum. Misafir odasına da gelirim. Nick rainbowww64 hepinize sevgiler ….
Sinan (Çin, Guangzhou)
Herkese tekrardan merhaba, saat 00:50 maalesef Çin gibi bir ülkede çoğu siteler yasaklı olduğu için ve internet şuanşu anda yavaş olduğu için 2 tane resim atıyorum şimdilik.
İstanbul’da yağmur yağarken biz güneşleniyorduk 😛
Bu fotoğraf ise Karadeniz açıkları Rusya’nın adını unuttuğum bir şehire 70 km uzaklık dauzaklıktaKafkaslarda ki dağlarKafkaslar gözüküyordu daha yakın fotoğraflar var ama vaktim olmadığı için bunu atabiliyorum 🙂
Vaktim olunca hepsini wordpress olarak atıcamatacağımfotoğrafları. Bu arada Ozan hocam Guangzhou’yu gösteren bir radar var mıdır ? Varsa atar mısınız zahmet olmazsa.
Teşekkürler fotoğraflar için ama göndermesen de olurmuş yani. Cam çok pis, ayrıca fotoğraflar da bulanık, hiçbir şey görünmüyor. Diğerleri böyle değildir umarım.
Saat 15.00 İtibariyle yaptığım gözlem.
Çankaya – Rakım 1.000 m (Pembe Köşk – Seğmenler Parkı civarı); 0 derece..
Kuğulu Park civarı – Rakım 942 m: 2 derece..
TBMM yanı Atatürk Bulvarı – Rakım 900 m; 3 derece..
Toplam mesafe; Kuğulu – TBMM 1.500 m, Pembe Köşk – Kuğulu 600 m.. Aralarındaki rakım farkı yalnızca 50’şer metre.. Demek rakım herşeyher şey değil. Aradaki fark muhtemel Pembe Köşk’ün kuzey yamacında bulunması, diğer yerlerin ise düz satıh olması ile açıklanabilir.
Saat 07:30’da kalktığımda bahçemdeki tüm çimlerin üzeri beyaza bürünmüştü. Ancak sıcaklık değerlerine bakınca Pendik, Tuzla ve Gebze de dahil sıcaklığın en düşük 2,8 dereceye kadar düştüğünü görüyorum. Acaba basıncın yüksek olması suyun donma derecesini yükseltiyor mu?
Yüksek basınçta daha geç donar. Üzerine bastığınız karın erimesinin sebebi sürtünme ile ortaya çıkan ısı kadar basıncın yükselmesidir.
Toprak sıcaklığı hava sıcaklığından farklı olabilir, ki genelde farklıdır. Kırağının sebebi muhtemelen odur.
Konudan ayrı ama dün arkadaşlar arasında konuşuyorduk, aklımıza takıldı.Rakım arttıkça suyun kaynama derecesi düşüyor, acaba suyun donma derecesinin yükseklikle alakası var mı ?
Sabah Tuzla’da da beyazdı araba üstü, çatılar ve çimler. Geçenlerde yine olmuştu yazmıştım buraya, ne olabileceği hakkında yorumlar yapılmıştı. Ayrıca evet sıcaklık 2,7 dereceye düşmüş Gebze ve Tuzla’da.
Basıncın yüksek olması donma noktasını yükseltmez, düşürür. Kaynama noktasını yükseltir. Yüksek yerlerde, özellikle dağların yüksek kesimlerinde karların geç erimesinin bir sebebi de basıncın düşük olmasıdır. Düdüklü tencerelerde de suyun kaynama noktası 100 derecenin çok üzerine çıkar…
Gebze’de hava sıcaklığı dün en fazla 2.7 dereceye inebilmiş, ancak yine Gebze’de dün topraküstü sıcaklığı 0 derece gerçekleşmiş. Bahçenizdeki çimlerin kırağılanma sebebi sanırım bu.
Çok iyi ya. Böyle bir bilgiden ilk defa haberim oldu. Teşekkür ederim. Demek ki yüzey sıcaklığı farklı oluyormuş.
Sinan (Bağcılar/İST, 90 m)
Herkese Çin’den sevgiler dostlar, burası bir acayip yani ne bileyim gece lağım fareleri yolda öpüşenler çok ilginç yani. Türkiye saatine göre öğlen dağların resmini atacağım. Herkese hayırlı sabahlar dilerim
Ben kadınlık ve erkekliğin büyük oranda birer toplumsal inşa olup insanlara giydirildiğine inansam da yine de bir miktar kadın ve erkek doğası diye bir şey var galiba içimizde. Kadın doğasına da hava olayları çok sıradan geliyor olabilir. Çünkü onlar doğum gibi büyük bir mucizeyi kendi bedenlerinde yaratma gücüne sahipler. Bilinçsizce “Karmış, fırtınaymış, geç bunları, çocuk doğuruyorum ben naaaber.” diye düşünüyor olabilirler. 😀
Ben kadınların hayatın “pratik” yanlarıyla daha haşır neşir olduklarını düşünüyorum. Sonuçta havayla delicesine ilgilenmek “fayda”sı olan bir iş değil, ve benim tanıdığım kadınların çoğu lüzumsuz, işlevi olmayan işlerden nefret ediyor. Yani tamam yağmur kar yağıyor, ama sanki kadınlar için bunların önemi hayatımıza nasıl etki ettikleri, ya da en fazla ne kadar güzellik vb. ortaya çıkardıklarıyla sınırlı. Kadın arkadaşlar bakalım kaç gün sonra cevap verecek, havada aksiyon olmayınca pek ortada gözükmezler 🙂
Belki de biz erkeklerin hep çocuk kalmasıyla alakalıdır. Gelişmiyoruz, beynimizin bir köşesinde hep o 5 yaşındaki kar delisi çocuk var. Bu çocukluğu, erkeklerin avcılık döneminde risk almasının bir kalıntısı olduğu şeklinde açıklayanlar var. Yani salak salak, lüzumsuz ve bazen de tehlikeli işlere girişip bundan haz alıyormuşuz. Ekstrem sporları da çoğunlukla erkekler yapıyor mesela. Tabii bizimki gibi kadının ikinci sınıf görüldüğü aşırı ataerkil bir toplumda, “kadınlar nerde?” diye sorup da “kadınlar yok, çünkü kadınların bu işe hiç ilgisi yok.” demek biraz saflık olur. Çünkü kadınları hayatın her alanında yüz yıllardır sindirdikten sonra bu gerçeği göz ardı edip onların bugün neden daha az görünür olduklarını kadın doğasına bağlamak büyük aptallık olur.
Bırakın kadınların havayla ilgilenmesini, bu siteye rastlayana kadar benim gibi başka manyak niye yok diye soruyordum, 32 senedir kendi kendime. 🙂 Bu siteye demirbaş kadronun dışında,sadece kar yağdığında meraktan girenleri maalesef havayla ilgileniyor olarak göremiyorum. Bu meraka 5 yaşında kabarık bir buluttan korkmam ile başlamıştım ve şimdi 36 yaşındayım ama merakımdan bir gram eksilme olmadı.
Bence kar sevmek, hava olaylarıyla ilgilenmek çocuksu bir tabiatla ilgili. Çocukken kar yağışını daha çok severdim. Hala severim ama olgunlaştıkça eskisi kadar tatmin yaratmıyor. Kadınlar zaten çocuk doğurup, çocuk bakıyor. Şartları gereği çocuksu olmalarına pek imkan yok. Burada kar yağdığında sabahlara kadar kalıp, ellerimizde cetvelle herkesin içinde kar ölçümleri yaptığımızı düşünecek olursak, birilerinin daha aklı başında olmasında fayda var 😀
Bu durum benim de gözlediğim birşeydi. Kadın ve erkeklerin ilgi alanları çoğu zaman farklı gerçekten. National Geographic de bir belgesel izlemiştim yıllar evvel. Burada, büyük bir labirentin içine bırakılan ve bir hedefi bulması istenen aynı yaştaki kız ve erkek çocuklardan, erkek olanları her zaman daha çabuk bulmuşlardı hedeflenen nesneyi. Belgeselde durum şöyle izah edilmişti. Binlerce yıllık insan gelişiminde erkeğe yüklenen görev ve sorumluluklar ile kadına yüklenen görev ve sorumluluklar farklı. Bu binlerce yıllık birikim de, iki cinsin farklı alanlarda uzmanlaşmasını doğurmuş. Örneğin erkek, yön bulma konusunda her zaman daha başarılı. Coğrafi olaylara daha meraklı, kaba güce daha yatkın iken, kadında bambaşka özellikler ön plana çıkıyor. Yani şaşırmamak gerek aslında. Erkeklerin çocuksu yapılarından daha çok, avcı, toplayıcı atalarından miras aldıkları genler belirleyici sanıyorum. Biz evde yapamayız. Dışarıya çıkmalıyız, gezmeliyiz, değişik yerler görmeliyiz, hava ile haşır neşir olmalıyız, tahminlerde bulunmalıyız, dışarıda ve yalnızken de kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmeyi öğrenmeliyiz. Bunun için de atalarımızın genetik kodları bize bugün bile yardımcı oluyor. Tıpkı kadınların atalarının genetik kodlarının onlara yardımcı olduğu gibi… Bir adres ararken örneğin, birilerine sormak bir erkeğin en son yapacağı şeydir. Çünkü, genetik kodlarımız bize o adresi sormadan da bulabileceğimizi söyler. Senin bu konuda kimseye ihtiyacın yok der. Çoğu zaman da buluruz gerçekten. Ancak, bazen de çok abartıp komik de olmuyor değiliz hani…
Ben tam olarak katılmıyorum bu görüşe. Siz de çok ataerkil bir pencereden bakıyorsunuz. “Kadının yeri evdir, erkeğin yeri dışarısıdır.” diye bir şey sadece insanların uydurmasıdır. Evden çıkmayı sevmeyen, evcimen erkekler kadar evde durmayı sevmeyen kadınlar da var. Gideceği yeri bulmayı beceremeyen erkekler olduğu gibi 30 yıl önce gittiği bir yeri kimseye ihtiyacı olmadan bulabilen kadınlar da var. Erkekler ve kadınlar bambaşkadır, birbirine tamamen zıttır diye bir şey yok. Genellemeler anlamsız o yüzden.
çihiro (Karatay/KONYA, 1016 m)
Yanlış anladın bence 🙂 İhsan “Kadının yeri evidir, erkeğin yeri dışarısıdır” görüşünün genlere işlediğini söylüyor. Erkek fiziksel olarak daha güçlüdür. Bu bir gerçek. Bu yüzden beden gücü isteyen avcılık gibi işleri hep erkekler yaptığı için bu görüşün genlere işlediğini söylüyor. Senin söylediğin istisnalar var elbette. İhsan’ın yorumu bana mantıklı geldi.
İşte bunların genlere işlediği iddiası ataerkil dünya düzeninin kendini meşrulaştırma şeklidir. “Bakın böyle yapıyoruz çünkü çok doğal.” demeye getiriyorlar. Ama yemezler. 😉
İhsan bey ataerkil bir şartlandırmadan ziyade, evrimsel bir sürece (bence aslında aynı olan öteki anlayışa göre de ‘yaratılış/fıtrat’ denen şeye) işaret ediyor bana kalırsa, ki hak veriyorum çoğunlukla.
Sanıyorum tam olarak anlatamadım söylemek istediklerimi. Bu yüzden de, konuyu biraz daha açmakta fayda var diye düşünüyorum. Ben asla ama asla kadının yeri evidir, erkeğin de sokaklar demeye falan getirmeye çalışmadım. Allah, erkeği böyle yaratmış, kadını da böyle, de demedim. Sadece, insan gelişiminin bilinen 10 Bin yıllık geçmişinden hareketle, erkek doğası ile kadın doğasının farklı konularda, farklı yeteneklere sahip olduğunu söylemeye çalıştım. Yani bu, aslında zamanla ve genlerimize silinmemecesine işlenmiş uzun bin yıllar öğrenilmişlikleri diye de açıklanabilir belki dedim. Erkeğin binlerce yıldır doğa ile kadından daha fazla haşır neşir olduğu yeni öğrenilen bir şey değil. Avlanan erkek, savaşan erkek vs. vs. Kadının da, “yine binlerce yıldır” daha çok, yaşam alanı, çocukları vs. gibi işlerde yoğunlaştığı da elbet bilinir dedim. İşte, bu uzun yıllar öğrenilmişlikleri zaman içinde hem kadına ve hem de erkeğe farklı konularda farklı yetenekler kazandırmıştır. Erkeğin ve kadının sahip olduğu bu özel yetenekler genetik kodlarımızda gizlidir ve bu kodlar insanoğlunun binlerce yılına mal olmuştur. Sonuç olarak, bu düşünceden hareketle, günümüz kadın ve erkeğinin farklı ilgi alanlarına sahip olması da son derece normaldir.
Katılmadığım bir nokta var. Bizim ailede tüm erkekler ve çoğu arkadaşım adres sorar. Hatta adres sormak girişkenlik ve rahatlıkla da ilgili bir şey bence. Yön bulma becerimizin daha güçlü olduğu doğru ama bu takıldığı zaman her erkeğin yardım almak istemediği anlamına gelmiyor.
Erkeklerin hep çocuk kalması, teknik ve coğrafi konulara daha fazla ilgi duyması, kadınların hayatın “pratik” yanlarıyla daha haşır neşir olması ve toplumsal inşa gerçeği birleşince durum çok iyi açıklanıyor. anemodulion ve Havadelisi ne güzel yazmışsınız.
Ben sanırım eşimi kendime benzettim. Geçen gün balkonda dışarı bakarken ayın etrafındaki bulutlara bakıp “bunlar altocumulus mü?” dedi. Ve inanır mısınız, o akşam hakikaten altocumulusler vardı 🙂
Biz erkeklerle kadınların fıtratları gereği ilgi alanları farklı oluyor, erkekler sosyal hayatta daha fazla strese girdiği için daha fazla farklı uğraşlar peşinde oluyor görünüşte kadınlara göre faydasız olan erkeklere göre faydalı olabiliyor. Kadınlar da hava delisi olursa biz erkekleri toparlayacak biri olmaz ben akşama kadar hava delisini takip ettiğim halde hava durgun olsa bile son bir kez de akşam giriyorum anemodulion’un dediği gibi erkeklerin hep bir tarafı çocuk kalıyor bu da aile hayatının yürümesi için gerekli olan bir şey bence.
Uydu radar ve sıcaklık verilerine bakmamın sonucu olarak dün Üsküdar/Çamlıca Tepesi’ ndeydim. Hava tam anlamıyla harikaydı. Yağışa kuvvetli rüzgar, 3-4°C ler ve rüzgarla savrulan bulutlar eşlik etti. Nefes aldıkça o andaki ve geçmiş tüm stresin hızla azaldığını ve verdiğim nefesle stresimin uzaklaştığına şahit oldum. Bulutların içinde yürüyüş iyi geldi. Mutluydum, kendimi kaybettim. 🙂 Birkaç kare yakalayarak sizlerle de paylaşmak istedim;
Diyarbakır ve çevresi 2006-2007 kışının benzerini yaşıyor. Kalın bir kar tabakasının üzerine yine sis çöktü ve maksimum sıcaklıklar eksilerde seyrediyor. Diyarbakır Erzurum’la yarışıyor.
İstanbul kendi yağışını yarattı, saatlerdir de devam ediyor. İlginç olan diğer şehir merkezlerine kaymadan İstanbul içinde ve çevresinde devam etmesi. Yağış etkisini de epey arttırdı. Deniz etkisini çok seviyorum 🙂
Sinan (Bağcılar/İST, 90 m)
%100 nemli Singapur’dan herkese gunaydin, Kafkas daglari ve Kabil’deki daglari cektim. Himalayalar’i da cektim ama net degil sisten dolayi 🙂
Burada da gayet güzel yağdı. Göztepe 5.4 kg oldu. Florya 6 olmuş. Arka kapıdan azıcık sokulabilen soğuk bile neler yaptı. Bu sene DEY/DEK senesi sanırım.
Ben yine de tam olarak anlayamıyorum. Son radar görüntüsü bu:
Oynattığınızda, Karadeniz’den gelen kütlelerin olmadığını göreceksiniz (kütleler Karadeniz’deydi, sonradan aşağı indiler), yağış İstanbul üzerinde kıyı çizgisine paralel bir şekilde Şile-Kilyos arasından başlıyor ve rüzgarın yönüne uygun olarak güneybatı istikametinde ilerliyor. Oldukça da sağlam bir yağış bandı. Burada anlamadığım iki şey var:
1-Normalde DEK ya da DEY’de bantlar rüzgarın yönüne uygun bir şekil almıyorlar mıydı? Yani deniz üzerinde rüzgar kuzeyliyse, bantın şekli de kuzey-güney doğrultusunda oluşmuyor muydu? (Böyle bir kural yok, bant organizasyonu daha çok rüzgarın düşey eksendeki hizalanmasıyla ilgili, eğer hizalanma iyiyse tek bantlar oluşabiliyor ama iyi değilse, yani DEY’in oluştuğu katman içerisinde rüzgarlar sapıyorsa daha dağınık kütleler meydana geliyor. Aşağıda 12Z balon sonucunu paylaştım, dikkat ederseniz tepe enverziyonunun olduğu 800 mb’a kadar rüzgar aşağıdan yukarıya önce poyraz, sonra neredeyse tam kuzeyli, sonra epey doğuya dönüyor filan, bu da kütlelerin tam kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu bir bant oluşturmamasına, bunun yerine kuzeydoğudan güneybatıya hareket eden ama batıdan doğuya daha geniş bir alana yayılan parçalar halinde hareket etmesine yol açıyor). Burada bant batı-doğu yönlü oluşuyor ve kuzeydoğudan güneybatıya doğru ilerliyor. Acaba deniz üzerindeki nemli hava İstanbul’a vardığında sürtünme etkisiyle yağışa dönüşmüş olabilir mi? (Bu zaten sıkça görülen bir şey, White Fox’un “hayalet” dediği kütleler, karaya çıkınca olgunlaşıyorlar). Bu sayede de şehrin topoğrafyasına uygun şekilde batı-doğu yönlü bir bant oluşmuştur. (Bunun da etkisi olabilir, ilginç konu)
2-DEK(Y) yağışları için deniz sıcaklığıyla 850 hPA sıcaklığı arasındaki farkın minimum 13 C olması gerektiği söylenir. Bugün de Karadenz yaklaşık 9-10 derece, 850 hPA’da da -3 derece var. Tam 13 derece ediyor. Tam sınırda olmamıza rağmen nispeten kuvvetli yağışlar aldık, ayrıca hiç bir model de bu yağışı tahmin edemedi (GFS’de yağış gözüküyor, dün de gösteriyordu, WRF’de de kütleler mevcuttu). Tam sınırda olmamız, yağışın kuvvetli olmasına engel değil yorumu çıkartıyorum ben (Bu sıcaklık farkı konvektif aktivitenin şiddetinde ve yağışın oluşmasında belirleyici olabilir ama yağışın miktarında etkili olan başka faktörler de var, örneğin aynı sıcaklık farkı 25 derecelik denizin üzerine 12 derecelik bir 850 mb sıcaklığının gelmesiyle oluşsa ortamda daha fazla nem olacağından daha fazla yağış olur, bundan başka havanın denizden aldığı nemden önceki nem oranıyla da ilgili. Ilık hava prensip olarak daha nemli olacağından, diğer şartlar aynıyken ılık hava / ılık deniz şartlarında daha fazla yağış olacaktır… ) Şaşkınbakkal’da 5,4 kg yağmur düştü, geçen Çarşamba günü düşen toplam yağış taş çatlasa bu kadardı. Bu duruma bir yorumunuz olur mu? (13 derecelik görece az bir farkın bile kuvvetli DEY’ler yaratabilmesi)
Özetle İstanbul yeterli soğuma olduğu sürece yağışını taştan çıkartır. Hazır yeri gelmişken, önümüzdeki dönemde yaklaşık 10 gün ve belki biraz daha uzunca bir süre bu ihtimal oldukça düşük. Aralık toplam yağışını şimdiden tamamlamış olabiliriz.
Rus steplerinde Alman panzerlerini donduran efsanevi soğukların yaşandığı 1942 kışının Türkiye’ye bazı yansımaları… Ulus Gazetesi’nden kar haberleri ve manzaraları:
İzmir’de 25 cm kar ve -4 derece sıcaklık, 3 Ocak 1942
İstanbul’da 30 cm kar, Trakya’da yollar kapalı, Sofya’da okullar 1 hafta tatil 🙂 24 Ocak 1942
26 Ocak 1942’de, 2.5 metreyi bulan kardan ötürü tren kara saplanıyor:
Balıkesir hala -3 derece. Yanı başındaki Çanakkale 8 Bursa 9 derece. Kocaeli 10 dereceye yükseldi. Böylelikle, en ılık ve en soğuk şehir arasındaki sıcaklık farkı 13 dereceye çıktı. İstanbul hala tek başına yağışlı. Marmara’da herkes kendi kafasına göre takılıyor 🙂
Yanlış haber olsun veya olmasın, ölçüm güneş altında yapılmaz. Daha doğrusu sensör ucu güneşi görmemeli. Burada da o şekilde olmuştur. İkinci seçenek cihaz kalibrasyonu bozuktur ya da arızalıdır.
Bizim de evi gören böyle bir termometre var, geceleri iyi oluyor tutuyor da, güneş vurunca sapıtıyor. Cumartesi günü kayınpeder iyi hava 7 dereceye çıkmış diye ceketle namaza gitti, donmuş -5 derecede 🙂
Balikesir’de tarihi bir hafta yasadik.Merkez olarak kuvvetli kar yagisini alip dikkatleri uzerimize cektikten sonra bu kez de enverziyonda net bir skor elde ettik 🙂 Soguk, merkezin ustune 1 haftadir çöktü kalkmak bilmiyor.Yerde kar örtüsü olmasi da buna tuz biber oluyor.Ancak uzuldugum nokta ne zaman boyle olsa uzun sure yağışsiz bir dönem geciriyoruz.Yine öyle olacak gibi
Geçen yılki toplam yağışın normalin (669 mm) yaklaşık bir buçuk katına eriştiği memleketimde bu yıl kuraklık var. 2013’ün bitmesine 15 gün kala, toplam yağış normallere bile yaklaşmadı. Ortalama 133.9 mm ile en yağışlı ay olan Aralık’ta topu topu 8 mm’cik yağış düştü ve modellere bakılırsa en az 10 gün daha yağış yok. Bu vaziyet Ocak’ta değişir umarım. Değişmezse durumun ciddiyeti daha da artacak ve bu da üreticileri, üreticiler dolayısıyla da biz tüketicileri etkileyecek. Kaldı ki Çukurova’daki bu kuraklığa bir de don eşlik ediyor son 3 gündür. Durum kötü.
Hemen Adana’nın yanıbaşındaki benim memleketim İskenderun ise 2013 yılında 834 mm yağış almış ve şimdiden ortalamasını geçmiş bile. Yağışın 230 mm’si Eylül ve Ağustos ayında düşmüş, ama son 3 aydır bizim oralar da bitik.
İstanbul’da dışarıda çok boğucu kirli bir hava var, sis nedeniyle olsa gerek kömür ve diğer kokular havada asılı kalmış.
Hayır yüksek basınç enverziyon nedeniyle…
Bugün Kartepe’deydim. Hatırı sayılır kar vardı.
Erzurum-Horasan’da basınç 1052,4 mb! MGM’de yazdığına göre bugüne kadar ölçülmüş en yüksek basınç 1 Ocak 1973’te Zonguldak-Ereğli’de 1045,2 mb olarak ölçülmüş.

Deniz seviyesine indirgenmiş basınç olduğu için sayılmaz.
Adana’dan haber geldi, çiftçiler çok zordaymış. Ekinler kurumuş yağmursuzluktan. 😦
Kusura bakmayın, hava ile ilgili değil ama affınıza sığınarak paylaşmak istedim.
Burası Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara’nın göbeği, Kızılay Meydanı..
Belediye işi gücü bırakmış, kasaları yığmış, meyve suyu satıyor. Estetik, vizyon, sehircilik anlayışı bu olabilir mi ülkemin başkentinde..
Bu kesinlikle siyasi bir mesaj değildir. Yurdun dört köşesinde her siyasi görüşten belediyecilik bunun benzerlerini yapıyor.
Bir kaç yıl önce, bana göre dünyanın en önemli tarihi ve kültürel merkezlerinden olan Sultanahmet Meydanı’nda, meydanın tam göbeğinde neon ışıkları ile wc tabelası bulunuyordu. Çok şükür bu yanlıştan dönüldü.
Ortaçağ Avrupası döneminde insanlar sokakta açlıktan ölürken, bizim sokaktaki pislikleri dezenfekte eden, kuşları besleyen kamu görevlilerimiz vardı. Ne ara başkent sokaklarında pislikten yürüyemez hale geldik.. Yazık. Çok yazık.
Tüm Hava Delilerine hayırlı akşamlar.Erdemli’de kurak havaya birde eksi sıcaklıklar etkilenince narenciye ağaçlarını don vurdu.
Ankara ve Donan Sis:
İç Anadolu Sisi:
Mükemmel gözlem !
Marmara’da da Balikesir ovasinda nokta atisi bir sis var haritada da görüldüğü gibi. Bugün ilcelerimiz 10 derece altina pek inmezken merkez en yüksek -0,6 yi görebildi. Şöyle bir kuvvetli lodos ciksa da dagitsa şu sisi.
15 derece olması gereken sıcaklık yb yüzünden 10 dereceyi geçemiyor. Bir de bugün en kısa gün, en kısa günde birazdan arabalı vapurla Harem’den Sirkeci’ye geçeceğim. İkinci oğlan 7 yaşına geldi daha vapura binmedi, sırf bu yüzden. 🙂
Bilkent’ten canlı canlı donan sis görüntüleri
Bu da son durum:

Kar greni yani bulgur yağışı da devam ediyor.
Kırç da deniyor donan sisin yaptığı işe. Resimler çok güzel ayrıca, eline sağlık.
Eşeklerin donma sebebi de buydu.
Onlar tipiden donmuştu galiba.
Bir sis güncellemesi de Trakya’dan gelsin… Saat 12.30 itibariyle, Trakya’daki sıcaklık ve sis durumu:
1807 metreli Elmadağ radar şu anda 4.6 dereceyken, 1115 metrelik bölgede bulunan Gölbaşı şu anda -6.7 derece.
Soğuklar sürekli öteleniyor, Ocağın ilk haftası da elden gidiyor. Barajlar %35’lere gerilemiş, 2007 benzeri bir sene yaşıyoruz.
Balıkesir Ovası’nda görülen durumun bir örneği de İstanbul’da şu an.


DMİ’nin 10:40 güncellemesinde sıcaklık 1.9 dereceydi, 20 dakikada 1.3 derece yükselmiş. Sisin dağılmasına paralel olarak sıcaklık da artıyor olmalı. Büyükçekmece’nin bir yokuş kadar yukarısındaki Gürpınar’da hava açık ve 8 derece 😀
Sabah 6:30’da ben evden çıkarken 50 metre ötesini göstermeyen bir sis ve -1.5 derecelik bir sıcaklık vardı. Otobanda Hadımköy civarında hafif bir pus vardı, sıcaklık 3 dereceydi. Takibe alınası bir gece olmuş.
Ne olacak bu havaların hali?
Endeksleriniz pozitifli..
Diyagramlarınız kasvetli..
Sinoptiğiniz bolca yb li…
Soğuklarınız sisli..
Yağışlarınız hayali..
Hava delileriniz öfkeli..
Haram olsun, haram olsun, haram olsun…
Guangzhou 15 derece süper güneş var, herkese hayırlı sabahlar dilerim.
Saat 23:30 itibari ile tam 13 istasyon -20 derecenin altında. En düşük sıcaklığın olduğu istasyon ise -26 derece ile 1540 metre rakıma sahip Erzurum’un an alçak rakımlarından birinde yer alan Horasan’a ait.
NAO ve AO indeksleri uzun vadede negatife meyletmeye başladı. NAO’daki sinyaller daha düşük olsa da AO büyük ihtimalle Ocak ayına nötr-negatif civarlarında giriş yapacak.


Eğer Azor yükseği, İzlanda alçaklarına karşı üstünlük kazanır da Kuzey Kutbu’ndaki yüksek basınçla birleşirse gelsin Sibirya soğukları.
Herkes bir senaryo yazıyor, ben de bir senaryo yazdım çok mu 😀
weatheronline.com’da EURO4 diye yeni bir modelin veriliri yayımlanmaya başlanmış http://bburaks.wordpress.com/?attachment_id=156
Bu sabah İstanbul’da gerçekleşen en düşük sıcaklıklar. 0 derecenin altında 9 istasyon var.

Sabaha karşı Tuzla’da -1.2 derece sıcaklık ile bu kışın en soğuk gününü yaşadık. Bakalım bu gece de hava açık olursa -2 civarına düşebilir 🙂
Ayrıca 3 gündür her sabah çimler ve arabaların üzeri kar yağmış gibi bembeyaz oluyor. Bu sabah çok daha fazlaydı.
On dakikadır gülmekten cevap yazamadım. 🙂
Neyse.. Biz bugün ılık bir gün geçirdik. Gün içinde sıcaklık -1 dereceye kadar çıktı. Şu an -4 derecenin altına indi.
Hatta o kadar alışkanlık yaptı ki bende, -5’in altını görmedikçe huzursuz oluyorum 😀
Dünya kadar eksi…. İşte bunlar hep İstanbul lobisi.. 🙂
Vallahi ben halimden memnunum. Bu yağışsız havada boşuna kuru soğuk çekemem. 🙂
Hendekler kendini böyle havalarda hemen belli ediyor.
Ya benim termometreler bozuk, ya bu linkte verdiğiniz termometre bozuk. Ya da bulunduğu konumdan dolayı fark var.
Bugün saat 06:40’da hem digital, hem de civalı termometrem -2.6º idi.
Şu an (23:40) ise -0.2º
Şu anda istasyon -3.3 dereceyi gösteriyor. Sanırım konumdan yani topografik bir farktan dolayı bağlantıdaki istasyon uç değerler veriyor. İstasyonun rakımı 16 metre civarı ve bir vadide yer alıyor bildiğim kadarı ile, bu istasyonun sahibi Eren Bey bizi daha iyi aydınlatabilir 🙂 Ayrıca bu tip havalarda çok yakın yerlerde dahi çok farklı sıcaklık değerleri ölçülmesi doğaldır. Sanırım sizin konumunuz bağlantıda ki istasyona göre daha düzlük bir yerde.
Ha.. Ha.. Geçen bayanlar hakkında yazmıştık niye yoklar diye. Arşivin ilk başlığına baktım ve ilk yorumlardan biri bir bayana ait. Dizinin o dönem oyuncularından çoğu şimdi yok sanırım. 🙂 Bir gün başka diğer gün başka bir başlık bu ne zenginlikmiş yahu, eskiden heyecan varmış. Başlığın birinin adı ” Yeni Yazı “. 🙂 Kendi yaptığım ilk yorumu arıyorum ama hala bulamadım.
Evet sonunda vakit bulup resimleri yükledim.
Gürcistan üzerindeyken:

Bu fotoğraflar ise Kabil üzerindeyken 🙂
Bu da Singapur 500 hPa sıcaklığı 😀
Aklıma takılan bir soru var bir süredir. Konu hakkında cevabı veya fikri olan varsa sevinirim. Dünya’nın milyarlarca yıldır soğuduğu ve tamamen soğumasının da, yine milyarlarca yıl süreceği söyleniyor. İç ısının aktarımı yanardağlar ve jeotermal kaynaklar sayesinde yıllardır süregelen ve gözle görülen bir gerçek. Benim anlamadığım dışarı çıkınca hepimizin üzerinde gezdiği soğuk kabuk hiç mi ısıyı dışarı vermiyor? Ya da veriyorsa bu hissedemiyeceğimiz mikro derecelerde mi? Eğer vermiyorsa bu nasıl bir yalıtkan ya da ısı tamamen yalıtılabilir mi? Milyarlarca yıldır soğuyamaması (eğer yalıtkan değil ise) bana biraz tuhaf geliyor.
Elbette dış kabuk oldukça yalıtkan. Dünyanın iç sıcaklığının çok, çok az bir kısmı yeryüzüne ulaşarak üzerindeki yaşama katkı sağlıyor. Her bir km derine indiğimizde ısı yaklaşık 30 derece artıyor. Gerekli ısı ve enerjinin neredeyse tamamına yakını güneşten sağlanıyor.
Çok büyük basınç altındaki, eriyik halde bulunan metal çekirdek, üstelik yalıtılmış halde bulunduğundan doğal olarak kolayca soğumuyor.
Ayrıca biz insanların kolay yanılgıya düştüğü bir durum da, uzay, zaman, mesafe gibi kavramları kendi çok küçük ölçülerimizde değerlendirmeye çalışmamız. Zaman gerçekten görecelidir. Milyarlarca yıl bizim için uzun ama evrenin yaşı ve boyutları göz önüne alındığında çok kısa bir zaman dilimi olabilir.
Su da iletkendir. Isıyı iletir, ama dünyanın her yerinde deniz suyu sıcaklıkları farklıdır 🙂
Safranbolu’da son sistemden kalan karların 3’te 1’i duruyor, erimedi 😀 2 gecedir hava çok soğuk, 1 hafta içinde ancak erirler sanırım. 🙂
Ayakkabı kutusuna bak vardır biraz daha 😛
Benim kutudan eski ayakkabılar çıktı yalnızca. Neyi eksik yapıyorum bilemedim. 😦
Kadınlar ile yazıları okudum arkadaşlar. Ben bir hava delisiyim ve kadınım. Bu site kurulduğundan beri sürekli takip ediyorum. Ocak’ta 4 yıl bitiyor. Nice seneler olsun sevgili havadelisi 😊. Her yazının, her başlığın ve de yorumların takipçisiyim. Çok fazla yorum yapmam ama her gün siteye girer okurum. Misafir odasına da gelirim. Nick rainbowww64 hepinize sevgiler ….
Herkese tekrardan merhaba, saat 00:50 maalesef Çin gibi bir ülkede çoğu siteler yasaklı olduğu için ve internet
şuanşu anda yavaş olduğu için 2 tane resim atıyorum şimdilik.İstanbul’da yağmur yağarken biz güneşleniyorduk 😛

Bu fotoğraf ise Karadeniz açıkları Rusya’nın adını unuttuğum bir şehire 70 km

uzaklık dauzaklıktaKafkaslarda ki dağlarKafkaslar gözüküyordu daha yakın fotoğraflar var ama vaktim olmadığı için bunu atabiliyorum 🙂Vaktim olunca hepsini wordpress olarak
atıcamatacağımfotoğrafları. Bu arada Ozan hocam Guangzhou’yu gösteren bir radar var mıdır ? Varsa atar mısınız zahmet olmazsa.Teşekkürler fotoğraflar için ama göndermesen de olurmuş yani. Cam çok pis, ayrıca fotoğraflar da bulanık, hiçbir şey görünmüyor. Diğerleri böyle değildir umarım.
Şaka gibi ya. 🙂 Resimler aceleye geldi sanırım.
Bu işinizi görür umarım.
http://www.hko.gov.hk/wxinfo/radars/radar.htm
Saat 15.00 İtibariyle yaptığım gözlem.
Çankaya – Rakım 1.000 m (Pembe Köşk – Seğmenler Parkı civarı); 0 derece..
Kuğulu Park civarı – Rakım 942 m: 2 derece..
TBMM yanı Atatürk Bulvarı – Rakım 900 m; 3 derece..
Toplam mesafe; Kuğulu – TBMM 1.500 m, Pembe Köşk – Kuğulu 600 m.. Aralarındaki rakım farkı yalnızca 50’şer metre.. Demek rakım
herşeyher şey değil. Aradaki fark muhtemel Pembe Köşk’ün kuzey yamacında bulunması, diğer yerlerin ise düz satıh olması ile açıklanabilir.Saat 07:30’da kalktığımda bahçemdeki tüm çimlerin üzeri beyaza bürünmüştü. Ancak sıcaklık değerlerine bakınca Pendik, Tuzla ve Gebze de dahil sıcaklığın en düşük 2,8 dereceye kadar düştüğünü görüyorum. Acaba basıncın yüksek olması suyun donma derecesini yükseltiyor mu?
Bahsettiğiniz kırağı ise ışımayla ısı kaybı nedeniyle yüzey havadan daha soğuk olabiliyor.
Olabilir. Basıncın etkisi ise, düşük basınçta erken kaynayan suyun, yüksek basınçta erken donabileceği düşüncesi.
Tamamen düz mantık ama araştıracağım.
Yüksek basınçta daha geç donar. Üzerine bastığınız karın erimesinin sebebi sürtünme ile ortaya çıkan ısı kadar basıncın yükselmesidir.
Toprak sıcaklığı hava sıcaklığından farklı olabilir, ki genelde farklıdır. Kırağının sebebi muhtemelen odur.
Konudan ayrı ama dün arkadaşlar arasında konuşuyorduk, aklımıza takıldı.Rakım arttıkça suyun kaynama derecesi düşüyor, acaba suyun donma derecesinin yükseklikle alakası var mı ?
Sabah Tuzla’da da beyazdı araba üstü, çatılar ve çimler. Geçenlerde yine olmuştu yazmıştım buraya, ne olabileceği hakkında yorumlar yapılmıştı. Ayrıca evet sıcaklık 2,7 dereceye düşmüş Gebze ve Tuzla’da.
Basıncın yüksek olması donma noktasını yükseltmez, düşürür. Kaynama noktasını yükseltir. Yüksek yerlerde, özellikle dağların yüksek kesimlerinde karların geç erimesinin bir sebebi de basıncın düşük olmasıdır. Düdüklü tencerelerde de suyun kaynama noktası 100 derecenin çok üzerine çıkar…
Burada 1 derece düşürmek için 100 atmosfer basıncından söz ediliyor. 100*1013’mü ,yanlış mı anladım acaba?
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz/index.php?kategori_id=6&soru_id=3444
http://tr.wikipedia.org/wiki/Atmosfer_%28birim%29
1 atm= 1.01325 ~ bar
1 atm= 1013.25 ~ milibar
1 bar= 0.98692 ~ atm
Gebze’de hava sıcaklığı dün en fazla 2.7 dereceye inebilmiş, ancak yine Gebze’de dün topraküstü sıcaklığı 0 derece gerçekleşmiş. Bahçenizdeki çimlerin kırağılanma sebebi sanırım bu.
http://www.dmi.gov.tr/tarim/toprakustu-sicakliklari.aspx#sfU
Çok iyi ya. Böyle bir bilgiden ilk defa haberim oldu. Teşekkür ederim. Demek ki yüzey sıcaklığı farklı oluyormuş.
Herkese Çin’den sevgiler dostlar, burası bir acayip yani ne bileyim gece lağım fareleri yolda öpüşenler çok ilginç yani. Türkiye saatine göre öğlen dağların resmini atacağım. Herkese hayırlı sabahlar dilerim
Aralik’in ilk 17 gunu sicaklik anomalisi. Tebrikler Santiago!
Bu hava sitelerinde niye kadınlar yazmıyor merak etmiyorlar mı hava olaylarını ya da sadece Türkiye’de mi ilgisiz kalıyor kadınlar.
Benim eşim yazılarımı sonuna kadar okumuyor bile 😀
Eşim inşallah hava delisi olur. 😀
Birkaç kadın havadelisi var sitede. Benim bildiğim en azından 5 tane var. Bunlar sadece yazanlar, bir de yazmayıp takip edenler de vardır mutlaka.
Yalnız İsviçre forumlarında da ciddi bir erkek çoğunluğu vardı. Neden böyle bilmiyorum.
Ben kadınlık ve erkekliğin büyük oranda birer toplumsal inşa olup insanlara giydirildiğine inansam da yine de bir miktar kadın ve erkek doğası diye bir şey var galiba içimizde. Kadın doğasına da hava olayları çok sıradan geliyor olabilir. Çünkü onlar doğum gibi büyük bir mucizeyi kendi bedenlerinde yaratma gücüne sahipler. Bilinçsizce “Karmış, fırtınaymış, geç bunları, çocuk doğuruyorum ben naaaber.” diye düşünüyor olabilirler. 😀
Ben kadınların hayatın “pratik” yanlarıyla daha haşır neşir olduklarını düşünüyorum. Sonuçta havayla delicesine ilgilenmek “fayda”sı olan bir iş değil, ve benim tanıdığım kadınların çoğu lüzumsuz, işlevi olmayan işlerden nefret ediyor. Yani tamam yağmur kar yağıyor, ama sanki kadınlar için bunların önemi hayatımıza nasıl etki ettikleri, ya da en fazla ne kadar güzellik vb. ortaya çıkardıklarıyla sınırlı. Kadın arkadaşlar bakalım kaç gün sonra cevap verecek, havada aksiyon olmayınca pek ortada gözükmezler 🙂
Belki de biz erkeklerin hep çocuk kalmasıyla alakalıdır. Gelişmiyoruz, beynimizin bir köşesinde hep o 5 yaşındaki kar delisi çocuk var. Bu çocukluğu, erkeklerin avcılık döneminde risk almasının bir kalıntısı olduğu şeklinde açıklayanlar var. Yani salak salak, lüzumsuz ve bazen de tehlikeli işlere girişip bundan haz alıyormuşuz. Ekstrem sporları da çoğunlukla erkekler yapıyor mesela. Tabii bizimki gibi kadının ikinci sınıf görüldüğü aşırı ataerkil bir toplumda, “kadınlar nerde?” diye sorup da “kadınlar yok, çünkü kadınların bu işe hiç ilgisi yok.” demek biraz saflık olur. Çünkü kadınları hayatın her alanında yüz yıllardır sindirdikten sonra bu gerçeği göz ardı edip onların bugün neden daha az görünür olduklarını kadın doğasına bağlamak büyük aptallık olur.
Bırakın kadınların havayla ilgilenmesini, bu siteye rastlayana kadar benim gibi başka manyak niye yok diye soruyordum, 32 senedir kendi kendime. 🙂 Bu siteye demirbaş kadronun dışında,sadece kar yağdığında meraktan girenleri maalesef havayla ilgileniyor olarak göremiyorum. Bu meraka 5 yaşında kabarık bir buluttan korkmam ile başlamıştım ve şimdi 36 yaşındayım ama merakımdan bir gram eksilme olmadı.
Bence kar sevmek, hava olaylarıyla ilgilenmek çocuksu bir tabiatla ilgili. Çocukken kar yağışını daha çok severdim. Hala severim ama olgunlaştıkça eskisi kadar tatmin yaratmıyor. Kadınlar zaten çocuk doğurup, çocuk bakıyor. Şartları gereği çocuksu olmalarına pek imkan yok. Burada kar yağdığında sabahlara kadar kalıp, ellerimizde cetvelle herkesin içinde kar ölçümleri yaptığımızı düşünecek olursak, birilerinin daha aklı başında olmasında fayda var 😀
Bu durum benim de gözlediğim birşeydi. Kadın ve erkeklerin ilgi alanları çoğu zaman farklı gerçekten. National Geographic de bir belgesel izlemiştim yıllar evvel. Burada, büyük bir labirentin içine bırakılan ve bir hedefi bulması istenen aynı yaştaki kız ve erkek çocuklardan, erkek olanları her zaman daha çabuk bulmuşlardı hedeflenen nesneyi. Belgeselde durum şöyle izah edilmişti. Binlerce yıllık insan gelişiminde erkeğe yüklenen görev ve sorumluluklar ile kadına yüklenen görev ve sorumluluklar farklı. Bu binlerce yıllık birikim de, iki cinsin farklı alanlarda uzmanlaşmasını doğurmuş. Örneğin erkek, yön bulma konusunda her zaman daha başarılı. Coğrafi olaylara daha meraklı, kaba güce daha yatkın iken, kadında bambaşka özellikler ön plana çıkıyor. Yani şaşırmamak gerek aslında. Erkeklerin çocuksu yapılarından daha çok, avcı, toplayıcı atalarından miras aldıkları genler belirleyici sanıyorum. Biz evde yapamayız. Dışarıya çıkmalıyız, gezmeliyiz, değişik yerler görmeliyiz, hava ile haşır neşir olmalıyız, tahminlerde bulunmalıyız, dışarıda ve yalnızken de kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmeyi öğrenmeliyiz. Bunun için de atalarımızın genetik kodları bize bugün bile yardımcı oluyor. Tıpkı kadınların atalarının genetik kodlarının onlara yardımcı olduğu gibi… Bir adres ararken örneğin, birilerine sormak bir erkeğin en son yapacağı şeydir. Çünkü, genetik kodlarımız bize o adresi sormadan da bulabileceğimizi söyler. Senin bu konuda kimseye ihtiyacın yok der. Çoğu zaman da buluruz gerçekten. Ancak, bazen de çok abartıp komik de olmuyor değiliz hani…
Ben tam olarak katılmıyorum bu görüşe. Siz de çok ataerkil bir pencereden bakıyorsunuz. “Kadının yeri evdir, erkeğin yeri dışarısıdır.” diye bir şey sadece insanların uydurmasıdır. Evden çıkmayı sevmeyen, evcimen erkekler kadar evde durmayı sevmeyen kadınlar da var. Gideceği yeri bulmayı beceremeyen erkekler olduğu gibi 30 yıl önce gittiği bir yeri kimseye ihtiyacı olmadan bulabilen kadınlar da var. Erkekler ve kadınlar bambaşkadır, birbirine tamamen zıttır diye bir şey yok. Genellemeler anlamsız o yüzden.
Yanlış anladın bence 🙂 İhsan “Kadının yeri evidir, erkeğin yeri dışarısıdır” görüşünün genlere işlediğini söylüyor. Erkek fiziksel olarak daha güçlüdür. Bu bir gerçek. Bu yüzden beden gücü isteyen avcılık gibi işleri hep erkekler yaptığı için bu görüşün genlere işlediğini söylüyor. Senin söylediğin istisnalar var elbette. İhsan’ın yorumu bana mantıklı geldi.
İşte bunların genlere işlediği iddiası ataerkil dünya düzeninin kendini meşrulaştırma şeklidir. “Bakın böyle yapıyoruz çünkü çok doğal.” demeye getiriyorlar. Ama yemezler. 😉
İhsan bey ataerkil bir şartlandırmadan ziyade, evrimsel bir sürece (bence aslında aynı olan öteki anlayışa göre de ‘yaratılış/fıtrat’ denen şeye) işaret ediyor bana kalırsa, ki hak veriyorum çoğunlukla.
Sanıyorum tam olarak anlatamadım söylemek istediklerimi. Bu yüzden de, konuyu biraz daha açmakta fayda var diye düşünüyorum. Ben asla ama asla kadının yeri evidir, erkeğin de sokaklar demeye falan getirmeye çalışmadım. Allah, erkeği böyle yaratmış, kadını da böyle, de demedim. Sadece, insan gelişiminin bilinen 10 Bin yıllık geçmişinden hareketle, erkek doğası ile kadın doğasının farklı konularda, farklı yeteneklere sahip olduğunu söylemeye çalıştım. Yani bu, aslında zamanla ve genlerimize silinmemecesine işlenmiş uzun bin yıllar öğrenilmişlikleri diye de açıklanabilir belki dedim. Erkeğin binlerce yıldır doğa ile kadından daha fazla haşır neşir olduğu yeni öğrenilen bir şey değil. Avlanan erkek, savaşan erkek vs. vs. Kadının da, “yine binlerce yıldır” daha çok, yaşam alanı, çocukları vs. gibi işlerde yoğunlaştığı da elbet bilinir dedim. İşte, bu uzun yıllar öğrenilmişlikleri zaman içinde hem kadına ve hem de erkeğe farklı konularda farklı yetenekler kazandırmıştır. Erkeğin ve kadının sahip olduğu bu özel yetenekler genetik kodlarımızda gizlidir ve bu kodlar insanoğlunun binlerce yılına mal olmuştur. Sonuç olarak, bu düşünceden hareketle, günümüz kadın ve erkeğinin farklı ilgi alanlarına sahip olması da son derece normaldir.
Katılmadığım bir nokta var. Bizim ailede tüm erkekler ve çoğu arkadaşım adres sorar. Hatta adres sormak girişkenlik ve rahatlıkla da ilgili bir şey bence. Yön bulma becerimizin daha güçlü olduğu doğru ama bu takıldığı zaman her erkeğin yardım almak istemediği anlamına gelmiyor.
Erkeklerin hep çocuk kalması, teknik ve coğrafi konulara daha fazla ilgi duyması, kadınların hayatın “pratik” yanlarıyla daha haşır neşir olması ve toplumsal inşa gerçeği birleşince durum çok iyi açıklanıyor. anemodulion ve Havadelisi ne güzel yazmışsınız.
Internetlerde prensip olarak herkes erkektir arkadaslar.
Ben sanırım eşimi kendime benzettim. Geçen gün balkonda dışarı bakarken ayın etrafındaki bulutlara bakıp “bunlar altocumulus mü?” dedi. Ve inanır mısınız, o akşam hakikaten altocumulusler vardı 🙂
Biz erkeklerle kadınların fıtratları gereği ilgi alanları farklı oluyor, erkekler sosyal hayatta daha fazla strese girdiği için daha fazla farklı uğraşlar peşinde oluyor görünüşte kadınlara göre faydasız olan erkeklere göre faydalı olabiliyor. Kadınlar da hava delisi olursa biz erkekleri toparlayacak biri olmaz ben akşama kadar hava delisini takip ettiğim halde hava durgun olsa bile son bir kez de akşam giriyorum anemodulion’un dediği gibi erkeklerin hep bir tarafı çocuk kalıyor bu da aile hayatının yürümesi için gerekli olan bir şey bence.
DEY bandı Marmara üzerindeyken http://bburaks.files.wordpress.com/2013/12/20131217_1533111.jpg
Bu nedir ya ? Valla dayanamıyorum.
384 saatin sonunda bile soğuma yok.
İsyan etme SpanK. Dua et. 🙂
Ediyorum da, bu modeller adamı günahkar yapar. 😀
11.12.2013 Çarşamba günü, saat 08:00-12:00 arası peşpeşe gelen DEK bantları…
Uydu radar ve sıcaklık verilerine bakmamın sonucu olarak dün Üsküdar/Çamlıca Tepesi’ ndeydim. Hava tam anlamıyla harikaydı. Yağışa kuvvetli rüzgar, 3-4°C ler ve rüzgarla savrulan bulutlar eşlik etti. Nefes aldıkça o andaki ve geçmiş tüm stresin hızla azaldığını ve verdiğim nefesle stresimin uzaklaştığına şahit oldum. Bulutların içinde yürüyüş iyi geldi. Mutluydum, kendimi kaybettim. 🙂 Birkaç kare yakalayarak sizlerle de paylaşmak istedim;
Diyarbakır ve çevresi 2006-2007 kışının benzerini yaşıyor. Kalın bir kar tabakasının üzerine yine sis çöktü ve maksimum sıcaklıklar eksilerde seyrediyor. Diyarbakır Erzurum’la yarışıyor.
Günlerdir sis ve soğuk etkili. İnsanın kar sevgisini bile yok ediyor bu durgun ve kirli soğuklar.
Çok sevdiğim bir parçadır.
“Kar”;
http://www.youtube.com/watch?v=sFVn2nCFX7w&feature=youtu.be
Sıcaklık 3 derecelerde geziyor. Yok mu bir haber?

Merkezde ve çoğu yerde 7 derece civarında. Bu sıcaklıkta graupel bile zor. 🙂
3 dereceyi nerde gördün?
Çatalca radar 381mt yağması lazım. Hatta şimdi sabah 2 derece
İstanbul kendi yağışını yarattı, saatlerdir de devam ediyor. İlginç olan diğer şehir merkezlerine kaymadan İstanbul içinde ve çevresinde devam etmesi. Yağış etkisini de epey arttırdı. Deniz etkisini çok seviyorum 🙂
%100 nemli Singapur’dan herkese gunaydin, Kafkas daglari ve Kabil’deki daglari cektim. Himalayalar’i da cektim ama net degil sisten dolayi 🙂
Hayırlı gezmeler. Çok kar yağıyor burada kaçırdın 😀
Gezme degil de okul icin geldim 8’de Guangzhou ucagimiz var aktarmali daha ucuz. Sahi kar yagiyor mu ?
😀 Bir an heyecan yaptın itiraf et…
Yağmıyor, aman ha dönmeye kalkma, güzel güzel gez…
Evet evet. Kar yok ama ortalık KARışık bu ara.
WRF bu olayı her gece görüyor. Nedendir bilinmez ama Çukurova’nın güneyi kuzeyinden her zaman daha soğuk.

Soğuk, yamaçlardan aşağı, ovaya akıyor olabilir: http://www.hko.gov.hk/education/edu01met/01met_antarctic/ele_gwinds_e.htm
O zaman oralardan da geçmesi gerekmez mi? Karaisalı da Kozan da yüksek yerler değil.
İstanbul’un özellikle Avrupa yakası sağlam deniz etkili yağmur alıyor.
Burada da gayet güzel yağdı. Göztepe 5.4 kg oldu. Florya 6 olmuş. Arka kapıdan azıcık sokulabilen soğuk bile neler yaptı. Bu sene DEY/DEK senesi sanırım.
Hasılat yine Boğaz mafyasının. 🙂
Evet, bir saattir orta kuvvette, tipik bir İstanbul yağmuru var burda. 🙂
İşte bu havalara bayılıyorum 🙂 Sabahtan beri neredeyse sürekli çisenti yağdı. Akşam da yağmur kuvvetlendi, hala da yağıyor.
Yağış miktarı da hatırı sayılır derecede.

İtalikle yazılanlar bana ait. – Ozan
Ben yine de tam olarak anlayamıyorum. Son radar görüntüsü bu:
Oynattığınızda, Karadeniz’den gelen kütlelerin olmadığını göreceksiniz (kütleler Karadeniz’deydi, sonradan aşağı indiler), yağış İstanbul üzerinde kıyı çizgisine paralel bir şekilde Şile-Kilyos arasından başlıyor ve rüzgarın yönüne uygun olarak güneybatı istikametinde ilerliyor. Oldukça da sağlam bir yağış bandı. Burada anlamadığım iki şey var:
1-Normalde DEK ya da DEY’de bantlar rüzgarın yönüne uygun bir şekil almıyorlar mıydı? Yani deniz üzerinde rüzgar kuzeyliyse, bantın şekli de kuzey-güney doğrultusunda oluşmuyor muydu? (Böyle bir kural yok, bant organizasyonu daha çok rüzgarın düşey eksendeki hizalanmasıyla ilgili, eğer hizalanma iyiyse tek bantlar oluşabiliyor ama iyi değilse, yani DEY’in oluştuğu katman içerisinde rüzgarlar sapıyorsa daha dağınık kütleler meydana geliyor. Aşağıda 12Z balon sonucunu paylaştım, dikkat ederseniz tepe enverziyonunun olduğu 800 mb’a kadar rüzgar aşağıdan yukarıya önce poyraz, sonra neredeyse tam kuzeyli, sonra epey doğuya dönüyor filan, bu da kütlelerin tam kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu bir bant oluşturmamasına, bunun yerine kuzeydoğudan güneybatıya hareket eden ama batıdan doğuya daha geniş bir alana yayılan parçalar halinde hareket etmesine yol açıyor). Burada bant batı-doğu yönlü oluşuyor ve kuzeydoğudan güneybatıya doğru ilerliyor. Acaba deniz üzerindeki nemli hava İstanbul’a vardığında sürtünme etkisiyle yağışa dönüşmüş olabilir mi? (Bu zaten sıkça görülen bir şey, White Fox’un “hayalet” dediği kütleler, karaya çıkınca olgunlaşıyorlar). Bu sayede de şehrin topoğrafyasına uygun şekilde batı-doğu yönlü bir bant oluşmuştur. (Bunun da etkisi olabilir, ilginç konu)
2-DEK(Y) yağışları için deniz sıcaklığıyla 850 hPA sıcaklığı arasındaki farkın minimum 13 C olması gerektiği söylenir. Bugün de Karadenz yaklaşık 9-10 derece, 850 hPA’da da -3 derece var. Tam 13 derece ediyor. Tam sınırda olmamıza rağmen nispeten kuvvetli yağışlar aldık, ayrıca hiç bir model de bu yağışı tahmin edemedi (GFS’de yağış gözüküyor, dün de gösteriyordu, WRF’de de kütleler mevcuttu). Tam sınırda olmamız, yağışın kuvvetli olmasına engel değil yorumu çıkartıyorum ben (Bu sıcaklık farkı konvektif aktivitenin şiddetinde ve yağışın oluşmasında belirleyici olabilir ama yağışın miktarında etkili olan başka faktörler de var, örneğin aynı sıcaklık farkı 25 derecelik denizin üzerine 12 derecelik bir 850 mb sıcaklığının gelmesiyle oluşsa ortamda daha fazla nem olacağından daha fazla yağış olur, bundan başka havanın denizden aldığı nemden önceki nem oranıyla da ilgili. Ilık hava prensip olarak daha nemli olacağından, diğer şartlar aynıyken ılık hava / ılık deniz şartlarında daha fazla yağış olacaktır… ) Şaşkınbakkal’da 5,4 kg yağmur düştü, geçen Çarşamba günü düşen toplam yağış taş çatlasa bu kadardı. Bu duruma bir yorumunuz olur mu? (13 derecelik görece az bir farkın bile kuvvetli DEY’ler yaratabilmesi)
Özetle İstanbul yeterli soğuma olduğu sürece yağışını taştan çıkartır. Hazır yeri gelmişken, önümüzdeki dönemde yaklaşık 10 gün ve belki biraz daha uzunca bir süre bu ihtimal oldukça düşük. Aralık toplam yağışını şimdiden tamamlamış olabiliriz.
Detaylı cevap için çok teşekkürler Ozan Hoca’m.
Rus steplerinde Alman panzerlerini donduran efsanevi soğukların yaşandığı 1942 kışının Türkiye’ye bazı yansımaları… Ulus Gazetesi’nden kar haberleri ve manzaraları:
İzmir’de 25 cm kar ve -4 derece sıcaklık, 3 Ocak 1942


İstanbul’da 30 cm kar, Trakya’da yollar kapalı, Sofya’da okullar 1 hafta tatil 🙂 24 Ocak 1942


26 Ocak 1942’de, 2.5 metreyi bulan kardan ötürü tren kara saplanıyor:


Mansetlere koptum “Trakya’da hava bozuk gidiyorr”… Eski zaman medyası içten ve samimiymis.
İstanbul’da şu an yağan yağış DEY mi?
Evet. – Ozan
Balıkesir hala -3 derece. Yanı başındaki Çanakkale 8 Bursa 9 derece. Kocaeli 10 dereceye yükseldi. Böylelikle, en ılık ve en soğuk şehir arasındaki sıcaklık farkı 13 dereceye çıktı. İstanbul hala tek başına yağışlı. Marmara’da herkes kendi kafasına göre takılıyor 🙂
http://gundem.milliyet.com.tr/dogu-kisla-bogusurken-/gundem/detay/1808332/default.htm
Of…Şu gerizekâlı termometreleri alıp bu gerizekalı haberleri yapanlara hediye etmek istiyorum.
Yanlış bir haber olsa gerek. Merkez -3 dereceyken, herhangi bir ilçesi 21 derece nasıl olsun?
Yanlış haber olsun veya olmasın, ölçüm güneş altında yapılmaz. Daha doğrusu sensör ucu güneşi görmemeli. Burada da o şekilde olmuştur. İkinci seçenek cihaz kalibrasyonu bozuktur ya da arızalıdır.
Bizim de evi gören böyle bir termometre var, geceleri iyi oluyor tutuyor da, güneş vurunca sapıtıyor. Cumartesi günü kayınpeder iyi hava 7 dereceye çıkmış diye ceketle namaza gitti, donmuş -5 derecede 🙂
Hahaha, işte doğru bilmemenin pratik bir zararı, şu medyacıların da bir yerlerde kıçı donsa da akılları başlarına gelse 🙂
Bu tür haberlerin hemen altına yapılan deprem delaleti yorumları görmek de çok sıradan oldu.
Örnek: “Aman bu iyi değil deprem olmasın?”
Balikesir’de tarihi bir hafta yasadik.Merkez olarak kuvvetli kar yagisini alip dikkatleri uzerimize cektikten sonra bu kez de enverziyonda net bir skor elde ettik 🙂 Soguk, merkezin ustune 1 haftadir çöktü kalkmak bilmiyor.Yerde kar örtüsü olmasi da buna tuz biber oluyor.Ancak uzuldugum nokta ne zaman boyle olsa uzun sure yağışsiz bir dönem geciriyoruz.Yine öyle olacak gibi
Bence bu veriler eşzamanlı değil, maalesef MGM,
heryerinher yerin en son halini veremiyor.07-15 Aralık haftasında en çok yağış alan yerler :
(Kaynak: MGM)
Tam bir Kuzey ve Güneydoğu Anadolu haftası olmuş geçtiğimiz hafta.
Geçen yılki toplam yağışın normalin (669 mm) yaklaşık bir buçuk katına eriştiği memleketimde bu yıl kuraklık var. 2013’ün bitmesine 15 gün kala, toplam yağış normallere bile yaklaşmadı. Ortalama 133.9 mm ile en yağışlı ay olan Aralık’ta topu topu 8 mm’cik yağış düştü ve modellere bakılırsa en az 10 gün daha yağış yok. Bu vaziyet Ocak’ta değişir umarım. Değişmezse durumun ciddiyeti daha da artacak ve bu da üreticileri, üreticiler dolayısıyla da biz tüketicileri etkileyecek. Kaldı ki Çukurova’daki bu kuraklığa bir de don eşlik ediyor son 3 gündür. Durum kötü.

Hemen Adana’nın yanıbaşındaki benim memleketim İskenderun ise 2013 yılında 834 mm yağış almış ve şimdiden ortalamasını geçmiş bile. Yağışın 230 mm’si Eylül ve Ağustos ayında düşmüş, ama son 3 aydır bizim oralar da bitik.
Buna nereden bakabiliyoruz? Link verebilir misin?
http://www.havaturkiye.com/weather/maps/city?WMO=17150%26LEVEL%3D100&LANG=tr
Beklenen haber geldi. 😦
http://www.haberler.com/ciftci-yagmuru-bekliyor-5434426-haberi/
Boğaz yine malı götürüyor. Bir Boğaz’a bakıyorum bir de dışarı, kafam karışıyor. Sanki farklı bir dünya. 🙂